Yabancı parmağı
Ülkemizdeki siyasal gelişmelerde yabancıların rolü her zaman tartışma konusudur. Bazıları tüm olumsuzlukları dış odaklara bağlar, kendi ideoloji ve çözümleri dışındaki her gelişmenin dış aktörlerin operasyonu olduğunu ileri sürer. Diğer bir kanat olumsuzlukların yetersizliğimizden kaynaklandığını ve kendi kusurumuzu örtmek için sorumluluğu dış faktörlere bağladığımız iddia eder.
Dış etkilerde rol alan kişilerin tespitinde çeşitli kriterler kullanılır. Bir kişinin eğitildiği kurum çoğu zaman bağlılığının göstergesi sayılır. Ülkemizde bir çok yabancı okul olduğu için buradan mezun olanlara bir kulp takmak kolaydır. Ayrıca yabancılarla dostluk ya da ortaklık gibi ilişkiler de çok kullanılan kriterlerdir. Önce kişinin kim olduğu tespit edilir sonra onun yaptıklarının yerli kaynaklı mı dış odaklı mı olduğu saptanır. Ayrıca kişinin soyunu araştırıp yabancı sayılan bir gruba mensupsa yaptığı her şeyin şüpheli olduğunu savunanlar da vardır ve son zamanlarda etkileri artmaktadır.
Ben yabancı etkisini ters bir mantıkla ararım. Yani herhangi bir gelişmenin bir dış odağın politikasıyla uyuşup uyuşmadığına bakarım ama hemen o odağın sorumlu olduğunu düşünmem. Ülkeyi yönetenler de aynı yönde davranıyor olabilir. Analizin bu aşamasında gelişmede rol alan aktörlerin kimliği önem kazanır. Çoğu zaman yerli aktörler farkına varmadan ve iyi niyetle bir dış operasyonun uygulayıcısı konumuna gelebilir.
Bu konuda Öcalan’ın yakalanışı iyi bir örnektir. Ama bunları söylerken bir korkumu da belirtmem gerekir. Sözlerim bazıları tarafından söz konusu kişinin savunulması olarak gösterilebilir. Bir olayı analiz ederken değer yargılarıyla hareket etmek gerçeğin ortaya çıkmasının en büyük engelidir ve sözlerim hiç kimse lehinde ya da aleyhinde bir ön yargıyla söylenmemiştir.
ABD politikasından memnun olmadığı lideri bertaraf etmek istemiş ve bunu ortak bir operasyona dönüştürmüştür. Türkiye’nin bu olayı memnuniyetle karşılaması son derece doğaldır. Ancak bu olayın örgütün tasfiyesine giden bir başlangıç olması gerekirken ters bir sonuç yaratmış ve örgüt eskiye kıyasla daha çok eylem yapmıştır. Üstelik bu eylemler profesyonel bir aklın ürünü niteliğini kazanmıştır.
Buradan şu sonuca varmak istiyorum. Dış odaklar yürüttükleri operasyonların bizim tarafımızdan düşmanca bir hareket olarak algılanmamasına büyük özen gösterirler ve böylece desteğimizi sağlarlar. Operasyonu yürüten dış odakla hiçbir ilişkisi olmayan görevliler farkına varmadan bu operasyona hizmet ederler. 12 Eylül darbesine yol açan olaylarda yerli aktörlerin çoğu bilinçsiz bir biçimde karşı güce hizmet etmişlerdir.
PKK iç aktörler tarafından kurulan bir cinayet örgütüdür. Dış odaklar hazır buldukları bu örgütü tasfiye etmek yerine kontrol altına almak istemişler ve her biri bir parçasını ele geçirmiştir ya da onun parçası gibi görünen yeni örgütlenmelerin önünü açmıştır.
Bu konuyu analiz ederken büyük bir zorluk çekiyorum ve çoğu zaman yutkunuyorum. Çünkü dış odakların doğru biz analize tahammül edemeyeceklerini yaşayarak öğrendim. Medyanın marjinal kesimleri değil en büyükleri bu operasyonların başlıca yürütücüsü olarak kullanıldılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.