Büyük mücadele, büyük dram
“İslam dünyasının İslam dünyası haline gelmesi, Türkiye'nin Türkiye olması”gibi bir büyük mücadele alanından söz edip duruyorum.
Bunun, 100 yıllık bir parantezin kapanması gibi bir hadise ile bağlantısını yazıyorum.
100 yıl önce Türkiye, bir büyük cihan devletini kaybetti, dünya dengesinde özne olmaktan çıkıp nesneleştirildi, İslam dünyası da bir “Dünya” olmaktan çıkarılıp, yutulacak “parçalar” haline getirildi.
Türkiye'ye ve İslam dünyasına bu sonucu hazırlayanlar, bu coğrafyada, kaybettiklerini kazanma gibi bir potansiyel bulunduğunu biliyor ve kendi düzenlerini sürdürmek amacına yönelik olarak, bu dünyaya karşı teyakkuz halini sürdürüyorlar.
1960'lar sonrası hem Türkiye hem İslam dünyası açısından yeni oluşum tohumlarının çimlenmeye başladığı dönemdir. 1900'lerin sonuna doğru gelindiğinde de Türkiye dahil tüm İslam dünyasında “Yeni bir dünya bilinci”nin yükseldiği görülür. Bu oluşum, kendilerini dünya düzeninden sorumlu olarak gören çevrelerde “tehlike” olarak algılanır ve “Düşman hedef” haline getirilir.
1992 Cezayir'i. İslami Selamet Partisi'nin iktidar adayı olması ve darbe.
1997 Türkiye'si. Refah'ın iktidarın büyük ortağı olması ve post modern darbe.
2008 Türkiye'si. Ak Parti'nin tek başına iktidarken kapatma davası.
2012 Mısır'ı. Mursi'nin iktidara gelmesi ve bir yıl dört gün sonra devrilmesi.
2016 Türkiye'si. Ak Parti'nin 14'üncü iktidar yılı ve darbe girişimi.
2000'ler İslam dünyası... DEAŞ'larla, FETÖ'lerle, Haşdi Şa'bilerle, Sisilerle, Esedler'le, PKK / PYD'lerle yaşanan iç mücadeleler hercümerci...
İlk defa eski ABD Dışişleri Bakanlarından Condelezza Rice tarafından ifadelendirilen “İslam'ın İslam'la savaşı” projesinin ülke ülke devreye sokulması.
Geldiğimiz noktanın, bu süreçte karşılaşılacak badirelerin neler olabileceğine kafa yoran insanlar tarafından iyi anlaşılması lazım.
FETÖhenüz “Gülen hareketi” iken ve ilk kalkışmalara başladığında “Dostça uyarılar” yaptım. Dedim ki: Dışarda bir odak veya odaklar, Türkiye'nin iki başat yapısını birbiriyle vuruşturmayı hedeflediler, hangisi kaybederse kendilerinin kazançlı çıkacağını düşündüler, ikisi birden kaybederse bonus olur dediler.
O yapı nasıl bir kumpasın içine düşmüş ise, hiçbir uyarı işe yaramadı, işi İslam dünyası için umut sembolü haline gelen Erdoğan'ı yok etmek üzere darbe girişiminde bulunmaya kadar vardırdılar. Bu, dini zeminde oluşmuş bir yapının, dindar bir kadroya karşı savaşa soyundurulması demekti. Yani “İslam dünyasının İslam dünyası haline gelmesi, Türkiye'nin Türkiye olması” mücadelesinde yaşanan 14 yıl önemli bir merhale ise, onun vurulması demekti.
Gelinen noktada da iktidardaki dindar kadro, o yapıyı içerde - dışarda bire kadar temizlemek gibi bir kararlılıkla hareket ediyor. Sonuçta FETÖ, diyelim onlarca yıllık bir birikimi yere sermek için harekete geçmişti, iktidardaki kadro da, diyelim 40 yıldan bu yana dini alanda oluşmuş bir birikimi silmek için çalışıyor.
Böylece Sayın Cumhurbaşkanının ifadesi ile “İbadet katmanı” da, “Ticaret katmanı” da, “İhanet katmanı” da, savaşın tarafı haline gelmiş bulunuyor.
Dışarda hangi odak veya odaklar ise, oradan bakılınca keyifle el ovuşturacak bir mücadele ortamı yaşanıyor.
İşin bir de sözümona“İslam devleti” adı altında kurulmuş terör yapılanmasının, Türkiye ile, yani “İslam dünyası” diye bir derdi olan kadrolarca yönetilen Türkiye ile vuruşturulması boyutu oluşmuş durumda.
Mısır çalınmış durumda. Suriye batağa dönüştürülmüş durumda.
Ne demek istiyorum? Yola en halis niyetlerle çıksanız, yanı başınızdan düşman üretilebilir, demek istiyorum. Kardeşinizi sizinle vuruşturabilirler. Şeytan bin kılığa sokulur bu işte.
Oyunları bozmak gibi bir akıl gücüne ihtiyaç var. Üst akıl Şeytanla birlikte çalışıyorsa, onu alt edecek bir basirete ihtiyaç var.
FETÖ'leşmek... DEAŞ'laşmak... Sisi'leşmek, Esed'leşmek... Bunun İslam dünyasından çıkması... Nasıl bir dramı yaşıyoruz, görüyor musunuz? Benim içim yanıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.