Temeldeki sarsıntı
Peki, ne değişti?
Ne değişti de Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş bir olayla karşılaştık?
Darbe hazırladığı, birlikte çalıştığı bir amiral tarafından itiraf edilen eski bir kuvvet komutanı nasıl oldu da gözaltına alındı?
Bunun birtakım görünür açıklamaları olacak.
Erdoğan’la Başbuğ görüşmesinde konuşulmuş ve anlaşılmış olduğu söylenecek.
AKP’nin “rövanşı” olduğu söylenecek.
Ordunun “darbecileri” koruyormuş görüntüsünü daha fazla taşıyamadığı söylenecek.
Birçok şey söylenecek.
Belki bütün bunların bir doğruluk payı da olacak.
Ama soru gene değişmeyecek.
Ne oldu da bütün bunlar oldu?
Fransız Devrimi’ni düşünün.
Her şeyi, Bastille baskınıyla açıklayabilir misiniz?
Halk bir hapishaneyi basıp içindeki birkaç kişiyi serbest bırakınca tarihin en büyük devrimlerinden biri olur mu?
Ya da Marie Antoinette’in halkı kızdıran sözlerini “neden” olarak gösterebilir misiniz?
Büyük değişimlerin olabilmesi için “temelde” bir şeylerin geri dönülemeyecek biçimde değişmiş olması gerekir.
Türkiye de kendi devrimini yaşıyor.
Bu toplumun temeli değişiyor.
Benim görebildiğim üç büyük nedeni var bu değişimin.
Köylülükten sanayiye geçerken üretimini artırıyor, üretim artarken Anadolu sermayesi zenginleşip güçleniyor, bu değişimlere bağlı olarak dünyayla, özellikle de Avrupa’yla ilişkilerini sağlamlaştırıyor.
Elbette sosyologlar benden çok daha iyi bilir ama benim bilebildiğim kadarıyla bu Cumhuriyet kendine özgü iki sınıflı bir yapıyla kuruldu.
Köylüler ve egemen bürokratlar.
Silahlı ve sivil bürokratlar ülkenin efendisi, öğretmeni, lideriydi.
Köylüler sessiz ve eziktiler.
Biri ezmeye, diğeri ezilmeye alışıktı.
Uzun zaman bu yapı devam etti.
Sonra bürokratlar, devletin olanaklarıyla yandaş “zenginler” yarattı.
Kapılarını dünyaya kapamış bir ülkede, kendi emirlerindeki zenginlerle birlikte iktidar süren bir bürokrasi ve hiç aldırılmayan, umursanmayan, aşağılanan, alay edilen bir köylü kalabalığı.
Bir zaman da öyle gittik.
Bir şey üretemiyorduk ama “iki kutuplu” bir dünyada, çıkabilecek bir büyük savaşta asker üniforması giydirilen köylüleri kurban etme karşılığında bize para veriyorlardı.
Bir Amerikan Sovyet savaşında “nükleer mezarlık” olma ihtimalini kabul ederek dışardan para alıyorduk.
Sonra iki kutuplu dünya bitti.
Bizim ülkenin işlevi de sona erdi.
Yapımızı değiştirmeye başladık.
Sanayi yatırımları çoğaldı.
Turgut özal, Türkiye’nin kapılarını dünyaya açtı.
Serbest piyasa ekonomisi geldi.
Anadolu sermayesi güçlenmeye koyuldu.
üretim arttı.
Köylülük bitmeye yüztuttu.
Toplumsal sınıflar ve ilişkiler değişti.
Bu değişimle birlikte iktidar yapısı da zorlanmaya başladı.
Yıllarca “köylülere” hükmeden bürokrasi artık bu yeni yapıya hükmetmekte zorlanıyordu.
Kendi iktidarlarını zorlayan “gücün” temeldeki değişimden kaynaklandığını bir türlü kavrayamadıklarından, bu değişimin “siyasi partiler yüzünden olduğunu sandılar.
Şimdi liderleri yakalanan “darbe” girişimleri tezgâhlandı o dönemde.
Sonuç alamadılar.
Ne dünya ne Türkiye böyle bir girişime izin veremezdi.
Bunu da anlamadılar.
Şartları zorladılar.
Ergenekon isminde bir çeteyle darbe hazırlıklarını hızlandırdılar.
Uyarılara aldırmadılar.
üstelik, ülkedeki değişimin devleti de etkilediğini, devletin içinde “yeni yapıya” uygun yeni bir devlet kurulmasını isteyenlerin ortaya çıktığını bir türlü göremediler.
Sonunda bugüne geldik.
Tarihimizde ilk kez emekli bir kuvvet komutanıyla, bir ordu komutanı askerî lojmanlardaki evlerinde gözaltına alındılar.
Bu operasyon, Türkiye’nin değişiminin birinci bölümünün finali bence.
Bundan sonra yeni bir dönem başlayacak.
Devlet, yeni toplumsal yapıya göre şekillenecek, iktidar bu yapıya uygun bir biçimde el değiştirecek, dünyayla ilişkiler daha normale oturacak.
Bütün bunlar Erdoğan’la Başbuğ görüştü ya da AKP gücünü göstermek istedi diye olmayacak.
Türkiye temelinden değiştiği için olacak.
Sarsıntılar, çekişmeler belki hemen bitmez.
Ama artık yeni bir Türkiye’ye hazırlanın.
Tarihimizde ilk kez rastladığımız bu operasyon, tarihimizin bir döneminin de sona erdiğinin işareti.
Ve, bu hayırlı bir işaret.