Kamusal fayda! (1)
Ben, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye bölümünde okudum. Ekonomi eğitimimi bir yıl uzatmak zorunda kaldım. Tabiri caiz ise sınıfta kaldığım ders “Fayda-Maliyet Analizi” dersiydi. O nedenle bu derse haddinden fazla çalışmak zorunda kaldım.
Ekonomide ana meselelerden biri de kamusal mal ile özel mal tanımıydı. Kısaca devletçilik ile özel sektör hangi sınırlarda ayrılır? Mesela bir ülke ordusunu, polisini ne kadar özelleştirebilir? Ordu hizmeti bir kamusal mal olarak görülür ve toplumun tümüne fayda sağlar. Ordu hizmeti tamamen maliyet olduğundan özel sektöre devredilemez.
Keza emniyette aynı şekildedir. Ama örneğin eğitim yarı kamusal maldır. Yani devlet bu alanı kontrol etmek zorundadır ve kısmen özel sektöre devredebilir. Şimdi mal ve hizmetleri yeniden ayıralım:
1-Kamusal mal ve hizmetler
2-Yarı kamusal mal ve hizmetler
3-Özel mal ve hizmetler
Kamusal mal ve özel mal ayrımında temel amaç toplam faydadır. Mesela, sağlık politikasında bir dr eğer bir hastayı tedavi ederse aslında kendi bir fayda sağlar. Ama asıl faydası toplum sağlığını yükseltmesindedir. Özellikle bulaşıcı hastalıklarda bir bireyin tedavi masrafı toplumsal faydanın yanında çok cüzidir.
Düşünsenize salgın hastalık başlangıcında dr. çok para istedi diye tedavi edilmeyen hasta kaç milyon kişinin sağlığını riske etmektedir?
***
Bizler yarı kamusal mal ve hizmetlerin Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile özel sektöre devrini yakın tarihte elektrik sektöründe yaşadık. 90’lı yılların sonlarına doğru elektrik tüketiminde üretim yetersiz kalınca (acaba!) özel sektöre alım garantili santraller yaptırıldı. Hatırladığım kadarı ile o dönemde 21-25 cent fiyattan alım garantili elektrik santrali kuran yeni türeme zenginlerimiz ortaya çıktı. Oysa elektrik maliyeti sanayici ve ülke ekonomisi için rekabet edebilecek düzey olan 5-6 centin çok üzerine çıkmıştı. Eğer elektrik fiyatı o dönem siyasilerin etkin olduğu iş adamlarının sattığı fiyata yükselseydi Türkiye’de ne bir sanayi kalırdı ne de bir çalışan.
Zaten kısmen de olsa artan fiyatlar 2001 krizi ile o siyasilerin hepsini tasfiye ettirdi. Tabii ki 2001 krizinin bir çok nedeni vardı, ama bir nedeni de YİD modelli artan maliyetler ile tıkanan sanayi oldu.
Anlayacağınız kamusal fayda, yani ülkenin toplam faydası patronların kişisel faydasının çok ama çok daha üzerindedir. Bunu bir kenara yazalım...
***
30 Haziran’da Körfez köprüsü hizmete açıldı. 3. Köprünün hizmete açılması ise an meselesi. Şimdi en fazla tartışılan konu köprülerden geçiş ücreti.
Osman Gazi Köprüsü: Köprüden geçiş ücreti otomobiller için 90 lira civarında. Devlet yılda 40 bin otomobil eşdeğer garantisi verdi. 22 yıl 4 ay sonra yapımcı şirket bu köprüyü devlete bırakacak.
Sorular: Köprünün yapım maliyeti yaklaşık 2 milyar dolar (1,4 milyar $ diyende var). Devlet sözleşmede diyor ki günde ortalama 40 bin araç geçecek ve 35 dolar alınacak. Yani günde 1 milyon 400 bin dolar köprüye geçiş ücreti ödenecek. Yılda 511 milyon dolar ediyor; 22 yıl 4 ayda ise 11 milyar 410 milyon dolar ediyor. En kaba hesap ile 2 milyar dolarlık maliyetin vatandaşa maliyeti 11 ,4 milyar dolara çıkıyor. Geçmeyen olursa fark vergilerden ödenecek
Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Günlük 135 bin otomobil eşdeğer geçiş garantisi verildi. Otomobil geçiş ücreti 3 dolar. Yani günde 405 bin dolar, ayda 12,15 milyon dolar ve yılda 145 milyon dolar. 10 yılda ise 1 milyar 450 milyon dolar.
Sorular: Vatandaş 1. ve 2. köprüyü geçerken (Demirel ve Özal köprüleri) 4,75 lira ödüyor. Ama 3. köprüden geçerken 9,0 lira ödeyecek. Ama 3. köprünün asıl sorunu bağlantı yolları. 3. köprü otobanından giderseniz km başına 30 kuruş ödeyeceksiniz. Sapanca’dan yola giren 75 TL ödeyecek.
Yeni Havalimanı: YİD modeli ile yapılan bir diğer hizmet ise yeni havalimanı. Umarım fiyatlar konusunda benzer şartlar ile karşılaşmayız.
***
Bunları yazdım diye eminim “sen köprülere, havalimanına karşı olan Gezicisin” diye troller saldıracak. Rahmetli Turgut Özal ülkede 2 milyon araç var iken 2. köprü ve otoyolu yaptı. Bu ülkeden tam 17 milyon araç var iken köprüler ve yeni otoyollar ihaleye çıkıldı. Yıllarca bu köprü ve otoyollar yapılsın diye yakardım nerdeyse. Ama çok geç kalındı. (Bu 1)
Rahmetli Özal’ın yaptığı Otoban’ı baştan başa 10 liraya, köprüyü 4,75 liraya geçebiliyoruz. O zaman neden yeni yatırımlar bu kadar pahalı? Artan maliyetlerin kamusal faydası nasıl hesaplanıyor inanın çözemedim.
(Doğalgaz ve maden özelleştirme işi ile bu konuya devam edeceğiz. Çok ama çok önemli)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.