‘Başkaları cehennem’ midir?
L’enfer c’est les autres.’ Türkçesi, ‘Cehennem, başkalarıdır.’
Ben bu söze, yine İsmet Özel’den ulaştım. ‘Cinayetler Kitabı’nın bir yerinde ‘L’enfer c’est nous-meme’ yazıyordu. (Çıdam Yayınları 1975.) Ne demekti acaba?
‘Amentü’ başımızı döndürüyordu. ‘Esenlik bildirisi’nde (buhurdan ziyade) iftar yakını gevrek simit ve susamın verdiğine benzer bir rayiha vardı.
İhmal etmedik, lügate baktık, oraya buraya baktık, ‘Cehennem Biziz’ demek olduğunu anladık.
(Hüseyin Atlansoy’u aradım. Kitabı kütüphanesinden buldu ve bu cümlenin Esenlik Bildirisi’nden hemen önceki bölüm başında yazılı olduğunu söyledi.)
‘L’enfer c’est les autres’ ise, Sartre’a ait. Bir oyununda geçiyor. Çıkış Yok, oyunun adı.
Oyunda, Joseph adlı kahramanın, hücreyi paylaşmak zorunda olduğu iki kadından sıkıldığını ifade için söylediği bir söz.
‘Başkaları cehennem’ veya ‘cehennem başkalarıdır.’
Şimdi nereden icap etti bu cümle?
Kendi ahvalimizden.
Geçenlerde, kişilik sorunları yaşadığı tıbben de teyit edilen bir genç adam, şortla otobüse binmiş bir genç kıza tekme attı.
Kötü ve hastalıklı bir davranıştı.
Biz o hadiseyi, bir kişiye ait bir saldırı olarak algılayamadık.
Kimilerine göre, ‘başkaları’ydı saldıran ve ‘başkaları cehennem’di.
Kimdi ‘başkaları?’
‘Biz’ olmayan herkes.
Birden, toplumun büyük bir kesimi, o hasta saldırganla aynı pakete konuldu ve bir bakıma, bütün mütedeyyin insanlar… Kendi hayatlarında bir dış giyim eşyası olarak ‘şort’u tecrübe etmemiş insanlar, ‘tekmenin faili’ muamelesi gördü.
Şort’u tecrübe etmemiş, ama şortlu bir kıza tekme atmayı da hiç düşünmemiş milyonlarca insan.
Öyle ki, savunma psikozuna girdiler, ‘biz sizin zannettiğiniz gibi değiliz’ deme ihtiyacı duydular.
Milyonlarca insan, ‘başkaları cehennemdir’ ilkelliğinin mağduru oldu.
Bir başka açıdan, saldırıya maruz kalan kız da, -saldırganın psişik durumundaki arızaların yanı sıra- ‘başkaları cehennemdir’ yabaniliğinin mağduruydu.
Biz, bu hali tanıyoruz. Bazen daha küçük, bazen daha büyük ölçeklerde daima yaşadık.
28 Şubat’ta, bütün hepimiz, ‘başkaları’ olarak Fadime Şahin ve Ali Kalkancı muamelesi gördük.
Danıştay saldırısından sonra, katillere değil de ‘öteki’ne, ‘başkası’na yöneltilen öfke nasıl kör ve sağır bir öfkeydi!
Bazen faili olmadığımız bir cümlenin, bazen faili olmadığımız bir kötü fiilin veya bir kötü icraatın faturasını, ‘başkaları,’ ‘öteki’ sıfatıyla kolektif olarak ödemeye mecbur edildik.
Kimini ödedik, kiminin, borçlu gibi, sıkıntısını çektik.
15 Temmuz gecesi İzmir’de bir müezzine saldırdı birkaç semt sakini.
Sala okuduğu için. ‘Gecenin bu vaktinde sala mı olur?’ diye saldırdılar.
‘Başkalarına’ mı saldırdılar?
Öyle düşünmenin bir dayanağı var. Müezzin ‘başkası’ydı, saldırganların durduğu yerden baktığınızda.
Memleketimizde, nispet olarak az da olsa, ezanla, salayla arası iyi olmayan insanlar bulunuyor.
Bana da soranlar oldu, ‘neydi o salalar, ezanlar?’
Yadırgamışlar.
Biliyorsunuz, darbe gecesi sala okuma çağrısı, o gece benim de bulunduğum Ülke TV’deki En Sıradışı programında yapıldı. Mucidi de, Turgay Güler’dir.
Darbe teşebbüsünü akim bırakan faktörleri saymaya kalksak, herhalde, milleti gayrete getiren bu ezan ve salaları da saymamız gerekir.
Yani, iyi, faydalı bir icattı ve işe yaradı.
Fakat, bana öyle geliyor ki, o geceki saldırılarda ‘başkaları cehennemdir’ sapkınlığına ilave olarak altını çizmemiz gereken bir bilinç vardı.
‘Darbe gürültüye gitmesin’ gayreti.
‘Eyvah, darbe elden gidiyor’ telaşı.
‘Kıssadan hisse’ye gelelim.
Hayata ‘başkaları cehennemdir’ penceresinden bakmanın bizi iyi bir yere götürmeyeceğini, ne kadar erken anlarsak o kadar iyi!
Gecikirsek, hep birlikte ‘L’enfer c’est nous-meme’ oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.