Cumhurbaşkanı Erdoğan “AKP’li yazarlar arasındaki” kavga konusunda görüşlerini açıklarken, “Tekkeye mürit aramıyoruz” diyerek kimden yana olduğunu açığa vurmuş.

Evet, bir süredir “AKP’li yazarlar” arasında çok müthiş bir kavga sürüyor. Kimi AKP’li yazarlar diğerlerini “Mavi Marmara manyakları” olarak tanımlıyor, söz konusu isimler de “İslamcı yazarların AKP’den uzaklaştırılmaya” çalışıldığını ve parti yönetiminin karalamalarda bulananlara karşı bir şey yapmadığını ileri sürüyorlar. 

 

Bu tür tartışmalar hakkında görüşü sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tekkeye mürit aramıyoruz” diyerek adeta “mürit sadakati” ile “göze girmeye” çalışanların önüne set çekmiş oluyor.

 

Ve kimden yana olduğunu belli ediyor!

 

Bir kısmının geçmişte partisine destek verdiğini ama bu desteğin “mezara kadar değil pazara kadar” olduğunu ve kimi destek veren isimlerin “ibrelerinin” değiştiğini ve “trenden indiklerini” belirterek onlarla arasına ciddi bir mesafe koyduğunu şu sözleri ile ifade ediyor:

 

“Hele hele son dönemde, çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor” denildiğini hatırlatarak bir siyasi partinin çalışmalarında “İslamcı olmak ya da olmamak” gibi bir ayrım yapmanın yanlış olduğunu ileri sürüyor.

 

“Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki” diye sözlerine devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasi parti için esas olan dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven parti ilkelerine uyacak insandır” diyerek de bu tartışmadaki yerini göstermiş oluyor.

 

Bu açıklamalar parti içindeki “sivri dilli” yazarların güçlerini “nereden aldığını” açıkça ortaya koymuş bulunuyor.

 

Bizim, “Sırtlarını sağlam bir yere dayamasalar bu kadar cüretkâr olamazlar” diye düşündüğümüz tiplerin bu cesareti nereden aldıkları şimdi daha iyi bir biçimde anlaşılıyor.

 

Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “mezara kadar değil pazara kadar destek verdiler ve trenden indiler” diye tanımladığı tipler AKP açısından bir kayıp değil mi?

 

İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerdeki “referandum” sonuçları da böyle bir kaybın sonucu olamaz mı?

 

Bir yandan “herkesi kucaklayın” direktifleri verilirken bir yandan da “ibreleri değişti, trenden indiler” diye insanların dışlanması çelişki değil mi? Bu şartlar altında AKP’de önümüzdeki günlerde “önemli gelişmeler” yaşanması kaçınılmaz gibi görünüyor.