Trump, elitler demokrasisinin çöküşü mü?
Donald Trump’ın zaferi konusunda yapılan yorumların önemli bir bölümünde Trump döneminin ABD ve dünya politikası için tehlikeli dönüm noktası olacağı gibi korkutucu bir düşünce hakim. Hatta daha uç yorumlarda, faşizan bir demagogun başarısının Amerikan demokrasisinin ileri düzeydeki çürümesinin şüphe götürmez kanıtı olduğunu söyleyenler bile var.
Trump’ın gerek içeride, gerekse dışarıda keskin politik değişimlere imza atacağı yönünde bugünden kesin bir yargıda bulunmak aldatıcı olabilir, ancak şu bir gerçek ki Amerikan kapitalizminin içinde bulunduğu krizin bu değişimde önemli bir payının olduğu muhakkak.
Bir başka ifadeyle Amerikan egemen sınıfının azımsanmayacak bir kesimi, elitler demokrasisinden fena halde sıkılmış bulunuyorlar. Kuşkusuz bu değişimi sadece şirket-mali sektör oligarşisi ile izah etmeye çalışmak eksik bir yorum olacaktır. Belki şöyle söylemek lazım; Amerikan toplumunun önemli bir bölümü ‘demokrasi’, ‘insan hakları’ gibi evrensel kavramlarla arasına mesafe koymayı tercih etmiştir. Kısacası insanlar, toplumun değişik katmanlarında kabaran bu güçlü dip dalgasıyla vergi kaçırmakmış, İslamofobik ve ırkçı söylemlermiş hiçbirini umursamadan Trump’ın peşine takılmışlardır.
***
Öyle anlaşılıyor ki sıradan Amerikalılar, dünyanın değişik bölgelerinden Amerika’ya gelen göçmenler, Müslümanlar dahil değişik azınlıklar yüzünden ekonomik kayıplar ve güvenlik endişesi yaşadıklarına inanıyorlar.
Amerikan halkının yeni tercihini esas alarak söylemek gerekirse, Trump’la birlikte Amerika’da ve dünyada içinde ırkçılık dozunun yüksek olduğu milliyetçilik rüzgarlarının daha sert eseceği yeni bir dönem başlıyor.
Aslında bütün kampanya süresi boyunca Amerikan halkının bu tercihlerini en sert ifadelerle dillendiren Donald Trump kendisini ciddiye almayan demokrasi elitlerine rağmen hiç numara yapmadı. Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, Trumpsokaktaki Amerikalının demokrasi işlerinden sıkıldığını ve yeni maceralar aradığını çok iyi okumuş.
İşte bu beklentiler doğrultusunda Trump hiç çekinmeden;
l ABD’deki camilerin gözetim altında tutulmasını, ülkedeki Müslümanların emniyet güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında fişlenmesi gerektiğini söyledi.
l ABD ile Meksika sınırında yasadışı ve Suriyeli göçmenleri engellemek için ‘büyük bir duvar’ örmek istediğini açıkladı.
l ABD’de yaşayan tahmini 11 milyon yasadışı göçmenin sınır dışı edilmesini savundu.
l Rusya lideri Putin ile çok iyi geçineceğini açıkladı.
l “Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi iktidarda olsaydı dünya daha iyi bir yer olurdu” demekten çekinmedi.
***
Evet dünyanın yeni çılgınlar kulübüne hoş geldiniz! Düşünebiliyor musunuz, Amerika’nın başında vitesi düşürülmüş despotik Putin hayranı bir Trump, Mısır’da ölüm tüccarı bir diktatör, Suriye’de bebek katili bir manyak, Kuzey Kore’yi hiç saymıyorum, Filipinler’de ise “Hitler 3 milyon Yahudi’yi katletti… 3 milyon uyuşturucu bağımlısı var. Gerçekten var. Onları katletmekten memnuniyet duyarım” diyen bir küçük Hitlercik var...
Daha ne olsun ki...
Bu minval üzere devam ederse muhtemelen dünyamız giderek bir çılgınlar kulübüne dönüşecek demektir.
Belki de böylesi daha iyidir, belki de insanların çivisi çıkmış bir dünyayı daha yakından görmeden bazı insani değerleri keşfetmesi mümkün değildir. Eğer çılgın liderler yeni bir arayışa vesile olacaksa sabretmekte yarar var diyebiliriz.
Galiba ünlü liberal düşünür Slavoj Zizek haklı. Bilindiği gibi Zizek, Amerikan seçimleri öncesinde yaptığı değerlendirmede Trump’tan korktuğunu fakat gerçek tehlikenin Clinton olduğu yönünde bir düşünceye sahip olduğunu söyleyerek, ABD vatandaşı olsa Trump’a destek vereceğini açıklamıştı. Zizek’e göre; Trump’ın gelmesi bir uyanışı tetikleyecek ve yeni bir politik süreç başlayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.