Güle güle Gülen!
Bugüne kadar inadına direndi.. Ama olmadı.
Yarın 19 ve öbür gün 20..
Kerameti olsa gösterirdi. Bir mucize bekliyorsa o da olmadı. Şimdi tası tarağı toplayıp kendine gidecek yeni bir yer bulmalı..
Amerikan derin devletine güveniyordu, ama onlar da kendi can derdinde.. Sam amca “kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede.”
Gülen son ana kadar bekleyecektir. Çevresindekiler de Pensilvanya’dan gelecek haberi bekleyeceklerdir..
Ben Gülen’in bize iade edileceğini sanmıyorum. Kaçmasını bekleyecekler, olmadı sınırdışı etme konusunda resmi işlemler devam ederken hastalanıp, hastahaneye yatırılacaktır.. “Demokrasilerde çözüm tükenmez.”
Gülen, Trump ile temas kurmaya çalışacaktır. Onu ikna etmeye çalışacak, onun hizmetine girmeyi teklif edecektir. Ne yapacaksa şu birkaç günde yapacak.
Gülen konusu, sadece Gülen ile ilgili bir konu değil. Ya da sadece Türkiye ile ilgili bir konuda değil.. ABD için bir iç politika konusu. Sadece ABD için iç politika konusu da değil, ABD’nin uluslararası ilişkileri açısından bir sorun. İşin içinde İslam dünyası var, Ortodoks dünyası var, Vatikan var, İngiltere var, AB var, NATO var.
Daha kimse Ortodoks konusunu açmadı.. “Dinlerarası diyalog” projesi kapsamında bir de Ortodoksluk konusu vardı. Bu konu Balkanları, Kafkasları, Rusya’yı, Suriye’yi, Mısır’ı, Etiyopya’yı ilgilendiren bir konu..
Gülen projesinin iflası ile hepsi birden çöktü. BOP çöktü.
Çeyrek asırlık ve yüz milyarlarca dolar bütçesi olan bir projeden söz ediyoruz.
Bana kalırsa bu projenin Ortodoksluk ayağı ile ilgili olarak FETÖ davası çerçevesinde Patrikhane yetkililerinin de ifadelerini almak gerek.
FETÖ’cülerin olmadıkları yer yok. Kim ki, parti, vakıf, dernek, tarikat, şirket, sendika, medya, oda, belediye onlar açısından stratejik bir öneme sahip de, onlardan birileri “Bizde FETÖ yok” diyorsa, iyi bilin ki, FETÖ’cüler oradadır. Siyasette de varlar, bürokraside de.
Ankara umarım Trump’a, FETÖ hakkında ayrıntılı bir şekilde özel bir dosya sunmuştur..
Bakın FETÖ, 15 Temmuz darbesinin merkezindeydi. Bu darbe İncirlik Üssü’nden yönetildi. ABD bu örgüte sadece siyasi destek vermedi. Mali destek de verdi, askeri destek de, eğitim desteği de verdi, istihbarat desteği de.. Yani işin içinde Pentagon da var, CIA de, Maliye Bakanlığı da var, Dışişleri Bakanlığı da. Bunlar ABD’deki tepe şirketler tarafından da himaye görüyorlardı, Amerikan yargısından da.. Amerikan basını da, film sektörü de, finans dünyası da onların arkasındaydı. BM, AB, NATO, her yerde vardılar.. ABD ve İngiltere üzerinden Almanya’yı tepe tepe kullandılar. Zavallı Merkel’in “gık”ı bile çıkmadı!
Varsayalım ABD, Gülen’i bize iade etme kararı verdi. Son anda vazgeçirirler. Bunu NATO istemez. Bunu İsrail istemez. Bunu Türkiye’deki Amerikan lobisi, CIA’nın “iyi çocukları” istemez. Bırakın Türkiye’deki FETÖ’cüleri, BÇG de istemez. TÜSİAD istemez, loca istemez. Baykal istemez, Kılıçdaroğlu istemez.. Bankacılar istemez, Koç istemez, kendi ipliklerinin pazara çıkmasından korkarlar.
Bu adam atsan atılmaz, satsan satılmaz.
Gülen kendinden ibaret biri olsa bir yol bulursun da, arkasında, bakması, beslemesi gereken o kadar çok insan var ki! Onları yapacaksın. Amerika’nın her eyaletinde varlar.. Onun dışında 140 ülkede örgütlü bir yapı.
Gülen’in Ankara’ya gönderilmesini MOSSAD, Vatikan jandarması, MI6 da istemez. Çünkü Gülen bunların Truva Atı idi. Bu bilgilerin Türkiye’nin eline geçmesini istemezler..
Bu kadar adamı nerede, nasıl tutacaksın, nasıl besleyeceksin, bunlara nasıl güveneceksin..
Gülen sadece Türkiye’nin başına bela değil, ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin, Vatikan’ın, Almanya’nın, AB’nin, NATO’nun da başına bela. Kendi cemaatinin başına bela. Cemaati Gülen’in başına bela..
Buldu belasını.. Bakın bu adam bir anda ortadan kaybolabilir.. Ölür ya da öldürülür ama “kayboldu” diyebilirler.. Ezoterik bir hikaye uydururlar, bu geri zekalılar buna da inanırlar..
Gülen’in hayat hikâyesi, gizemli, büyülü bir senaryoya dönüştürülebilir. Ya da bir ajan filmi çıkar bu hikâyeden. Komedi de olur, politik bir film de.. Polisiye bir macera filmi de olabilir..
Bu hikayeden ilginç bir derin devlet senaryosu da çıkar, bir belgesel de..
Aşk, öfke, intikam, ihtiras, savaş, siyaset, darbe, din ve siyaset tekmili birden, ne ararsan bulunur, derde devadan gayrı.
Sahi şimdi bu işi başlarına bela edenler bu rezaletten nasıl kurtulmayı düşünüyorlar..
Darbe de olmadı, ekonomik kriz, siyasi kriz, toplumsal ayaklanma, terör, başka ne kaldı, yeni bir savaş mı kaldı geride..
Gülen artık bir daha zor güler. Ağlayacak mecali de kalmamıştır. Uykusuz geceler onu daha da hırçınlaştırmıştır. Yakın çevresi “Kâinat imamı”nın öteki yüzünü daha yakından görme fırsatı bulmuş olmalılar şimdi.
İşin suyu çıktı. Rezalet tavan yaptı. Adam fuhşu da örgütlemiş. “Gayeye giden her yol meşru” ya. Kilise’nin “Kutsal Fahişe”lerini örnek alıyor herhalde kendine..
Hadi bu adam böyle biri de, peşine taktıkları kim oluyor. Onlar nasıl böyle bir adamın peşine takılıyor. O kadar “akıllı” (!?) adam böyle birinin peşine nasıl takıldı böyle..
Kalkancı rezaletini de yaşadık, hâlâ benzer rezilliklerin farkında olmadan birilerinin peşine takılıp giden yığınlara ne demeli!
“Şeytan sizi Allah’la aldatmasın”. “Din ve devlet büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin” “Allah’tan başka ilah yoktur!” denmedi mi size.
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.