Bir telefon da açamaz mıydınız?
Samanlı, Yeşilova, Umurlu, Aktütün, Alan... Bunlar, ilgili komutanın verdiği bilgiye göre, Derecik Üçgeni’ne serpiştirilmiş beş ayrı karakol.
Zamanında, muhtemelen Türkiye-Irak sınırı belirlendikten (çizildikten) sonra inşa edilmiş beş ayrı kontrol merkezi.
Beşi de vadi içinde...
İnşa mantığını sorgulamıyorum.
Konu hakkında çok yazıldı çizildi. Çok yorum yapıldı.
İlgili komutan da benzeri şeyler söyledi.
Karakollar, ‘sulh dönemi koşulları’ gözetilerek, illegal geçişleri engellemek için yapılmış... Kaçakçılıkla etkin mücadele, sınırı tarassut altında tutmak, giriş-çıkışları kayıt altına almak gibi...
İlgili komutanın verdiği bilgiye göre, son yıllarda ‘amaç dışı’ görevlerde kullanılan karakolların taşınması, daha doğrusu hakim tepelere inşa edilmesi gündemdeymiş.
Ben de işte, ‘bunun ne zaman gündeme alındığını sorgulayalım’ diyorum.
Ne zaman?
İlk Aktütün baskınından hemen sonra mı?
İlk baskında 22 şehit vermiştik.
Üstelik, aynı karakol, daha önce tam 38 kez saldırıya uğramıştı.
İlk saldırının tarihi 1992.
Sonraki dört baskında 30 civarında kayıp verdik.
Bir de diğer karakolların durumuna bakalım.
Diğer karakolların durumuna bakmadan önce, daha önemli sayılabilecek bir ayrıntının altını çizmek istiyorum.
O da şu:
İlgili komutan, basın toplantısı düzenleyerek durumu aktarıyor, iyi de yapıyor, Genelkurmay tarihinde bir ilk bu, umarız bundan sonra hep böyle olur... Fakat niçin, isim ve yer bildirerek, ‘açık hedef’ durumunda olan karakolları sıralıyor?
Bu da, bir tür ‘güvenlik zafiyeti’ sayılmaz mı?
Neyse...
Samanlı Karakolu ilk kez 1991 yılında saldırıya uğramış, 9 şehit vermişiz.
Alan Karakolu, Aktütün olayından hemen sonra, 1992 yılında saldırıya uğramış ve 18 şehit vermişiz.
Şehit vermediğimiz Umurlu ve Yeşilova karakolları da sayısız kez terörist saldırısına maruz kalmış.
Demek ki, ‘karakol güvenliği’, pek de güncel bir sorun değilmiş.
Dönemin hükümeti, dönemin Milli Savunma Bakanlığı, dönemin Genelkurmay Başkanlığı, adı geçen karakolların ‘amaç dahilinde’ kullanımı konusunda nasıl bir çalışma başlattılar?
Buna ilişkin bir bilgi, bir envanter, bir yapılandırma planı var mı?
Hiç olmadığını, ilgili komutanın açıklamalarından anlıyoruz.
Karakolların hakim tepelere inşa edilmesi, ilk kez, evet ilk kez geçen yıl gündeme gelmiş.
Peki, geçen yıldan bu yıla ne yapıldı?
Genelkurmay Başkanlığı sivil yönetimden yardım talep etti mi?
Talep ettiyse, sivil yönetim kulağının üstüne mi yattı?
Bu geç kalmışlığın, bu apaçık ‘ihmal’in hesabını kim verecek?
İlgili komutan, Aktütün’le birlikte 5 kritik sınır karakolunun daha güvenli noktalarda yeniden inşasının ‘coğrafi koşulların yanı sıra maddi imkansızlıklar yüzünden zamana yayıldığını’ söylüyor ki, ‘Kahreden açıklama’ diye manşet atan refikimiz çok haklı.
Her şeyi anlayabiliriz...
Bürokratik engeller çıkmıştır, coğrafi şartlar elverişli değildir, zamanında harekete geçilememiştir...
Fakat, ‘maddi imkansızlığı’ anlamak çok zor.
Başbakanlığa bağlı TOKİ ne güne duruyor?
Genelkurmay Başkanı bir telefon da açamaz mıydı Başbakan’a?
Bir telefon... Bir tek telefon...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.