Önemli olan sistemin adı değil vaatleri
Meclis, Cumhurbaşkanlığı sistemi için yoğun ve tempolu mesainin son düzlüğüne girmiş bulunuyor. Planlamalara göre 15 gün içinde ilgili anayasa değişikliklerinin geçeceği ve paketin referanduma hazır hale geleceği anlaşılıyor. Güçlü tahminler de paketin parlamentodan geçeceği yönündedir. MHP’nin, bizatihi Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin kamuoyuyla paylaştığı açık destek de bunu temin eder görünmektedir.
Yani, Meclis’in dün görüşmeye başladığı anayasa değişikliği paketinin ve yeni sistemin sandığa kadar gidecek yolu açıktır.
Merhum Özal’ın konuyu dile getirdiği dönemden beri başkanlık sisteminin yönetimde avantajlar sağlayacağını savunan birisiyim. Özellikle, AK Parti dönemin tek parti iktidarlarında da bu avantajları gördük, yaşadık. Karar alma mekanizmalarının nispeten daha hızlı olması çoğunlukla iyi sonuçlar doğurur. Nitekim, koalisyon döneminin hemen ardından yaşadığımız dönemde milli gelirin 3 bin dolarlar seviyesinden 10 bin dolarlara ulaşmasından başlayarak bütün makro ekonomik göstergeler muazzam artış gösterirken bu imkanın değerini gördük. Aynı dönemde başta vesayet düzeni olmak üzere demokratik ünitelerin tamamında yaşanan sıçrama da kolay ve hızlı karar almanın bir sonucuydu. Tabii ki öncelikle böyle bir zihniyete sahip olmak şartıyla. O zihniyete sahip olan Erdoğan ve arkadaşları Türkiye’nin yıllardır tabu sayılan konularını birer birer tarihe gömmeyi başardılar. Bununla birlikte 15 Temmuz ve terör olaylarının yarattığı atmosferin hukuk ve demokrasi düzeni üzerindeki olumsuz etkisini hariç tutuyorum. Nihayetinde bunun geçici bir durumu olduğunu ve tehlike ortadan kalktığında onarılacağını kabul ediyoruz.
“Cumhurbaşkanlığı sistemi” veya aktüel ismiyle “Başkanlık modeli”nin getirdiği yenilikleri tek tek analiz etmeyeceğim. Parlamentonun zamanı var ve istenirse tartışıldığı kadarıyla kamuoyuna yansıyan itirazları değerlendirme imkanı bulunuyor. Malum, Anayasa Komisyonu’nda bazı itirazlar dikkate alınmış ve gerekli düzenlemeler yapılmıştı.
Mesele şudur…
Hem Türkiye’nin hem de sıradan bir demokratik ülkenin ihtiyacı olan şey prangaların olmadığı, hukuku her durumda garanti eden bir sistemdir. Bu arayış nedeniyle parlamenter sistemden başkanlığa geçen ülkeler olmuştur. Türkiye’nin de en erken başlangıcıyla meşruiyetten itibaren, biraz daha uzatırsak Tanzimat’tan beri küçümsenemeyecek bir siyasal tecrübesi vardır. Neyin nasıl olması gerektiğini bilecek kadar iyi ve kötü süreçler yaşadık. Sonuçta geldiğimiz nokta, hiçbir durumda demokrasi ve hukuk standardından vazgeçmemektir. Adı başkanlık da olsa, parlamenter sistem de olsa bunu temin edecek, garanti edecek ve geliştirecek bir zeminden başka seçeneğimiz yoktur.
Türkiye’nin bugününün ve yarınının birlikte düşünüldüğü; sağcısının solcusunun, Sünni’sinin Alevi’sinin, Türk’ünün Kürt’ünün, dindarının laikinin kendisini iyi hissedeceği bir sistem olduktan sonra şekil ikincildir.
Umuyoruz ki, sandığa gidip oylayacağımız paket bunu garanti eder ve bir daha kimse kendisini halkın yerine koymaya kalkmaz, cümle vesayet teşebbüsleri silinir gider.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.