Ascot’unu yediğimin
Efendim? Terör mü? Hiçbirşey yazmayacak mıyım?
Yazayım: Lanetliyorum. Kınıyorum.
Bunlar benden çok korkarlar. Şimdi böyle dedim ya, örgütün ödü patladı, bir daha yapamaz.
Aslına bakarsanız, terörün nedeni Kılıçdaroğlu'nun başbakan olmamasıdır. Çünkü "Ortadoğu'ya barışı getireceğim" demişti. Gelemediği için barışı da getiremiyor.
***
Gerçi birkaç gün bayatladı ama haber haberdir: Geçen pazar günü Gazi Koşusu yapıldı. Postalcı basına sorarsanız, "şapka devriminden sonra yapıldığı için, yalnızca atların mücadelesine değil, bayan izleyicilerin şapkalarıyla giriştiği şıklık yarışına da sahne" olmuş.
Yok, 1927 yarışı değil, bu seneki yarış.
Herhalde Ascot gibi bir hava yaratılmıştır, dedim.
Hani şu, İngiliz aristokrat hanımlarının birbirinden geniş kenarlı ve birbirinden rüküş şapkalarıyla, anlar anlamaz izledikleri yarış... "My Fair Lady" filminden bileceksiniz. Hani Profesör Higgins çiçekçi kız Eliza'yı rahle-i tedrisine alır da yol yordam öğretmek üzere o yarışlara götürür...
(Kate Middleton'u da kendilerine benzettiler, o güzelim kadın bunlara uyum sağlamak için şimdi kraliçeden daha kötü giyiniyor.) Bir tarihte Londra'da, ünlü Lanesborough'da kalıyordum.
Bir sabah lobiyi birdenbire çiçekli böcekli, geniş şapkalı genç bayanlar bastı... 1913 modası...
Meğerse Ascot'a doğru yola çıkmadan önce bunların toplanma ve oğlanlarla buluşma yeriymiş.
Yabancı olarak bir de orta yaşlı bir Amerikalı vardı, önce birbirimize baktık, sonra gülüştük.
Şimdi sandım ki aynı gülünçlüğü Veliefendi'de de yaratmış bizimkiler... İyi ulan, özenti de olsa memleket kalkınıyor dedim, muasır medeniyet seviyesine az kalmış... Gerçi aristokratımız yok ama İstanbul sermayesi sanki dedesi leblebiciler çarşısından çıkmamış gibi yapıyor demek ki...
Ne gezer! Çok daha beteriyle karşılaştık.
"Birbirinden güzel ve farklı şapkalarla bayan yarışseverler hipodromu yine doldurdu" demiş postalcı gazete. İlle bir Atatürkçülük yapacaklar ya...
Fakat ortada şapkalı bayan yok! Ya da var da saklamışlar.
Çünkü bakıyoruz fotoğraflara, bir hanımın başı açık, öteki yandan fiyonklu taze.
Birisi de kafasına mor renkli bir tas geçirmiş, toprağı bol olsun Ana Kraliçe Elizabeth'in savaş yıllarında Buckingham Sarayı'nın balkonuna çıkmış haline benziyor.
Kırmızı bereli bir hanım daha var, o da herhalde otuzlu yılları temsil ediyor.
Bir de erkek var, şapkalı ama öyle "silindir" falan değil, "foter"... Ellili yıların FBI ajanlarını andırıyor, ya da Sultanhamam'da floş kaçakçısı.
Ascot'tan falan vazgeçtik, İstanbul sermayesi Papermoon'un memişhanesinden çıkarken sifonu çekmeyi öğrensin, ona da razıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.