Yoldayız
3 kg bir bebek olarak dünyaya gelen insan, potansiyel olarak taşıdığı erdem filizlerini ebeveynin desteği ile yeşertme imkânı bulur. Çocuğun doğup büyüdüğü aile onun fıtratındaki istidatları geliştirecek donamına sahipse, çocuğun yaşamında iyilik galip gelir. Aksi takdirde çocuk, dürtüsel, nefsi eğilimlerini kontrol edemez ve tehlike saçan bir varlığa dönüşür.
Çocuklar üzerine yapılan bir araştırma, eğitimin ne kadar belirleyici bir faktör olduğunu göstermektedir. Söz konusu araştırmada çocuklara eğer yeşil düğmeye basarsan sana 1 jeton vereceğiz. Fakat arkadaşların hiç jeton alamayacaklar. Mavi düğmeye bastığın takdirde ise sana 2 jeton verilecek fakat aynı şekilde arkadaşın da 2 jeton alabilecek. Sarı düğmeye bastığın takdirde de sana 1 jeton verilecek arkadaşına 2 jeton verilecek deniliyor. 7 yaş ve altındaki çocukların hemen hepsi yeşil düğmeye basmış ve 1 jeton almayı tercih etmişler. 9-10 yaşlarındaki çocukların ise büyük çoğunluğu maviye basmayı tercih etmiş ve arkadaşlarının daha fazla jeton almaları için tercihlerini bu yönde kullanmışlardır.
Şeyh Şirazi’nin “Gülün kokusu doğup büyüdüğü toprağa mutlaka siner” ifadesi ailenin çocuk üzerindeki etkisini özetler mahiyettedir. Dünyaya 3 kg bir canlı olarak gelen çocuk, fıtratında mevcut olan istidatları ailenin desteği ile geliştirme imkânı bulur. Doğru ve yanlış kavramlarını aile içi ilişkiler vasıtasıyla öğrenir. Ailede bilinçli bir eğitime tabi tutulan çocuk toplumsal alana açıldığında yaşamına, olgun, kendini bilen ve insanların haklarına saygı gösteren bir fert olarak devam eder. Buna karşın çocuğun doğup büyüdüğü aile ortamı onun insan yanını geliştirmeye imkân tanımıyorsa, çocuk nefsinin güdümünde hareket eden bir suç makinesine dönüşecektir.
Beşer olmaktan insan olmaya geçememiş fertler, toplumsal alanda vahşi bir varlık gibi yaşamaya devam ederler. Sureti insan olan bu varlıklar toplumun güvenliği için birer tehdit unsurudurlar. Siz onlarla yan yana yürürken korkuya kapılır ve kendinizi güvende hissedemezsiniz. Evinizden çıkarken kapınızı kilitler ve malınıza zarar gelmesinden endişe edersiniz. Akşam karanlığında gasp edilmekten, şiddete maruz kalmaktan ve bu canilerin zulmüne uğramaktan korkarsınız.
Sokaklarda şuursuz birer varlık gibi dolaşan bu suç makinelerinin bir de makam ve mevki sahibi olanları vardır. Resmi ya da sivil kurum ve kuruluşlarda önemli yerlere gelmiş ve ilk bakışta insanlara güven veren, konuştuklarında muhataplarını ikna edebilen bu kimseler kendi yöntemleriyle kendi zulümlerini üretirler.
Peki, ne yapabiliriz? Öncelikle çocuklarımızın doğuştan sahip oldukları insanı kâmil potansiyelini geliştirmek ve onları beşeriyetten insaniyete ulaştırmak zorundayız. Ve yıkılan insanlık kalesini tamir edip kutlu bir yürüyüşle yola devam etmek mecburiyetindeyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.