Korkmalı mıyız?
Olup biteni dinleyince ürkmedim değil.
Sadece olayın kendisinden değil, bunun bir başlangıç olup olmadığını bilememekten de ürktüm.
Altınova, Ege’de yedi bin nüfuslu bir kasaba.
Kürtler çok uzun yıllar önce gelmişler buraya.
Yerleşmişler.
Ama şehre daha sonra gelenler bile onlara “yabancı” gözüyle bakmış.
Daha dün gelen Türk, kasabanın “yerlisinden” saymış kendini de, yıllar evvel gelen Kürt hep “dışarlıklı” kabul edilmiş.
Kasabada MHP güçlü.
Olaylar bayramın ilk günü başlamış.
Anlatılanlara göre on onbeş yaşında iki küçük Kürt çocuğunu dövmüşler.
Daha büyükçe Kürt delikanlıları müdahale etmiş.
Kavga çıkmış.
Sonra dağılmışlar.
Akşama doğru otuz kırk kişilik bir grup, Kürtlerin oturduğu mahalleyi basmış, daha önceki kavgaya karışan gencin evini taşlamış.
O gençle beraber diğer Kürt gençleri de dışarı çıkmış.
Yeniden kavga etmişler.
O sırada, ilk kavgaya karışan genç kamyonetine binmiş.
Bir iddiaya göre, mahalleye gelenlerin üstüne sürüp onları dağıtmak istemiş.
Bir iddiaya göre ise, kalabalık grup onu linç etmeye kalktığı için kamyonetiyle kaçmaya çalışmış.
Nedeni kesin belli değil.
Çünkü iki taraf da bu olayı değişik anlatıyor.
Kamyonetle kalabalığın arasına girince iki Türk genci ölmüş.
İşte ondan sonrası ürkütücü.
Daha önceki gerginliğe ölüm acısı da katılınca kasaba tam bir korku cehennemine dönmüş.
MHP’nin Balıkesir milletvekili de gelmiş kasabaya ama anlatılanlara göre pek yatıştırıcı davranmamış, aksine öfkeyi daha da bilemiş.
Çevre kasabalardan da MHP’li gençler gelmişler.
Sokaklarda kalabalık MHP grupları bayraklar açarak, marşlar söyleyerek dolaşmaya, yollarda gördükleri Kürtleri dövmeye başlamışlar.
Sayıları daha az olan Kürtler evlerine kapanmışlar.
Kürtlere ait bazı dükkânların camı çerçevesi indirilmiş.
Kasabaya askerî birlikler de gönderilmiş ama henüz terör havası ortadan kalkmış değil.
Şu anda Kürtler evlerinde endişeli bir şekilde bekliyorlar.
Kasabaya giriş çıkışta kontroller yapılıyor ve Güneydoğu doğumlu olanlar kasabaya sokulmuyor.
DTP’li milletvekillerinden bir grup da olayları yerinde görmek için kasabaya gitmiş ama Balıkesir Valisi onlara kasabaya girmemelerini söylemiş.
Olayın eski bir gerginliğe dayandığı belli.
Ama sonrasında bir “kışkırtma” kokusu var doğrusu.
MHP’li milletvekilinin gelmesi, diğer kasabalardan MHP’li gençlerin toplanması, açılan bayraklar, marşlar, olayın sıradan bir “gençlik kavgasının” ötesinde bir boyutu olduğunu göstermeye yetiyor zaten.
Hükümet olayların başlangıcında gerekli refleksi gösterememiş.
Sokak hareketlerinden kaçınmaya çalışan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, anlaşılan milletvekiline sahip çıkıp durduramamış.
Ya da durdurmamış, orasını tam bilmiyorum.
Neticede kendilerini “Türklüğün temsilcisi” gibi gören, “bayrağın” kendilerine ait olduğuna inanan MHP’li gençlerle Kürtler arasında, bütün kasabayı korkuya sevk edecek bir gerginlik patlamış.
İki genç ölmüş.
Bundan sonra ne olacağı da belli değil.
Bu küçük kasabada yaşanan acılı ve ürkütücü hikâyenin bu noktada bitip bitmeyeceğini bilmiyoruz.
Ege kasabalarında çok sayıda Kürt yaşıyor.
MHP’liler de o bölgelerde güçlü.
Türkiye’nin yakın tarihi de mezhep ve ırk çatışmalarını kışkırtmaya yatkın “gizli bir elin” varlığını hep gösterir.
O elin Ege’ye uzanıp uzanmayacağını kestirmek zor.
Altınova’da yaşananlar sadece bu kasabaya ait bir gerginliğin patlaması mıydı?
Yoksa bir kışkırtmalar zincirinin başlangıcı mı?
MHP’li milletvekilinin yatıştırıcı bir rolü tercih etmemesi doğrusu beni kuşkuya düşürüyor.
Hükümetin, yaşananın nasıl bir belanın işareti olabileceğini algılamaması da endişelendiriyor insanı.
Birilerinin bu ülkeyi karıştırmaya çalıştığı çok açık.
Üstelik o birilerinin “yabancı” değil, “içimizden birileri” olduğunu da artık biliyoruz.
Türk gençlerini Kürtlere karşı kışkırtıyor olabilirler.
Bir mahalle kavgasıyla başlayan olaylarda “bayrakların” açılması, marşların söylenmesi çok sıradan bir davranış değil.
Bayrağın bu olayla ne ilgisi var?
Niye MHP’li milletvekili o bayrakları kaldırtmamış da bir mahalle kavgasının “bir savaşa” dönüşmesine izin vermiş?
Aynı ülkenin vatandaşları arasında çıkan bir kavgada, taraflardan biri “bayrağı” sahiplenirse, diğer tarafa “düşman” diye bakıyor demektir.
İşte bu böler ülkeyi.
O kasabada olanlar beni ürküttü.
İnsanların evlerinden çıkamamaları, endişeyle beklemeleri içimi burktu.
Ama olabilecekleri düşünmek beni dehşete düşürüyor.
Galiba bizim ülkenin yöneticileri böyle bir dehşet hissetmiyorlar.
Hissetseler iyi olur.
Bahsettiğimiz “şeyin” gerçekleşme ihtimali bile bu ülkeyi altüst etmeye yeter çünkü.