Şu faiz meselesi
Bugün yeniden faiz konusuna bakalım.
Dün Sayın Cumhurbaşkanımız TOBB Ekonomi Şurasında yüksek faizle büyümeyin gerçekleşmesinin zor olacağını ifade etti. Yüksek faiz ve büyüme...
Defalarca yazmama rağmen hala aynı noktada defalarca soru geldiği için bir kez daha tekrar edeceğim: Benim için faize dayalı büyüme modeli çok sakıncalı bir modeldir. Bu nedenle yıllarca Ak Parti ekonomi yönetimlerine 2001’de Kemal Derviş-IMF beraberliğinde yazılan “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programını bitirmeleri gerektiğini söyledim-yazdım. Ama maalesef Ak Parti dönemi IMF-Derviş ekonomi modelini Dervişten çok daha güçlü uyguladı. Bunu bizzat Derviş bile söyledi.
Yeniden söyleyeyim: O program 2006-2007’ye kadar bize gerekliydi... Ama bu ülke 2006-2007’de miadı dolan IMF-Derviş programını hala uygulayarak ekonomimizi bankalara ve faize artan oranda bağladı. Tüketim ekonomisinden bir türlü üretim ekonomisine dönemedik.
***
Tekrar yazacağım ikinci mesele de şudur: Faiz konusunda 2 noktaya bakarım
1- Ekonomide faizin olmaması tercihimdir
2- Eğer bir faiz piyasası var ise; faizin makasına bakarım. Yani kredi faizi ile mevduat faizi arasındaki fark, faiz oranından daha önemlidir. Şöyle açıklayayım: Mevduat faizi %30 - kredi faizi %35 oranı, mevduat faizi %10 -kredi faizi %15’den çok daha iyidir. Yani ben yukarıdaki örnekte yüzde 30 faizi, yüzde 10 faize tercih ederim.
Faiz makası ne kadar az ise, risk derecesi de o kadar az demektir. Ve aracılar, komisyoncular yerine gerçek tasarrufçular ve kredi kullanıcıları kazanıyor demektir.
***
Şimdi gelelim asıl meseleye. Büyüme ve kalkınma için birinci şart faiz midir?
Öncelikle şu noktayı da belirtelim. Faizi belirleyen ana unsur enflasyondur. Yani ülkede genel fiyat artışları ile faiz oranları arasında çok sıkı bağ vardır. Mesela, bu yıl 10 liraya aldığınız ürünler bir yıl sonra yüzde 30 artışla 13 liraya çıkıyorsa o ülkede sıfır faiz seviyesi yüzde 30’dur. Gerçek faiz veya reel faiz, enflasyondan arda kalan faizdir. Gelin bazı yıllardaki faiz ve enflasyon oranlarına bakalım:
2004: Mevduat faizi %23,10; kredi faizi %26,64 ve enflasyon %9,35...
2005: Mevduat faizi %17,90; kredi faizi %20,48 ve enflasyon %7,72...
2006: Mevduat faizi %16,73; kredi faizi %18,43 ve enflasyon %9,65...
2007: Mevduat faizi %18,13; kredi faizi %18,68 ve enflasyon %8,39
Not: Mevduat faizi olarak Merkez Bankası sitesinden 3-6-9 ve 1 yıllık mevduat faizlerinin basit yıllık ortalamasını aldık. Kredi faizi olarak ise yine MB’sı sitesinde bankaların ticari kredi faizlerinin basit yıllık ortalamasını aldık.
Şimdi yukarıdaki faizlere ve enflasyona bakınız. Nerede ise enflasyon oranının 3 katı civarında faizler oluşmuş. Yani reel faizler o kadar yüksek ki, yatırım ve üretim yapmak nerede ise imkansız.
Bir taciri veya fabrikatörü düşünün: Malına bir yılda sadece yüzde 8-9 arasında zam yaparak satabiliyor ama kullandığı krediye yılda yüzde 17-25 civarında faiz ödüyor. Ama gelin görün ki öyle olmamış...Bakınız o yıllardaki büyüme oranına:
2004: %9,4 büyüme
2005: %8,4 büyüme
2006: %6,9 büyüme
2007: %4,7 büyüme sağlamışız.
***
Şimdi gelelim son yıllara... Elbette küresel krizin de etkileri var ama unutmayın ki ABD bile yüzde 3,0 civarları büyüme yakalamıştır.
2012: Mevduat faizi %9,54; kredi faizi %14,09 ve enflasyon %6,16...
2013: Mevduat faizi %7,56; kredi faizi %10,83 ve enflasyon %7,40...
2014: Mevduat faizi %9,64; kredi faizi %13,50 ve enflasyon %8,17
2015: Mevduat faizi %10,09; kredi faizi %14,09 ve enflasyon %8,81
2016: Mevduat faizi %10,80; kredi faizi %14,90 ve enflasyon %8,53
Dikkat ederseniz son 5 yılda mevduat faizi ila enflasyon oranı arasındaki fark 1-2 puana kadar düşüyor. Kredi faizleri de enflasyon oranının yaklaşık olarak iki katını aşmıyor. Bu yıllarda elbette küresel krizinde etkisi var ama büyümede bize ait önemli durağanlık yaşadığımız da aşikar. Nitekim sayın Cumhurbaşkanımız da bu tabloyu “patinaj” olarak tanımlıyor. Gelin eski seriden son yılların büyüme oranlarına bakalım:
2012: %2,1 büyüme
2013: %4,2 büyüme
2014: %3,0 büyüme
2015: %4,0 büyüme
Ama şimdi ben size iki önemli noktayı daha söyleyeyim. Çünkü yıllardır sadece faizin oranına takılıp kaldık ve gerçek sorunları bir türlü tespit edip çözemiyoruz.
A-) İlk konu faiz makası: Yani mevduat faizi ile kredi faizi arasındaki fark neymiş? 2004-%15,32; 2005-%14,41 ve 2006-%10,16... Peki, son yıllarda makas yüzde kaç olmuş? 2012-%47,69; 2013-%43,25; 2014-%40,04; 2015-%39,64 ve 2016-%37,96....
Son yıllarda faiz oranı düşmüş ama faiz makası gördüğünüz gibi eski yılların 2-3 katına yükselmiş. Yani ne tasarruf sahibi kazanmış, ne de kredi kullanan düşük marj yakalamış.
Gelelim ikinci noktaya:
B-) Ülkede yatırımları belirleyen ana unsur faiz oranı değildir. Geleceğe bakıştaki belirlilik ve umuttur. Yani güvendir. İşte bu noktada siyaset unsuru devreye giriyor. Birinci nokta sağlanmadıkça faiz ve yatırım sorununun çözülmesini beklemek boşadır. Veriler tam da bu soruna işaret ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.