Kimlerin geninde hâlâ FETÖ’cü virüsler dolaşıyor
7 Şubat MİT krizi, 17-25 Aralık saldırısı ve 15 Temmuz ihaneti, siyasi tarihimizin kara lekeleri olduğu kadar, toplumsal bir farkındalık oluşturması açısından da çok önemli kilometre taşlarıdır.
Şunu artık sokaktaki insan da biliyor ki, din pazarlamacısı bir adamın peşine takılan fedailer, en son bu ülkenin insanlarına silah çektiler ve demokrasinin kalbi olan parlamentoyu bile bombaladılar. Bu açıdan FETÖ ile mücadele Türkiye’nin bekası için hayati bir öneme sahiptir. Bundan sonra hukuksal zeminde kalmak şartıyla verilecek mücadele, demokrasimiz açısından da son derece önemli.
Elbette bu mücadele kararlılıkla sürdürülecektir, ama esas önemli olan zihniyet anlamında FETÖ’cülükle mücadeledir. Dün bu din pazarlamacılarına kimler destek vermiştir, hangi merciler alan açmıştır, kimler devletin kılcal damarlarına kadar sirayet etmelerine izin vermiştir, işin bu bahsini tarihe emanet ediyoruz. İnanıyoruz ki tarih herkes hakkında hükmünü verecektir. Ama bir hakkı teslim etmek gerekirse, siyasetten medyaya, iş dünyasından bürokrasinin tepelerine kadar herkesin bu ihanete ayarlı yapının ülkenin başına bela olmasında bir ölçüde payı olduğu kesin.
İşin mücadele boyutu devletin güvencesi altındadır, dolayısıyla bu bahsi bir tarafa bırakıyoruz. Bugüne geldiğimizde zihniyet anlamında kimlerin FETÖ’cülük virüsünden temizlenebildiğine ve kimlerin hala FETÖ’cü yazılımla yoluna devam ettiğine bakmamız gerekiyor. Zira bu öyle bir virüs ki, bir kere bulaştığında kolay kolay kurtulmanız mümkün olmayabilir.
Biliyoruz ki FETÖ’cüler; şantaj, komplo, tehdit, yatak odası dikizciliği gibi her türlü süfliliği insanlara yapmaktan çekinmezler.
Dolayısıyla, bugün “FETÖ’cü zihniyetten temizlenmekten” kastımız esas itibariyle zihni anlamda bütün bu melanetlerden kurtulmaktır. Yoksa, menfaat çarkına çomak sokan herkesi “Bak bak, işte bu da FETÖ’cü” deyip kişilere yönelik itibarsızlaştırma kampanyası yürütmek FETÖ’cü mirasa sahip çıkmanın en önemli göstergesidir. Eğer devleti bu Haşhaşiler’den temizlerken yeni Haşhaşiler yaratırsak bu kendi ayağımıza kurşun sıkmak olur.
Kabul etmek gerekiyor ki 17-25 Aralık kalkışmasına gelene kadar, maalesef bu din pazarlayıcıları konusunda devlet ve sivil kurumlar dahil hepimiz kötü bir sınav verdik, yani hiçbirimiz masum değiliz.
Ama bir gerçek de var ki, birileri 17-25 Aralık’tan sonra da bu Haşhaşiler’in değirmenine su taşımaya devam etti. Bakmayın şimdi günah çıkarırcasına etrafa caka sattıklarına...
Bugünlerde biraz arşivleri karıştırıyorum, kimlerin neler yazdığını, neler konuştuğunu görünce doğrusu dehşete kapılmamak mümkün değil.
FETÖ’cülerin millet iradesini hançerlediği 17-25 Aralık’tan sonra bile o din pazarlayıcısı şarlatanı koruyan ve ona adeta toz kondurmayan bazı konuşma ve yazılar, bize kimlerin nasıl bir yazılımın parçası olduklarını en net şekilde gösteriyor. Arşivler yalan söylemez ama galiba bugünlerde makbul insanlar katında yer alan bazıları gözlerimizin içine baka baka yalan söylemeye devam ediyor.
Elbet bugünler de geçecek, kimlerin ne zaman ne söylediği ve kim adına söylediği tarihin sayfalarına kaydedildiği için hiç telaşa mahal yok. Günü geldiğinde kimlerin genlerinde hala FETÖ’cü virüslerin dolaştığını hep birlikte göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.