Millet kimlikli Türklük mü, ulus kimlikli Türklük mü?
Millet hüviyetini, pozitivizm ve şamanizm yüklü Türkçülüğü savunan, Türklüğü biyolojik ırka indiren, “Müslümanlık semavî bir din değil, Arapların sosyolojik bir durumudur. Kur’ân, Muhammed’in tâlimatıdır…” diyen ve İslâm tasavvufuna ve evliyaullaha ağır hakaret eden Nihal Atsız’ın fikirleriyle kavramak, İslâm’la aynı mânaya gelen “millet” vasfını haiz Türklüğe muarız olmaktır. (Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir, Ötüken dergisi, 1970, Sayı: 11)
Aynı zamanda sosyal darvinist olan Atsız’ın “yobaz” lıktan kastı İslâmiyettir. İslâm’ı müstehase (taşlamış, fosilleşmiş) bir fikir olarak görüyor ve Türklük anlayışında İslâm’ın önemli olmadığını söylüyor.
MİLLET OLAN TÜRKLÜĞE KARŞI DURKHEİM ULUSÇULUĞU
Türklüğü, dolayısıyla milleti, Durkheim’in pozitivist toplum nazariyesiyle târif eden, İslâm’ı milletin temel belirleyicisi olmaktan çıkaran, “Dinde Türkçülük” adına Kur’ân ve ezanın Türkçe okunmasının ideologluğunu yapan, “Osmanlı’ya millet-i hâkime, onun aslî unsuru olan Türklere de millet-i mahkûme (bir ülkede din ve kavim bakımından azınlık olanlar)” (Türkçülüğün Esasları) diyerek fahiş derecede idrâk kayması yaşayan Ziya Gökalp’ın fikirleriyle anlamak, Durkheim’in pozitivist laikçi ulusçuluğunu desteklemek mânasına gelir.
İki misalini verdiğimiz bâtıl Türklük fikrinin karşısında, millet muhtevasına sahip Türklüğü tasvir eden Bediüzzaman Hazretlerinin “Dünyanın her tarafında Türkler Müslümandır. Müslüman ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede bir Türk taife varsa Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki küçük unsurlar dahi, hem Müslüman, hem de gayr-ı Müslim olmuştur. Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş. Ondan kabil-i tefrik değildir” sözleri bizi Kur’ânî mânada millet olan Türklüğe çağırır. (Mektubat, yirminci mektup)
“TÜRKLER İSLÂM’LA BÜTÜNLEŞMİŞ MİLLETTİR”
“Sahabe-i Kiram’dan sonra İslâm’a en büyük hizmeti yapan Türkler İslâm’la bütünleşmiş ve iç içe girmiş bir millettir. Batı’ya, Avrupa’ya gittiğinizde hangi millettensin diye sorduklarında, eğer Türk’üm dersen ikinci soruya muhatap olmazsın. Çünkü bilirler ki sen Müslümansın” diyen Seyit Ahmet Arvasi’ye göre Türk demek, Müslüman demektir. Bulgar da olabilirsin, Makedon da olabilirsin; hatta Afrikalı zenci de olabilirsin. Ama ne olursan ol, eğer Müslüman’san Türk’e saygı göstermelisin. Bu milletin İslâm’a hizmetleri unutulmaz, onun için bu millet sevilir. (Mustafa Kuvancı, Seyyid Ahmet Arvasi Hayatı–Tefekkürü- Eserleri)
KUR’ÂN’IN BUYURDUĞU MİLLETTEN OLAN TÜRKLER Türklüğün mertebesini, “İslâm dininin ikliminde doğup gelişen Müslüman millet” olarak târif eden Mehmet Âkif’in, Necip Fazıl’ın, Nurettin Topçu’nun, Sezai Karakoç’un fikirleri Kur’ân-ı Kerîm’in buyurduğu milleti haiz olan Türklüktür.
“Türk milleti, Türk millî kültürü İslâm’ın kabulüyle birlikte ortaya çıkmıştır. Dağınık Türkmen grupları İslâm’a bağlanarak bir millet teşkil etmişlerdir. Çünkü millet, maddî bir varlığa mâna veren bir bağlantı sisteminin adıdır” diyen Prof. Dr. Erol Güngör’e göre ümmet içinde millet olma, çeşitli Türk gruplarını birleştiren asıl bağlar İslâm’dan geliyor. İslâmiyet şehir merkezlerine hâkim olarak yerleşik medeniyet yönünde büyük bir hamleye yol açmış, bütün Türkleri birleştiren en büyük güç olmuştur. (Türk Kültürü ve Milliyetçilik)
Onun, “Kültürümüzün çekirdeğini dinî inançlarımız oluşturmaktadır. Konuştuğumuz dil, örf ve âdetlerimiz, selâmlaşma, ibadet, eğlenme biçimlerimiz, alışkanlıklarımız, kılık ve kıyafetimiz, tekke ve tarikatlar, câmilerimiz, folklor ve müziğimiz... millî kültürü oluşturur” fikirleri iyi idrak edildiğinde, kimliğimizi meydana getiren zeminin uluslaşmışTürklük değil, millet olan Türklük olduğu anlaşılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.