Yansımalar
Ekonomik kriz, genel olarak, herhangi bir odağın kontrolünde olmayan, finans kurumlarını yönetenlerin bireysel davranışlarının üst üste yığılmasıyla oluşmuş sayılıyor. Bu bakış açısı dünyada büyük sonuçlar yaratan olayların, savaşların da bireysel davranış ve hataların sonucu olduğunu kabul eder. Mesela Irak’a ABD müdahalesi yanlış bir istihbaratın sonucudur.
ABD’nin kurtarma paketine Cumhuriyetçilerden daha çok Demokratların destek vermesi, yani rakip partinin projesinin onaylanması bize çok yabancı bir davranıştır. Ülkemizde birbiriyle uzlaşması çok zor olan kanatların, başkanlık seçimleri öncesinde kritik bir konuda uzlaşmaları hatta Demokratların daha istekli olması kolayca açıklanamaz.
ABD’de yöneten gücün tekliğinden ve bu gücün, seçim sonuçları da dahil, ülkedeki siyasi gelişmeleri kontrol ettiğini söylerseniz komploculukla itham edilirsiniz. Şüphesiz, yöneten güç tek de olsa, başarısız olması, hatalar yapması mümkündür.
ABD’de uygulanan politikanın, siyasi partilerin herhangi biriyle özdeşleşmediğini, ya da ABD’yi yöneten gücün birbiriyle rakip iki kanat olarak örgütlenmediğini, aksine her iki kandın içinde de birbiriyle uzlaşan ve çatışan tarafların olduğunu söyleyebiliriz.
Yakından bakıldığında belli bir etnik gruba mensup olanların, özellikle Yahudilerin, aynı politikanın savunucusu oldukları tezi de tartışılmaya değer.
Asıl incelenmesi gereken konu kriz sonrası oluşacak yapının uluslararası ve ülkeler düzeyinde siyasete nasıl yansıyacağıdır. Mesela ABD dünya ölçeğinde asker bulundurmaya devam edecek mi yoksa etkinliğini kuracağı ittifaklar aracılığıyla mı sürdüreceği sorusu cevaplandırılmalıdır. Bana göre ABD,özellikle dış harcamalarını azaltacak ve bölgesel ittifaklara öncelik verecektir. Bu ülkemizin stratejik hesaplarda önemini artıracaktır.
Ekonomisi ihracata dayalı olan ülkelerde bir daralma yaşanması ve bunun iç siyaseti etkilemesi beklenir. Mesela Çin ve Hindistan’da istikrarsızlık, Japonya’da huzursuzluk söz konusu olabilir.
Almanya’nın AB içinde önlem almak yerine her ülkenin sorununu kendisinin çözmesini istemesi ekonomisinin finans piyasalarının etkisinden uzak olması nedeniyledir. Bu durum AB içindeki dayanışmayı zayıflatır ve zaten ekonomik alana hapsedilmiş olan ortaklığın bu boyutu da ciddi zararlar görür.
Yani düzenin ülkelerin iç politikalarında da değişmelere yol açması beklenmelidir. Küreselci ekonomi ve buna dayanan siyasetleri savunanların güç kaybetmesi, buna karşılık ulusalcı eğilimlerin öne çıkması beklenir. Mesela Polonya ve İtalya bu konuda mihenk taşı olarak kabul edilebilir ve buradaki siyasi gelişmeler iddiamızın isabeti hakkında bir fikir verebilir.
Güney Amerika’da gözlenen sosyalist akım temelde ABD aleyhtarlığının bir örtüsüdür. Eğer Uzakdoğu krizden etkilenir ve daralma yaşarsa bu bölgenin ticaret yapacağı alternatif kalmaz ve yeniden ABD’ye yönelmek zorunda kalır. İç politikalarının da buna göre şekillenmesi beklenir. Güney Amerika sosyalizmi yaşayacak mı sorusunun ilginç olduğunu düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.