Kurunun yanında yanan yaşlar, yaşın gölgesinde saklanan kurular
Yüksek değer taşıyan bütün davalar ve içinden geçmekte olduğumuz dönem gibi sansasyonel süreçlerde adalet endişesi ve tartışmasının artması kaçınılmazdır. Onbinlerce insanın gözaltına alındığı, görevden uzaklaştırıldığı, şirketlere el konulduğu bir ortamda gayet tabii ki verilen bütün kararların doğru olup olmadığı kritik edilecektir. Yapılanlar istatistik olarak kolaylıkla onbinlerle ifade ediliyor olsa da sonuçta o istatistiği oluşturanlar birer insandır. Hepsinin bir hayatı, kariyeri, ailesi, çevresi vardır.
Hassasiyet ne kadar yüksek olursa olsun kurunun yanında yaşın yanmaması, suçsuzla suçlunun ayrılması ve en önemlisi de mesnetsiz iddialarla insanların hayatlarının karartılmaması esastır.
Öte yandan… Bu kadar çok FETÖ’cünün bulunduğu, bu harekete yıllar içinde ve son zamanlara kadar açıktan katkı ve destek verenlerin mebzul olduğu ortamda kimsenin de sayıyı yükseltmek için gayret göstereceğini düşünmemek lazımdır. Zaten çoklar ve zaten birçoğu kendisini yeterince deşifre etmiş durumdadır.
GİZLENMEYİ ÇOK İYİ BİLEN BİR ÖRGÜT
Unutmayalım ki 15 Temmuz kesinlikle çok haklı olduğumuz ve hesabının etkili bir şekilde sorulması gereken sıradışı bir olaydır. Hesabının sorulması yani sorumlularının yargı yoluyla cezalandırılması demokrasi kalitemizi de artıracak; en az 15 Temmuz gecesi yaşananlar kadar tarihe hayırla yazılacak bir öykü olacaktır. Hızlı ve derinlikli bir hukuki süreç şarttır.
Adalet terazisinin hassas tartması, bu hissiyatın içeriye ve dünyaya aktarılması Türkiye’nin kazanımı olacaktır. Suçüstü yakalanmış bir darbe girişiminin yargılaması da o açıklığı yansıtmalıdır.
Ama kabul edelim ki mesele sadece bununla sınırlı değil.
Darbe kadrolarıyla savaşmanın özel zorluğuna ilaveten bizatihi bu örgüte karşı mücadele etmenin kendi tabiatından kaynaklanan güçlükleri vardır. Sızma, saklanma, takiye yaparak kendini görünmez kılma ve en nihayet “hedefe giden her yol meşrudur” düşüncesiyle zamana ve zemine göre pozisyon almak gibi takibi imkansızlaştıran yöntemler kullanmaktadırlar. Herhangi bir grupta ve herhangi bir suç girişiminde görülmeyecek gizlilik ve kamuflaj becerileri olduğunu akıldan çıkarmamak lazımdır. Bilhassa kamu yönetiminde ve bilhassa da güvenlik birimlerindeki varlıklarının hala devam ettiği bir sır değil ve tam da bu noktada “kurunun yanında yaş da yanmasın” prensibi ile FETÖ’ye karşı derin şüphe arasındaki çelişki ortaya çıkmaktadır.
İNCE İŞÇİLİK ZAMANI
Ama bu çelişki aşılabilir.
FETÖ kadroları, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ülkeyi kandırırken söylediğim şuydu: “Skor peşinde koşmanın yani daha çok insanı hapse atmanın anlamı yoktur. Aslolan bu ülkede bir daha darbe düşüncesinin dahi akıldan geçmemesini sağlamaktır.”
Bugün de söylenecek şudur: Aslolan, bu ülkede bir daha hem darbeyi akıldan geçirecek hem de devlette kendi hiyerarşisini kurmayı hayal edecek kimsenin kalmamasıdır. Bunu temin edecek hacimde bir yargılama hem haktır, hem de gereklidir.
Bu süreçlerde ilk günlerde hatalı uygulamalar olurken, suçluların tamamına ulaşmakta eksiklikler de olabilir. İki taraflı risk kaçınılmazdır… Dolayısıyla, şimdi acilen başlangıçtaki hız nedeniyle yapılan hatalar gözden geçirilirken, toz bulutundan bilistifade kendini gizleyen gerçek sorumluların bulunmasının da zamanıdır. Kurunun yanında yaş yanarken, yaşın yanışından yararlanan kurular da vardır. Çok iyi biliyoruz ki, mevzubahis örgütün tabiatı tam da budur.
Eski yöntemlerini hatırlayalım… Zaman içinde bu davanın itibarsızlaştırılması kampanyalarına da şahit olacağız. O yüzden aceleye gelen işlemlerin yol açtığı mağduriyetler üzerinden malzeme vermemek, davanın kalitesinden feragat etmemek, hem darbe yargılamasının itibarını artıracak hem de FETÖ’nün sistemden temizlenmesi gibi en temel meselemizi çözecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.