Yönetim fiyatı!
O günlerde herkes yine bankalardan şikayetçiydi.
O günlerde yine TOBB, “her üye 1 işçi alsın” kampanyası yapıyordu.
Bazı bankalar kriz sürecinde yeni kredi vermedikleri gibi, eski kredileri bile geri çağırıyordu. Ekonomide küresel krizle beraber bir tıkanıklık vardı. Dünya’da krizdeydi, ama Türkiye en fazla kötü etkilenen ülkeler arasındaydı.
Herkes bir çözüm peşinde, bir arayış içindeydi.
Ben de üzerime düşen görev kabul ederek Sayın TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’na konuyu açtım: Bankalar kredi vermiyorsa neden bankalara mahkum olalım? “Faize ödeyeceğimiz paranın yarısını temettü ödemeye ayıralım; kredi olarak alacak paranın iki katını borsadan alabiliriz” dedim.
Hem para sürekli bizde kalacak
hem faizin yarısını ödeyeceğiz
hem de iki katı daha çok para alacağız.
İşte bu kampanyaya da “Halka Arz Seferberliği” dedik. Kampanyanın açılışını sayın Hisarcıklıoğlu yaptı ama Borsadaki toplantıya projenin fikir babası olarak beni çağırmadılar. Sanırım ne İMKB (şimdi BIST) ne de SPK tarafından projenin bir tarafında olmam tercih edilmemişti.
Murat Oray TOBB adına arayıp gelmemi istedi. Ve salonun arka sıralarında olmama rağmen Başkan, “işte projenin sahibi” diye beni salona anlattı. O gün İMKB ve SPK’nın durumuna düşmek istemezdim.
Zaten proje de bir felakete döndü. Ne kadar dolandırıcı var ise, içi boş şirketleri halka sattılar. 52 şirketin 42’si bir kaç yıl içinde ya pazar kaybetti, ya da iflas etti. Halka arz çeteleri öyle bir korundu ki; bir tane çözülmüş olay hatırlamıyorum.
Boş ve batık şirketler görüntüde halka 3-5 liraya satıldı. Oysa bu hisseleri gerçekte “arz çeteleri” kara para oluşturarak 1-2 liraya aldılar. O hisseleri Millete satmak için 20-30 liraya yükselterek oyun oynadılar.
Anlayacağınız sistem dolandırmak üzerine kurulmuştu. Ve de öyle oldu.
***
Bunu bugün neden anlattım?
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) cayma oranının yüksek olacağını daha ilk başta yazmıştım. Yüzde 40’a ulaşan cayma oranı emin olun daha da artacak. Neden mi? Çünkü zemin bataklık...
Dün iki konu ile meseleyi kapatmıştım:
1-) Çalışarak, alın teri ile yüksek kazanç elde etmenin imkanı ülkemizde maalesef sınırlı. Özellikle okumuş kesimin, orta kesim maaşı reel olarak artmadı, eksildi. Emeklilik düzeni de asgari maaş dayandırıldı. Zaten son 15 yılda reel olarak artan 3 maaş türü var: Asgari ücret, asgari emekli maaşı ve de memur maaşı. Hepsindeki artış reel olarak yüzde 50’ye ulaştı.
Ama okumanın değeri bitti.
2-) Tasarruf imkanlarından ziyade tasarrufun cazibesi de maalesef kalmadı. Son 6 yılda döviz dışında tasarruftan kazanç elde etmek nerede ise imkansız. Bu nedenle döviz hesapları bir türlü azalmıyor. Onca dolar bozdurma şamatasına rağmen; kimse dolardan vazgeçmiyor.
***
Şimdi gelelim son meseleye. Şu Batı ülkelerindeki alternatif piyasa olarak halkın yatırım için gittiği ortaklık piyasasına, yani borsaya bakalım.
Bizde maalesef borsa bir kumarhane gibi algılatılıyor. Oysa, borsa bir ortaklık piyasası kültürü ile çalıştırılsa kimse dolar ve altın almak zorunda kalmayacak. Dolar da iki de bir bu kadar yükselmeyecek.
Ama sorarım size, borsada onca olaylar olurken kime, ne kadar hesap soruluyor? Kim hesap veriyor?
Bakın eski yöntemler artık bardak oldu. Yeni dönemde kullanılan bir kaç yöntem söyleyeyim:
A-) Gayrimenkul şirketinin yanına bir inşaat şirketi geliyor ve bütün kar halka açık olmayan o şirkete bırakılıyor.
B-) Benzer şekilde bir pazarlama şirketi ile karlar halka açık olmayan küçük sermayeli yan şirketlere aktarılıyor.
C-) Büyük bir iş olacaksa aylar hatta 1-2 yıl önce anlaşmalar yapılarak operasyon dışarıdaki oyuncularla paylaşılarak gerçekleştiriliyor.
Veya sayamayacağım daha bir çok yöntem hala sürmektedir. Ama son meseleye gelmek istiyorum.
***
Dün 28 Şubat sürecindeki toplanan paraları işlemiş ve halka açık iki şirketten örnek vermiştim. Aslında alkışlanacak olan iki şirket: Kombassan Holding ve İttifak Holding. Çünkü onlar ayakta kaldılar ve yaşıyorlar.
Çok yakın dönemde halka açık Banvit şirketimiz yabancı bir şirkete satıldı. Banvit’in son yıllarda borsada fiyatı 2-3 lira arasında geziniyordu. Birden hisse fiyatı 10 liranın üzerine çıktı. Sonradan anlaşıldı ki, yabancı yönetim hakkı ile şirketi satın almış. Bu sayede fiyat 11,0 liranın üzerinde gerçekleşti.
Neymiş?
Yönetim hakkı çok önemliymiş. Galiba piyasalarımızı adam edecek asıl düzen “yönetim hakkının” imtiyazlardan çıkartılması olacak. Bakın o zaman nasıl bir piyasa karşımıza geliyor. Yarın bazı şirketleri “yönetim hakkı” ile işleyeceğim. Çok ortaklı şirketlerde yönetim hakkının şirketlerin değerini ne kadar etkilediğini göreceğiz. Devam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.