Bu beladan Erdoğan'la kurtulacağız
Devletin kılcal damarlarına kadar işleyen bir Haşhaşi belasıyla karşı karşıyayız. Devlet içinde otuz kırk yıldır adeta devletleşen ve kaldırılan her taşın altından çıkan bu hain yapıyla hesaplaşmak elbette hiç kolay değil.
15 Temmuz gecesi gerçekleştirdikleri son terörist saldırının faturası çok ağır, 250’nin üzerinde şehidimiz var, acımız büyük. Maalesef yüzlerine ‘cemaat maskesi’ takarak ‘iyilik’, ‘hoşgörü’ gibi kavramları bile kirletmekten çekinmeyen bu ahlaksız yapı yıllarca mahremiyetlere tecavüz örgütü gibi çalıştı. Şimdi de halkın silahlarını çalarak milleti öldürüyorlar. Ama inanıyorum ki yaşadığımız o kabus gecesi, bu beladan kurtulmak için bu ülkeye altın değerinde bir fırsat sunmuştur.
Darbe gecesi başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sergilediği o müthiş liderlik örneği ve ülkeyi adeta yeniden ayağa kaldıran kararlı duruşu olmak üzere, milletin meydanlarda tanklara meydan okuyan destansı direnişi, topyekün siyasetin, tek tek siyasi partilerin, televizyonların, gazetelerin üniformalı teröristlere karşı ortak tavrı tarihe bir başarı hikayesi olarak geçmiştir.
***
Şimdi hepimize düşen millet iradesinin önümüze koyduğu yeni ufukla, hukuk ve demokrasi temelinde bütün hainlerden tek tek hesap sorulması yönünde şu ana kadar ortaya koyduğumuz güçlü sivil dayanışmayı bundan sonra da kararlılıkla sürdürmektir.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha ilk geceden itibaren ortaya koyduğu kararlı ama aynı zamanda demokratik duruş gerçekten çok önemli. Unutmayalım, darbenin en sıcak saatlerinde en küçük bir tereddüt göstermeden halkı sokaklarda direnişe çağıran Erdoğan, aynı şekilde OHAL ilanında da tam bir devlet ciddiyetiyle hareket etti. Ancak bütün bunları yaparken demokrasi ve özgürlükler konusundaki hassasiyeti de asla elden bırakmadı.
Belirtmek gerekiyor ki, Erdoğan’ın OHAL’in gerekçesini açıklarken özgürlük ve hukuk vurgusunun altını özellikle çizmesi bundan sonraki sürecin ipuçlarını vermesi açısından son derece önemli. Şu ifadeler çok açık: “Bu uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir. Tam tersine bu, değerleri koruma ve güçlendirme amacına yöneliktir. Vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları en etkin ve hızlı şekilde atabilmektir.”
***
Bu bağlamda özellikle Batı demokrasilerinin sergilediği ikiyüzlülük kimseyi aldatmamalıdır. Ne yazık ki demokratik dünyanın darbelerden medet umar hale gelmesi, yüzyılımızın en büyük sahtekarlığı haline gelmiştir.
Artık şunu açıkça ifade edelim; Türkiye bu beladan Batı’ya rağmen demokrasi içinde ve Tayyip Erdoğan’la kurtulacaktır. Davit Hearst’ın KARAR’a verdiği mülakatta altını çizdiği bir gerçek var, bunun altını bir kez daha çizelim: “Erdoğan 11 seçim kazandı ama Avrupa’ya göre sandıktan onlar gibi seküler biri çıkmalı. Brüksel ve Londra Erdoğan gerçeğini kabul etmeli.”
Şundan eminim ki Tayyip Erdoğan dün olduğu gibi bugün de demokrasi ve özgürlük temelinden asla sapmadan Batı’nın bütün ezberlerini bozacak ve Türkiye’yi güvenli bir limana ulaştıracaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.