Trump'a karşı da konuşur
Bir ara “Acaba Davos planlı mıydı? Tayyip Erdoğan orada öyle bir tepki vermeyi planlamış mıydı” soruları dolaştı.
Ben “Hayır, dedim, Davos planlı değildi. Öylesine bir durumu planlamak kolay da değildi. Hem moderatörü, hem diğer katılımcıları (mesela İsrail Cumhurbaşkanı'ını) öyle davranmaya sevk etmek ve Tayyip Erdoğan'ın “One Minute” gibi bir jestle tarihe not düşecek bir tepki vermesini kurgulamak imkansıza yakın ölçüde zordu.”
O zaman “Bu, dedim, Tayyip Erdoğan'a has bir reflekstir. O programı planlayanlar, Tayyip Erdoğan'ın böyle bir refleks sergileyeceğini hesap edemediler. Ya da, onun damarına basıp dünya kamuoyu önünde küçük düşeceği bir tavır sergileyeceğini beklediler. Ama bekledikleri olmadı. Tayyip Erdoğan o refleksi gösterdi, dünyanın önünde 'Siz kadınları ve çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz' diyerek, Filistin'deki zulmün evrensel boyutta kayıt altına alınmasını sağladı.”
Benzeri bir “Erdoğan refleksi” en son Merkel ile görüşme sırasında gerçekleşti. Planlı mıydı? Hayır. Merkel “İslamcı teröristler” diye bir ifade kullanınca, Tayyip Bey'in damarı kabardı ve “anında” müdahale etti: “İslamist terör' ifadesi Müslümanları üzüyor. Böyle bir ifade kullanılamaz. İslam'la böyle bir ifade yan yana gelemez çünkü İslam'ın kelime anlamı barıştır. Çünkü DEAŞ'a karşı bizim verdiğimiz mücadeleyi veren ikinci bir ülke yok. Müslüman bir Cumhurbaşkanı olarak bunu kabul edemem.”Tayyip Bey açısından mesele bu kadar basitti: “Müslüman bir Cumhurbaşkanı olarak bunu kabul edemem.”
Konu,“İkinci bir One Minute” oldu böylece.
Şimdi gelelim güncel konuya.
Başkanlık yoluna çıktığından beri, ana misyonunu İslam karşıtlığına odaklayan bir Trump fenomeni var ortada. Neredeyse pozitif tek bir cümle kurmadı İslam ve Müslümanlar hakkında. Hatta seçim stratejisini “İslam alerjisi” üzerine kurduğu bile söylenebilir.
Meselenin bize yansıyan boyutu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugüne kadar Trump'a dair negatif bir cümle kurmaması, hatta bir ölçüde onun “milli irade ürünü” olduğunu ifade ederek, tepkilere “hazımsızlık” nitelemesi yaparak göreceli bir kredi açması.
Soruluyor:
- Erdoğan Trump'ındevir – teslim törenindeki konuşmasında “İslami terörizm” ifadesini kullanması, o yetmezmiş gibi “Müslümanları Amerika'ya almayacağım” gibi okunan 7 İslam ülkesinin vatandaşlarına ambargo koyması konusunda neden susuyor? Amerika'da, Avrupa'da insanlar “Müslümanların hukukunu savunmak için” ayaklanmışken bu konulardaki duyarlılığı bilinen Erdoğan neden bir şey demiyor?
Kuşkusuz üzerinde durulan bazı gerekçeler var: Peşin tavır alınmasın, işbirliğinin yolu kapanmasın, Erdoğan'la Trump'ı kapıştırmak, Erdoğan karşıtlarının hesabıdır, Trump'ı yıpratmak Türkiye'de başkanlık referandumunu etkilemeye yöneliktir vs.. gibi.
Bu değerlendirmenin, Türkiye – ABD ilişkilerini daha sağlıklı hale getirmek için peşin olarak Trump'a kapıları kapatmama boyutu, evet, bir hassasiyeti yansıtıyor ve haklıdır.
Ama buradan yola çıkarak Trump'ın yanlışlarına göz yumma sonucuna varılacaksa bu, baştan problemli bir yaklaşımdır.
Diyelim ABD yargısı Trump'a “Yanlış yapıyorsun” diyor ve “İslam karşıtı uygulamalar”a fren koyuyor. Olayın “Başkanlık sisteminde yargı freni” boyutunun bizde de karşılık bulacağı bellidir ve bu, yadırganmamalıdır.
Ama bir mesele daha var ki, bence o da Tayyip Erdoğan özelidir.
Yazının girişinde Davos'ta Şimon Peres ve Ankara'da Merkel karşısındaki Erdoğan tavırlarının bir “Refleks” olduğuna işaret ettim. Refleks, yani spontane, yani içinden geldiği gibi.
Şöyle bir sahne düşünün: Erdoğan'la Trump, şu sıralar gerçekleşmesi için çalışılan ilk buluşmada bir araya geldiler, konuşuyorlar ve Trump, meydanlardaki gibi “İslamcı terörizm”den bahsetti. Ne yapar Tayyip Bey? Amerika ile ilişkiler hatırına susar mı? Hiç zannetmiyorum.
Onun için birileri Trump'a, ağzına asla “islamcı terörizm” ifadesini almamasını tembih etmeli ya da Tayyip Bey'in itirazına hazır olmasını hatırlatmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.