Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Şiirdeki kelime, sokaktaki kelime

Şiirdeki kelime, sokaktaki kelime

Hatip, hitap edecek. Mikrofonu eline aldı. Yanındaki elemana soruyor: Mikrofon çalışıyor mu?

Çalışıyor efendim.

Hatip, mikrofonu dudaklarına yaklaştırıyor.

“Değerli misafirler!”

Burada iki farklı anlatım düzlemi var.

Birisi, hatibin yanındaki elemana konuşurkenki anlatım.

Buna alelade ‘konuşmak’, ‘tekellüm’ etmek, hatta ‘lakırdı’ etmek dememizin bir mahzuru yok.

Diğeri, topluluğa hitap ederkenki anlatım.

Topluluğa hitap ederken kelimelerin vurgusu, hatibin ses tonu, telaffuz edeceği kelimelerin anlamını, kalitesini ve etkisini yükseltecek şekilde değişiyor.

Kelimelerin anlamını bir üst seviyeye çıkarma kastı, oyuncu tiyatroda bir repliği okurken de karşımıza çıkar, vaiz kürsüde vaaz ederken de...

Veya Kur’an-ı Kerim tilavet ederken...

Haberleri okuyan bir Arap TV spikeri ile Kur’an’dan ayetler okuyan bir Arap sunucunun edası, sedası aynı olmaz.

Sesinizi ‘anlam’a yaklaştırmak istersiniz.

Ayetteki kelime, sokaktaki (veya dışarıdaki) kelimeden farklıdır. Ayeti okurken kelimenin ulviyetine ulaşmak istersiniz.

Bunun tersi de imkansız değildir. Sözü, bir basamak aşağı indirmek.

Harun Reşid’in sohbet halkalarına kattığı zeki bir kölesi varmış.

Bir gün Harun Reşid, namazda, Yasin Suresi’ndeki “Bana ne oluyor da, beni yaratana kulluk etmiyorum” mealindeki Ayet-i Kerime’yi okuyormuş.

Köle, “Vallahi bunu ben de bilmiyorum” demiş.

Harun Reşid öfkelenmiş, köleyi cezalandırmış. Unuttum nasıl cezalandırdığını.

Köle, Ayetteki kelimeleri alelade kelimeler seviyesinde algılamış gibi davranarak kendince espri yapmış demek ki.

Demek ki, ulvi bir mana da, eğer doğru okumuyorsanız, doğru bakmıyorsanız beşeri bir seviyeye indirebiliyor.

Bunu eskiler şiirde yaparlarmış bazen.

“Haki payin olduğum görücek kafir

Dedi ‘ya leyteni küntü türaba...’”

Kafir, senin ayağının toprağı olduğumu görünce...

Dedi ki, ‘yazıklar olsun bana, keşke toprak olsaydım.’

“Ya leyteni küntü türaba...” Nebe Suresi’nde, inkarcıların ceza günündeki pişmanlığını anlatır.

Burada da bu kez muhtemelen iyi bir niyetle Ayet-i Kerime şiirin düzlemine indirilmiş.

Bir şiiri okurken de kalbinizi, zihninizi, ruhunuzu, hatta sesinizi, şiirin anlamına uygun hale getirmeye çalışırsınız.

Şiirdeki kelimelerin adeta içini doldurmak istersiniz. Sesinizle veya sessizliğinizle kelimelere lügatteki duruşlarından daha farklı, daha yüksek bir anlam yüklemek istersiniz.

Üstad’ın Çile şiirinden bir mısra okuyalım.

“Nizam köpürüyor, med vakti deniz

Nizam köpürüyor ta çenemde su...”

Bunu alelade bir üslupla okursanız şiiri mahvedersiniz.

Şiirin içindeki olağanüstü doğayı öldürürsünüz.

“Yok ya? Nizam mı köpürüyor? İnanmıyorum” sualini haklı çıkaracak bir okuma olur bu.

Fakat şiir gibi okursanız şiirin sizi çıkarmak istediği seviyeye yükselme ihtimaliniz olur.

(Üstad’ın Babıali kitabında okuduğumu zannediyorum. Nazım Hikmet’le bunun denemesini yapmışlar. Hatırımda kalan şöyle.

Nazım Hikmet’in şiiri mahvolmuş. Üstad’ın şiiri, Nazım’ın kasten kötü okumasına rağmen kendisini muhafaza etmiş.)

Şiirdeki kelimeyle sokaktaki kelime arasında bir nitelik farkı vardır.

Döllenmiş yumurta ile alelade yumurta arasındaki fark gibi...

Veya dama oyunundaki alelade taşlarla damaya çıkmış uçabilen taşlar arasındaki fark gibi...

Şiirde kelimeleri ‘yüklersiniz.’

Sözün rengini, sesini, içeriğini, ruhunuzda doğan ‘anlam’ı ifade edecek bir seviyeye yükseltirsiniz.

Çıldırtırsınız... Derinleştirirsiniz...

Tutuşturursunuz.

Yanabilirler, sizi yakabilirler.

Uçabilirler. Sizi uçurabilirler.

Eğer şiiri okuyan kendi idrakini şairin duyarlılığına uygun bir açıda, uygun bir seviyede tutabilirse...

Yani eğer ‘oralarda bir yerde’yse...

Uçmaya müsaitse...

Şiirle bir alışverişe girebilir.

Pazar günleri şiire devam. Daha yolun başındayız. Yazacaklarımı ben de merak ediyorum.

 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Ziya Cömert Arşivi