Geberdi mi, Gebermedi mi?
Bugünlerde bu sorunun öznesi bellidir. Hiç kimsenin “kim?”diye sormayacağından eminim!
Kimileri için mutlaka ölmesi gereken biri, bazıları için ille de yaşaması gereken biri olabilir. Hele de yeraltı terör örgütüne mensupsa, böylelerinin ölümü de şaibelidir, dirimi de!
“Bahoz”, fırtına demekmiş... Türkiye’nin terör fırtınası ile yola getirilmesinin baş aktörlerinden biri ölürse, sevinenler büyük eskeriyettir. Türkiye’nin açık gizli düşmanları üzüntü duyabilir. Nitekim Hürriyet, Cumhuriyet misillu gazeteler mutsuzluklarını manşetlerinde ifade ettiler.
Onlar için de böyle biri asla ölmemelidir! Terör örgütünün varlığı, şu sıralar halkı etkileyecek bir projesi, programı ve en önemlisi, lideri olmayan muhalefet için tek tutamak noktası. (Tabiî MHP camiası hariç).
Sanmayın ki, terör paraleli partinin eş (ve leş) başkanlarını kastediyoruz. Epey zamandır onlarla açık gizli saf tutan CHP de aynı sepette. “Bahoz” kendini Türk düşmanı olarak lanse ediyordu. Onun öldürüldüğünü duyuran kaynak, Suriye halkının azılı bir düşmanının yok edildiğini açıkladı:
“Beşar Esad rejiminin en büyük destekçilerinden biri olan PKK’nın bu üst düzey yöneticisine dönük gerçekleşen operasyonu Suriye şehitlerine, gazilerine ve Suriye zindanlarında işkence gören şerefli Suriye halkına armağan ediyoruz.”
Demek ki, o Suriye halkının, yani büyük ekseriyeti Arap, Türkmen ve Kürt olan bir topluluğun da azılı düşmanı idi. Esasen kanlı terör eylemlerini siyaset olarak benimseyen biri insanlık düşmanıdır. Onun çok sayıda Kürt’ü infazen veya başka şekillerde katlettiğinden de şüphe etmiyoruz.
Türkiye’nin düşmanı, Suriye’nin düşmanı ve Irak halkının düşmanı... Kısacası gerçek bir İslâm düşmanı. “Bahoz” müstearı ile katliam yapan bu şerefsiz, elbette ki bütün bu rezil işleri İslâm haricine düştüğü için yapıyordu. Gerçek bir Müslüman din kardeşlerinin katline hiç bir sebeple razı olmaz. Çünkü bu kardeşler bölgede bin yıldır yan yana, hatta iç içe yaşıyorlar. Bu yetmez, gerçek bir Müslüman bîgünah, masum hiçbir insanın öldürülmesini kabullenemez. Bu çerçevede PKK ile IŞİD’in hiçbir farkı yoktur. Eylemlerine bakarak iki örgütün aynı düzlemde olduğu görülebilir.
Türkleri, Arapları hiçe sayan bir mutluluk, bu bölge için söz konusu değildir. Kürtleri dikkate almayan bir mutluluk projesi de Araplar ve Türkler için sözkonusu olamaz.
İla cehennemi zümera... Böyleleri için günlük hayatta çok kullandığımız bir sözdür.
Kur’an-ı Hakîm’in Zümer sûresinin 71. âyetinde geçen bu ibare “zümreler halinde cehenneme kadar” şeklinde anlaşılabilir. Âyetin tamamında, küfredenlerin/kâfirlerin zümreler halinde cehenneme sürüleceği, cehennem bekçilerinin onlara “size Rabbinizin emirlerini tebliğ eden peygamberler gelmedi mi?” diye soracağı, onların “geldi” diyecekleri, fakat kâfirler üzerine azabın hak olduğu ifade edilmektedir. Bir sonraki âyet mealen şöyledir: “Denildi: İçinde sonsuza kadar kalacağınız cehenneme girin. Kibir taslayanların yeri ne kadar kötüdür.”
Tabiî terör örgütünün 2. ismi olan bir pisliğin ölümü, örgüt tarafından birden kabullenilemez. Ölmüşse de ölmedi açıklaması şaşırtıcı görülmemelidir. Ölmesinden kaynaklanan zaafı örtmek için, uydurma haberler yayılır. Hatta bir benzeri bulunup yaşıyor gibi gösterilebilir. Şunu da unutmamalı: Onların literatüründe “devrim savaşçıları ölümsüzdür”. O sebeple de “yaşıyor” açıklaması yapsalar şaşırmamak lâzım!
Yaman çelişki şu: Bu ciğeri beş para etmez mahlukların leşlerine, insanlığı şerlerinden kurtarmak maksadıyla büyük ödüllerin konulması... Bu insanlık düşmanı için de 4 milyon liraya kadar ödül vaat edilmiş! Bu insanlık düşmanı mahlûk, eğer henüz ölmemişse, bir gün mutlaka ölecektir. Onun için kullanacağımız söz değişmeyecektir: Cehenneme kadar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.