Hıyanet Bitmez, Hain Veda Etmez!
Bir zamanların sulugöz kemalisti ihanet üssü gazetede veda yazısı yazmış...
Bir yazı da yurt dışına çıkarken/kaçarken yazmıştı...
O çıkışın haybeye bir çıkış olmadığı zahirdi. Türkiye’de bir şeyler olacak, lehte aleyhte seyredeceği meçhul; tedbirimizi alalım, ne olur ne olmaz. Lehte olursa, kahraman olarak dönmek garanti... Bu hain korkakça davrandı, zayıf gördüğü ihtimale göre hareket etti! O zayıf ihtimal tecelli etti: Millet darbeye “dur” dedi! İçeride deniz bitti, ihanet zeminleri kurutuluyor. Ne olacak peki? Tabii ki ihanet hız kesmez, içeriden yapamayacaklarının âlâsını dışarıdan yapmak mümkün. Türkiye’ye ihanetin Batı âleminde pazar payı giderek yükseliyor. Böyle satılık kalemlere daha fazla ihtiyaç duyuluyor.
Gezi’den 17-25 Aralık’a, MİT TIR’larından 15 Temmuz’a olup biten şunu gösteriyor: Türkiye’nin zapturapt altına alınması lâzım. Irak bunun için darmaduman edildi. Suriye’de bu yüzden kıyamet koparılıyor. Türkiye’yi durdurmak için önce Türkiye’nin yarına dönük siyasetinin zirvesini yok etmek lâzım. Lider etkisizleştirilmeden, Türkiye’nin yönünü tayin etmek mümkün değil. Olan biteni doğru değerlendirmek, meseleyi iç siyasetle sınırlı görmemek lâzım. Dündar niye piyasaya salındı, FETÖ’nün yolu neden açıldı? PKK hendekleri neden kazdı? Maksat belli, hedef belli.
Gazetecilik asla masumiyet karinesi olamaz. Aksine, medya güç merkezlerinin kontrol etmeyi, kullanmayı en çok hedeflediği alanlardan biri. Gerçek bir döküm yapabilsek, şu anda hangi kalem hangi güç merkezine hizmet ediyor, bunu bilebilsek gazeteci tutuklamaları efsanesinin balonu söner. Basın ihanete en müsait mesleklerden. Türkiye’de basın mesleğinin ahlâkî çerçevesi baştan beri çizilemedi. Geçelim Osmanlı’yı, Cumhuriyet basını, devlet bütçesinden beslenerek 1950’li yıllara geldi. Bu kötü alışkanlık, demokrasi döneminde şantajlarla sürdürüldü. Bu şantajcılık, darbe yandaşlığı olarak tecelli etti ve 28 Şubat’ta zirve yaptı.
Dündar 28 Şubat’ı çok iyi bilir!
Onun patronları da hakkıyla bilir. Nihayet basın darbeden ümidini kesti, 15 Temmuz bunun ilanı idi! Türk basını darbe karşısında net tavır takındı. Tabii ihanet üssü ve terör örgütü organı gazeteler hariç! “İhanet üssü” tabirini o gazete için bilerek kullanıyorum. Bu üssü fiilen yönettiği günlerdeki yayınlar yeter. PYD’nin Ankara katliamından sonra: “Bağdat’tan sonra en güvenliksiz başkent Ankara!” manşetini hangi hain kere hain yayın yönetmeni atmış olabilir?
Neden Paris’le ilgili, Bürüksel’le ilgili böyle bir manşet atılmadı? Her ikisi de daha kanlı vak’alar olduğu halde?
Adam Fransa’ya veya Belçika’ya ihanet etmiyor ki! Bu ahlâksızlar bu sorulara o zaman cevap veremediler, şimdi de vermelerini beklemiyoruz! Türkiye’ye ihanet, başkalarına hizmet olarak yansır. Bu, Dündar’ın mahkeme sürecinde görüldü. Bazı büyükelçilerin, bazı konsolosların onun ihanet dâvasını izlemeye gelmelerinin daha makul bir yorumu yok. Bu gazeteyi kendi gazeteleri gibi gördükleri, bu “gazeteci” müsveddesini de kendi menfaatlerine çalışan bir gazeteci olarak takip ettikleri için oradaydılar. İhanetle yargılanan birinin arkasında durmak, hele de Türkiye gibi demokratik bir ülkede bunu yapmak, bu devletlerde sömürgeci kodların ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Hıyanet bitmez, hain asla veda etmez! Gözlerini kapar, vazifesini yapar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.