Batıyı büyüten ve çökerten iki kavram
Referanduma odaklandığımız tartışmalardan biraz uzaklaşıp, fotoğrafın tamamına bakmaya çalışalım.
Tartışmamız gereken çok ciddi bir konu var. Yani dünyadaki değişimi ve yaşanan sarsıntıyı anlamaktan bahsediyorum. Bunu anlamadan Türkiye'nin geleceğini kurgulayamayız.
Batıda yaşanan tartışma ve sarsıntının nedeni konusunda ciddi kafa karışıklığı var. Her ne kadar da sosyal bilimlerden akademik bir unvan taşımasam da, dilimin döndüğünce olayı anlatmaya çalışayım!
BATIDAKİ SARSINTININ ASIL NEDENİ
Batıdaki sarsıntının/depremin merkez üssünü tespitte farklı görüşler var:
1. Sarsıntının merkez üssünü yüzeyde görenler, Avrupa Birliği'nde bir sorun olduğunu düşünüyor.
2. Merkez üssü biraz daha derinde diyenler, globalizm ve kapitalizme bir eleştiri var diyor.
3. Depremin merkez üssü çok derinlerde, temelin üzerine oturduğu zeminde diyenler, Batı medeniyetinin köklerinde bir deprem var diyor.
Ben, sayısı çok az da olsa, üçüncü şıkkı savunanlardanım.
Batı medeniyeti çok ciddi bir kriz dönemine girdi ve onun sarsıntısını yaşıyor. Gerekçelerimi sıralayayım.
BATI MEDENİYETİNİN İKİ KİRLİ KAVRAMI
Modernizm, yani Batı medeniyetinin ürettiği, tüm insanlığı etkileyen medeniyet, bana göre iki kavram üzerine yükseldi, güçlendi ve şimdi o iki kavram nedeniyle çöküşe başladı.
1. Daha çok kontrol et
2. Daha çok kazan
17. Yüzyıldan beri Batı, bu iki kavramı hayatın merkezine oturttu. Her şeyi kontrol etmek, tüm gücü elinde tutmak için insanoğlunun gördüğü en büyük savaşları ve yıkımları yaşattı dünyaya. O kadar ki, doğayı bile kontrol edeceğine, ona hükmedeceğine inandı. Sonunda doğayı mahvetti. Şimdi, (neden olduğu) iklim değişikliği dünyanın sonunu getirecek diye bağırıp duruyor.
HERŞEYİ KONTROL ETMEK: EMPERYALİZM
Her şeyi kontrol etme güdüsü, sömürgeciliği ve emperyalizmi doğurdu. İngiltere'nin, on binlerce kilometre ötedeki Amerika'yı, Avusturalya'yı ve dünyanın neredeyse üçte ikisini ele geçirme isteğinin temel güdüsü budur. Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda ve son olarak Amerika hep aynı güdüyle hareket ettiler. Sömürgecilik ve ardından emperyalizm, dünyayı böyle perişan etti.
Neden her şeyi kontrol etmek gerek? Neden Pasifik okyanusunda uçak gemileri, Akdeniz'de üsler, Afrika'da koloniler kurmak zorundayız? Aç mıyız, açıkta mıyız? Bu soruyu soran çok az batılı aydın oldu.
Tam tersine, gücü daha çok elinde bulundurma yarışı, dünyayı iki defa acımasız savaşa soktu. Daha çok yeri kontrol altında tutmak isteyen Hitler gibi, Stalin gibi diktatörler, Churchill gibi, Bush gibi sömürgeci emperyalistler yüzünden milyonlarca insan öldü.
Modernizmin en büyük günahlarından biri, işte bu her şeyi daha çok kontrol etmek, daha çok güç elde etmek duygusudur.Bugün kapılardan kovulan, yasaklanan mültecilerin tamamı, bu sömürülen, işgal edilen ülkelerin çocuklarıdır. Çalınmış haklarını arıyorlar aslında.
DAHA ÇOK KAZANMAK: KAPİTALİZM
Daha çok kazanma duygusu, daha çok kontrol etmeye oranla masum gibi gözükse de, insanlığın yaşadığı yıkımın ana sebeplerinden biridir.
Daha çok kazanma duygusu, kapitalizmi ve globalizmi doğurmuştur. Yıllardan beri hep şunu sorarım: 'Kendisinden sonra gelecek 10 kuşağa, yüz yıl yetecek kadar çok serveti olan bir zengin, neden daha çok kazanmak istiyor?
Düşünün ki, dünyanın en zengin 8 kişisinin serveti (426 Milyar Dolar), dünya nüfusunun yarısı olan, 3.2 Milyar insanın servetinden (409 Milyar dolar) daha fazla.
Ancak bu 8 kişi hala daha çok kazanmak istiyor. Neden? Bu soruyu neden Batılı aydın güçlü bir şekilde sormadı?
Daha çok kazanmak için fabrikalarını ucuz işçilerin olduğu ülkelere kuruyor, onları farklı bir biçimde sömürmeye devam ediyorlar. Kapitalizm ve globalizm böyle bir şeydir işte.
Şimdi Trump'a oy verenlerin ve İngiltere'de Brexit'e 'evet' diyenlerin itiraz ettiği şey, bu globalizm ve kapitalizmdir. Çünkü kapitalizm artık üçüncü dünya ülkelerini değil sadece, kendi ülkesindeki halkı da fakirleştiriyor.
Oysa hepsinin asıl itiraz etmeleri gereken şey, daha çok kazanma güdüsü, yani kapitalizm özüdür.
PAPA'NIN KAPİTALİZME İSYANI
Batı dünyası yaşadıkları sarsıntının kaynağını tam tespit etmiş değil henüz. Ancak geçtiğimiz Cumartesi (5 Şubat), Papa Franciscus, finans dünyasından insanlara çok önemli bir konuşma yaptı ve şöyle dedi:
“Sosyo-ekonomik oyunun kuralları değişmeli. Para amaç olduğunda bir puta dönüşür. Parayı idol ve put haline getiren kapitalizm, fakiri daha fakirleştirir, manevi değerleri yozlaştırır. Dizginsiz kapitalizm, yeni bir tür zorbalıktır”.
Modernizm kuruluşunda büyük rol oynayan ama sonra kontrolü kaybeden Papalık müessesi, artık tehlikenin farkında ve açıktan uyarılar yapıyor.
Lakin çok geç. Dipten gelen dalga çok büyük yıkımlara neden olacak ve tüm dünya bundan etkilenecek gibi gözüküyor. Peki biz buna hazır mıyız?
.../...
Akademik bir unvanım olsaydı, bu makaleyi çok havalı kavramlarla yazar, hakemli bir dergide yayınlar ve sonra da 'dr' unvanı alırdım. Gelin görün ki, fani bir köşe yazarıyız işte!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.