Bunlar kendini ne sanıyor?
Ülke ekonomisinin % 90’ını oluşturuyorlarmış. Efendilerinizden 62 tanesi, dünya servetinin yarısından fazlasına sahip. Sakın şecaat arzederken sirkatinizi söylemiş olmayasınız! Yok canım büyük sermayenin üretiminin arkasında binlerce Anadolu üreticisi var. Ama bu üretim sonunda “beyaz Türkler”in hanesine yazılıyor. Hammadde, teknolojiye aracılık ediyorlar. Eskiden biz üretmiyorduk. Her şey ithal ikamesine dayalı idi. İthalatçılar bunlardı. Teknolojiyi de beyaz efendileri üretiyordu. Ama artık öyle değil..
Satılan kitapların % 85’ini alıyorlarmış. Yok canım, gazete tirajları ortada. Dergi sayısı ve tirajları da.. Yayınevi sayısı, yayınlanan kitap sayısını bilmiyorsunuz. Kendinizi dev aynasında görüyorsunuz. Sizin en büyük ilk beşiniz bizim dua kitabımız kadar bile tiraja sahip değil. Tabi siz “ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca” diyenlerdensiniz.
Gözünüzdeki çöpü çıkartmadığınız sürece arkasında bir ormanı kaybedersiniz.
Hayır diyenler; iki ayağı üstüne duran, kendi işini yapan burjuva, okuyan, eğitimli, görgülü. Saygılı, empatik kişilermiş.. Evet kesimi; köylü, okumaz, egoist, devletten beklemeli veya geçinmeli, eğitimsiz kişilermiş..
Bunlar açık açık Anadolu insanı aşağılayan, dindar insanlar cahil, kaba bulan megaloman tipler. Tam da şu: “Gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez.” Ebu Cehil kafalı, “kitap yüklü eşek” misali, Bel’am karakterli tipler..
Bakın, Aydın Doğan Kelkitli mi, İstanbullu mu?
Zengin dediğiniz kişiler nereli! Sivas’ta yaşayan Sivaslı ile İstanbul’da yaşayan Sivaslılar hesabını nasıl yapıyorsunuz. Artvin’de yaşayan Artvinlilerle Bursa’da yaşayan Artvinlileri nasıl ayırıyorsunuz? Zaten Evet de yaklaşık % 50. Hayır’ın büyük şehirlerdeki % 1 farkı mı bütün derdiniz.. İyi, İstanbul’daki Yahudi ve Hristiyanların ödedikleri vergi ile de kıyaslayın. İstanbul’daki şirketlerin ödediği vergi ile Anadolu’daki kıyaslanabilir mi? Bütün medya, sanat İstanbul’da, dev holdingler İstanbul’da. Bunu Anadolu ile nasıl kıyaslayabiliyorsunuz?!
Allah (cc) mealen Bakara suresinde buyurdu ki:
1- (Elif, Lâm, Mîm.) 2- İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir. 3- Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar. 4- Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene. Ahirete de bunlar kesinlikle iman ederler. 5- Bunlar, işte Rablerinden bir hidayet üzerindedirler ve bunlar işte felaha erenlerdir. 6- Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar. 7- Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır. 8- İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, «Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler. 9- Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar. 10- Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır. 11- Hem onlara: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde: “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. 12- İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar. 13- Onlara: “İnsanların (Müslümanların) inandığı gibi inanın” denilince, “Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?” derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler. 14- Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: “İnandık” derler. Fakat Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: “Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz” derler. 15- (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir. 16- İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar. 17- Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler. 18- (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler. 19- Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır. 20- O şimşek nerdeyse gözlerini (nûrunu) kapıverecek. Önlerini aydınlattı mı ışığında yürürler, karanlık üzerlerine çöktümü de dikilip kalırlar. Allah dilemiş olsaydı işitmelerini, görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir. 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb’inize kulluk edin ki (Allah’ın) azabından korunasınız.
Evet onların bir “özgür ağırlıkları” var. Arkalarında batı dünyası var. Arkasında darbeciler var. Arkalarında yıllarca bu ülkeyi sömüren baronlar var.. Bu vurgun ve yağmanın şımarttığı şımarık çocuklar bunlar.. Siyasi emelleri ve şahsi menfaatlerini bu çevrelerin emelleri ile çıkarları ile tevhid etmiş bir topluluk bunlar. Yıllarca aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinde kendilerine iktidar ve servet ürettiler. “Özgül ağırlık” dedikleri de bu!.
Halkçı geçindiklerine bakmayın halk düşmanı bunlar.
Milliyetçi geçindiklerine bakmayın, millete kan kusturan darbecilerin kankasıdırlar.
Devletçi geçindiklerine bakmayın devleti soyup, soğana çeviren bunlar. Devleti borca boğup milletin iliğini sömürenler bunlar değil mi?.
Laiklik diye din düşmanlığı yapan, siyasi ideolojilerini dinleştirenler bunlar değil mi?
Güya inkılabçı geçinirler, Türkiye’nin en muhafazakar partisidirler.. 19. yy kavram ve kurumları ile 21. yüzyılı açıklamaya çalışırlar. Değişime karşıdırlar.
Cumhuriyetçilik, çoğunlukçuluk değil mi, bunlar azınlıkçı yahu! Azınlık partisi bunlar. Çok partili dönemde girdikleri bütün seçimleri kaybettiler, daha doğrusu tek başlarına iktidar olamadılar. Darbelerle biraz rahat nefes alsalar da, dikiş tutturamadılar..
Halka tepeden bakanlar, Levantenler, İslamofobik bir avuç mütegallibe bunlar.
Bunların birçoğu ne şeriatı, ne de cumhuriyeti bilirler. Hatta laikliği bile bilmezler. Bilmediklerini de bilmezler. Ama millete akıl vermeye bayılırlar..
Empati yapanlar bunlarmış, 28 Şubat ve sonrası gördük onları.. Görgülü, saygılı kişilermiş. Kerameti kendilerinden menkul bunların.. Geziden tanırız onları.. SSCB’nin Kızılordu’su ne kadar barışçı, demokratik bir ordu ise, bunlar da öyle. Biz onları Bosna’dan tanırız. “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde”. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.