Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın terörle mücadelede milli seferberlik ilan ettiği sıralarda AK Parti, CHP ve MHP liderlerinin yaptıkları görüşmenin ardından terörle mücadelede birlikte hareket edeceklerini açıklamaları Cumhurbaşkanı’nın çağrısına bir karşılık olarak nitelendirilebilir. Meclis’te temsil edilen HDP dışında kalan partilerin terörle mücadele hususunda ortak bir noktada buluşmuş olmaları toplumun beklediği bir sonuçtur. Her ne kadar HDP’nin terör örgütünün siyasi uzantısı olduğu yolunda bir takım eylem ve söylemler var ve biz bu durumu biliyor isek de terör örgütünün koruyuculuğuna soyunmuş bir takım ülkeler ve dış çevreler bu konuyu istismar etmeyi sürdüreceklerdir. Ne yazık ki, Türk yetkililerin HDP’nin terör örgütünün siyasi uzantısı olarak grev yaptığı açıklamaları dışarıda karşılık bulmuyor ve işin aslını bilmelerine rağmen terör örgütünün dış destekçileri HDP’yi normal bir siyasi parti olarak görmeyi tercih ediyorlar. Böyle olunca da yasalar çerçevesinde HDP milletvekillerine yönelik uygulamalar bile Türkiye’nin aleyhine malzeme olarak kullanılıyor. Türkiye ne yaparsa yapsın terör örgütünün dış destekçilerini memnun etmesi, teröre karşı tavır almalarını sağlaması mümkün değil.
 
Böyle olunca Türkiye olarak terör destekçisi ülkelere karşı sözden çok eylem ve tavır geliştirmemiz gerekiyor. Bunun yolu ise öncelikli olarak bu ülkelere ekonomik olsun, teknolojik olsun bağımlılığımızı tamamen gideremesek bile en aza indirmemiz şart. Bunun da ötesinde istedikleri zaman bir takım ekonomik sıkıştırmalarını geçersiz hale getirmenin tedbirlerini almak durumundayız. Bunun yolu ise üretim seferliğinden geçiyor. İlan edilen ‘teröre karşı milli seferberliğin’ istenen sonucu vermesi de bu üretim seferberliğine bağlı. Biliyoruz ki, bölgemizi yeniden dizayn etmek, haritayı yeniden çizmek isteyen emperyal güçler istedikleri hedefe ulaşmak için Türkiye’nin başarılı olmasını istemiyorlar. Kaldı ki, emperyal güçlerin planları sadece Irak ve Suriye haritalarının bu ülkeler parçalanarak yeniden çizilmesinden ibret değil. Siyasiler yaptıkları açıklamalarda bildikleri bu gerçeği bilmiyor gibi davranabilirler ama uygulamada bunu yapamazlar. Yaptıkları takdirde seferberlik ilanı lafta kalır.
 
Üretim seferberliğinde başarıya ulaşılması her alandaki dışa bağımlılığı azaltacak, bir takım parasal operasyonlarla ülkemizin köşeye sıkıştırılması mümkün olmayacak, dış politikada daha bağımsız kararlar alınabilecek, adımlar atabilecektir. Üretim seferberliği konusunda iktidar çeşitli adımlar atıyor. Gündeme gelen destek paketleri bunun ifadesi. Millet olarak bu seferberliğe sahip çıkılır, işadamlarımız sadece daha azla kazanç yaklaşımını bir kenara geçici de olsa bırakabilirlerse üretim seferberliğinde başarıya ulaşmak mümkün olur. Üretim seferberliğinde sağlanacak başarı terörle mücadelede başarıyı beraberinde getirecektir. Terör örgütlerinin iplerini ellerinde tutan emperyal güçleri sözle insafa getirmek, gittikleri yoldan vazgeçirmenin mümkün görülüyor. Onların anlayacağı dil lafın ötesinde bir takım eylem ve uygulamalardır. Bunun içinde dış ticaret ve cari açığımızın en aza indirilmesi gerekiyor. Bunun yolu da üretimden geçiyor. Elbette, tüketimin de aşağı çekilmesi önem kazanıyor.
 
Üretimi ne kadar artırırsak artıralım ürettiğimizden fazlasını tüketmeyi sürdürdüğümüz sürece artan üretimden gereken neticeyi elde edemeyiz.
Üretimin hangi alanda artırılması gerektiği bakış açılarına göre değişebilir. Ancak, esas olan tarım dâhil her alanda üretimin artırılmasıdır. Ebette teknolojik alanda sağlanacak gelişmeler çok önemlidir. Özellikle ordumuzun ihtiyaçlarını kendimiz karşılamak durumundayız. Bunu sağlayamazsak emperyal güçler terör örgütlerine Türk ordusunun elindeki silahlardan çok daha etkililerini göndermeyi sürdürecekler, bizim siparişlerimiz ya geciktirilerek zamanında teslim edilmeyerek ya da parasını ödediğimiz askeri silah ve araçları vermeyeceklerdir. Bunun örneğini geçmişte çok yaşadık. Bunun için diyorum ki, güçlü bir Türkiye için her alanda seferberlik ilanına, millet olarak kucaklaşmaya ihtiyaç vardır.