Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Fetullah neden ‘26 Aralık’ı bekleyin’ dedi?

Fetullah neden ‘26 Aralık’ı bekleyin’ dedi?

Geçen gün toplantı yaparken “suçüstü” yakalandılar. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar FETÖ’nün kuyruğu dik tutma çerçevesinde toplantılar ve “gaz verme seansları” düzenlediğini gösteriyor.

Bunların bir kısmı, muhtemeldir ki, himmet toplantılarıdır.

Bir taraftan para toplamaya, yani haraç mekanizmasını işletmeye devam ediyorlar...

Bu paraların “kaçaklar”ın finansmanında kullanıldığı tahmin etmek zor değil.

Ekrem’i, Zekeriya’yı, Kerim’i, Albay Osman’ı daha iyi şartlarda yaşatmak için.

Fakat “ürkütücü” gerçek şu:

Bunak terörist iddialarından vazgeçmiş değil.

O kadar insanın canını yaktı, o kadar mağduriyet yarattı, senelerin birikimini bir çırpıda harcadı ve bağlılarını düşülebilecek en zelil duruma düşürdü, hâlâ “kaos” ve “kargaşa” kovalıyor, hâlâ açıklamalarıyla beklenti yaratıyor...

Müridanda, “bir şekilde devreye girip işleri rayına koyacağı” yönünde bir duygu uyandırıyor.

Bağlıları da, çaresizce, heybeden çıkacak büyük turpu bekliyor.

İlk darbe girişimi fiyaskoyla sonuçlanınca, “Mart ayının ortalarını” işaret etmişlerdi. Şu an içeride bulunan bir yazarları, aldığı sufleyle Erdoğan’a akıbet biçmişti: “Mart ayının ortasında her şey belli olacak, adaletin keskin kılıcı inecek, bazı başlar düşecek.”

Mart geçti, Nisan geçti, Mayıs geçti...

Heybeden sofistike bir “casusluk faaliyeti” çıkardılar. MİT TIR’larına saldırdılar.

Bu “operasyon” kesmedi...

Üstelik kendilerini iyice kriminalize etmiş, tasfiye operasyonunun hedefi haline getirmişlerdi.

Derken, 15 Temmuz...

Darbeyi “imalarla”, “sembollerle”, “gazete reklâmlarıyla” duyurdular, FETÖ tabanını diri tuttular.

Bu bilginin verdiği güvenle ekranlardan, sözcülerine, “Bu böyle gitmeyecek” açıklamaları yaptırdılar.

Bu böyle gitmeyecekti... Ya “iç savaşın kanlı cehenneminden geçecektik”, ya da “bize çok acılar çektirecek büyük bir altüst oluş” yaşayacaktık ve kurtulacaktık.

Mehmet Altan, “Göreceksiniz, olacak” diyordu.

Nazlı Ilıcak şarkıya türküye vurmuş, “yine yeşillendi fındık dalları” diye ünlüyordu.

Profesör Osman, “Akademisyen olacağıma, şu süreçte Albay olsaydım... Daha çok hizmet ederdim” diye hayıflanıyordu.

Kaçak polis şefi, sosyal medya hesabından, “Türkiye’ye dönüş tarihini” müjdeliyordu.

Bunak terörist de, “haki urba”sını kuşanmış, rutin dışı mesajını veriyordu.

Fındık dalları yeşillenemedi.

Halk duruma el koydu, rezil darbe girişimini bastırdı.

Bu kez, “10 Kasım”ı işaret etmeye başladılar.

Finansmanını üstlendikleri Hillary’nin seçimi kazanacağını düşünüyorlardı. Akim kalan darbe girişimini “NATO müdahalesine” dönüştürmek gibi bir “heves” içindeydiler ve bunu gizleme gereği bile duymuyorlardı.

Rezil olduklarıyla kaldılar.

Şimdi de, “26 Aralık” diyorlar.

Bakıyoruz, yeryüzünde 26 Aralık tarihini anlamlı kılacak bir gelişme yaşanmış mı diye.

Marie Curie ve Pierre Curie radyumu keşfettiklerini ilan etmişler.

Sovyetler Birliği ilk süpersonik taşıma uçağını hizmete sokmuş.

Memenen’de yapılan “Kubilay anıtı” törenle ziyarete açılmış.

Lütfü Akad’a Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verilmiş.

İran’ın Kirman eyaletinde 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş.

Romancı Fakir Baykurt ve 7 arkadaşı 8’er yıl 10’ar ay hapse mahkûm olmuşlar.

Bir de, büyük Türk anchormanı Ali Kırca doğmuş... 1948.

FETÖ’cüler 26 Aralık’ı bekleyedursun...

Ben de, Meclis’ten geçecek anayasa tasarısının halkoyuna sunulacağı İlkbahar aylarını bekliyorum.

Bütün darbe girişimlerini bastırmış halk, o tarihte son sözünü söyleyecek ve “beyin ölümü” gerçekleşmiş FETÖ’nün fizik olarak da öldüğünü ilan edecek... Az sabır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi