Darbenin değişmez kuralı
Türk siyaset tarihinin en kalın cildi hiç şüphesiz askeri darbeler ve darbe girişimleri faslıdır. Uzundur, acılıdır ve kanlıdır. İmparatorluktan başlar Cumhuriyet’e uzanır, monarşiden demokrasiye kadar yürür gider.
Esasen darbeyi yapan da okuyan da muhatap olan da o uğursuz geleneği bilmekle yükümlüdür. O yüzden her evde ve her köşede darbe nedir, bedeli ne kadardır biraz bilinir.
Darbenin bilinen ve değişmeyen tek kuralı, “Başaramazsan bedelini ödersin”dir. İster zekice, ister aptalca, ister uyanık, ister şaşkın görün sonuç değişmez; bedel ödemek mutlaktır.
***
Darbe, yani bir ülkenin kaderine, bir devletin idaresine hükmetme niyeti kesinlikle bir oyun değildir.
Fethullah Gülen, TSK içindeki askerlerini böylesine ölümcül bir oyuna sürükleyecek kadar gözünü karartmıştır. Askerleri de muhtemelen onun siyasi zekasının büyüklüğünü varsayarak kendilerini ruhen ve bedenen yok edecek oyuna girişmekte sakınca görmemişlerdir. Neticede darbenin birkaç saat içinde tel tel dökülmesi, kapalı ve kendine hayran cemaat hastalıklarının tamamını göstermiştir.
Asıl mesele şu ki, Türkiye’de başarılan darbelerin bedelini ödeme dönemi de başlamıştı. 12 Eylülcüler hasta yataklarında biraz sembolik de olsa yargılanmışlardı. Yani cuntacılar birkaç gün veya birkaç ay muvaffak olabilseler dahi neticede kendi sağlıklarında bu girişimin bedelini mutlaka ödeyeceklerdi. Darbeye karşı çıkan millet iradesi mutlak surette tecelli edecekti. Bunu görmemiş olmaları için ancak cemaatçi olmaları gerekirdi. Öyleler zaten…
***
Bundan sonra bir daha böyle bir tevessül düşünülebilir mi bilmem ama ömrü ne olursa olsun hiçbir darbenin hesap vermeden tarih sahnesinden çekilme şansı yoktur. Üç saatliklerin de üç yıllıkların da… Türkiye, her iki hesap sorma örneğini de göstermiştir.
15 Temmuz hangi kapıya çıkarsa çıksın darbecilerin bedel ödemesi kaçınılmazdı. Yani Gülen her iki durumda da adamlarını ölüm pahasına bir maceraya itmiştir. Hem de nasıl utanç verici bir macera! Tankla, uçakla halkın üzerine giden, kurşunlarla, bombalarla onları katletmekte beis görmeyen yüzyıllar geçse bile hatırlanacak en aşağılık darbenin kuklaları olmuşlardır.
Şimdi aklını, ruhunu, vicdanını bir hayalin, bir deliliğin emrine veren grubun tarih ve millet önünde yenilgisini izliyoruz. Kaybetmişlerdi, kaybedeceklerdi; geride bir de tarih boyunca unutulmayacak bir fiyasko bırakarak kaybettiler.
***
Şimdi tarih sahnesine büyük bir utançla giren bu güruhun, ele geçirmeye çalıştıkları devletten sökülüp atılması zamanıdır. Devlete, yani hepimizin ortağı olduğu yapıya hile karıştıramayacak şekilde silinmelidirler. Ki, bir başka grup da asla bu hevesi aklından geçiremesin.
Yıllardır her türlü hile, desise, yalan, dolanla iş gören, milyonu aşkın telefonu dinleyip binlerce insanın hayatını karartan delilleri üreten, siyasi cinayetlere tetik çeken bu yapının en çok korkacağı şey düzenin tesisi ve hukuktur. Bu, devlette kadrolaşmanın ve paralelleşmenin sembolü olan “Fethulllahçılık”ın ebediyyen gömülmesinin de en etkili yoludur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.