Adaletin bu mu dünya!
12 Eylül davasındaki mahkeme kararını Yargıtay onaylarsa FETÖ’ye gün doğar.
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi 18.6.2013 tarihli kararında Evren ve Şahinkaya’yı müebbed hapse mahkûm etti. Ayrıca sanıkların ordudan ihracına, rütbelerinin sökülmesine karar verdi. Dahası mahkeme giderlerini ödeyecekler ve mal varlıklarına el konulacaktı. Ama sanıklar öldü. Yargıtay 16. Ceza’da 21.6.2016’da kararı bozmuş. Yerel mahkeme de bozma kararına uymuş. Mahkeme kararına göre, mal varlıklarına el konulmuyor ve yargılama giderleri hazineye kalıyor..
Ne oldu yani, 6 ay bir güz gittik, bir arpa boyu bile yol alamadık. Müdahiller davayı temyiz edeceklerini söylemişler. TBMM ve Başbakanlık avukatları ise müdahil oldukları halde bu son duruşmaya katılmamışlar.
- Meclis başkanı bu durumdan haberdar mı idi?
- Adalet Bakanlığı bu durumdan haberdar mı idi?
- TBMM Başkanı ve Başbakanlık kararın bozulması talebinde bulunacaklar mı?
Bakın, bu karar onanırsa, emsal teşkil eder. Ne yani, FETO ölürse, mal varlıklarına el konulmayacak mı? Darbeci FETÖ’cülerin rütbelerini sökmeyecek misiniz? Mahkeme giderlerini hazineye mi yıkacaksınız!
Merak ediyorum, sözkonusu kararı veren Yargıtay hakimleri arasında FETÖ’cü var mı idi? Onlar bugün neredeler?
Bu durum 28 Şubat davası için de yol gösterici olacaktır. 12 Eylül, 28 Şubat davaları FETÖ davaları için referans olacaktır.
FETÖ davalarının Balyoz ve Ergenekon davalarına döndürülmesine izin verilmemeli. O zaman bu kararı verenlerin FETÖ yargıçlarından ne farkı kalır ki.
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.. Yarın bu karar emsal teşkil edecek ve FETÖ’ye ait el konulan mallar, eğer sanık ölünce sahibine iade edilecekse bu adamlar, malları kurtarmak için yakalanıp sanık olan adamları öldürebilir ya da intihara zorlayabilir..
Yargı kararları tartışma konusu almamalı. Onun için de yargıçlar karar verirken dikkatli olmalıdır..
Bu sadece bu konu ile ilgili değil.. Tutuklarken de, tahliye kararı verirken de kılı kırk yarmak zorundayız.. Birine sağladığınız bir imkanı başkasına sağlamazsanız kararınız tartışma konusu olur.. Söylentiye sebep olursunuz. Söylenti kargaşanın kız kardeşidir. Milletin vicdanını yaralayan kararlarla adalet meşruiyet zemininden uzaklaşmış olursunuz.
Yargıda tartışılan kararlar bu davaları sulandırmak isteyenlerim amaline hizmet ediyor..
Yargıya siyasi müdahale olmamalı. Yargı da, polisinden savcısına, ilk derece mahkemesinden temyiz kademesine kadar aynı hassasiyet ve ciddiyet içinde olmalı.
Avukatlar da aslında varlık ve meşruiyetlerinin temeli ve teminatı olan hukukilik ilkesini zedeleyecek davranışlardan uzak durmalılar.
Ben geçenlerde Koç davasında gördüm, Altay Güney’in Türkishbank davasından biliyorum, ya da Mersinli Ocakoğlu’nun İş Bankası davasından biliyorum, Ergenekon, Balyoz davası sürecinde de gördük, başka davalardan da biliyorum, kendi başımdan geçen, gazetemizin yaşadığı onlarca örnek olay var, oralardan da biliyorum, maalesef bilirkişiler de, avukatlar da zaman zaman hukuksuz işler yapabiliyorlar..
Bana kalırsa yargı sürecinde rol alan hukuk adamlarının taammüden hukuka karşı hile yoluna başvurmaları halinde en ağır şekilde, hatta suça iştirakten yargılanmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalı.
Bu FETÖ davasında da bazı avukatlar ölü soyucusu gibi, sanık soymaya kalkıyor.. Avukat, polis, savcı hakim çetesi oluşturmaya kalkanlardan söz ediliyor. Birileri gözaltından, cezaevinden adam çıkartma “üstadı” kesilmişler. Bu konuda bir yargı mafyasına dönüşme istidadı gösteren hukuk bürolarından, “bilirkişi firmaları”ndan söz ediliyor. Birileri üniversiteler, kamu kurumlarını da katıyor işin içine, siparişe uygun rapor, bilgi, belge alınıyor. Bazı özerk kurumlardan kararı etkileyecek belgeler ya gelmiyor, ya da oyalamak için başka yollara sapılıyor.. Mahkemenin istediği belgeyi zamanında göndermeyen kamu kurumu ve yetkilileri de sanık olmalı. Çünkü bu tezgahta rol alan herkes arasında karanlık bir ağ var.. Bunlar da bir çete.
Bakın şimdi birilerini sağlık sorunu sebebi ile tahliye ediyorsanız ve bu doğru ise, lohusa kadını niye içeride tutuyorsunuz. 12 Eylül davasındaki gibi, bunların mallarına el koymayacaksanız ya da tahliye edecekseniz, F. Gülen’i içeride de tutamazsınız, malına da el koymamanız gerekir.. Adam hasta! O zaman bırak gitsin, öyle mi?
Son zamanlardaki gelişmeler üzerine yurdun dört bir yanında arayanlar oldu. Rapor almak için doktor mu yok. Bulursunuz bir hastalık.. Sakarya’dan bir bilgi geldi. İşin içinde doktor da var, akademisyen de.. Bu işin Prof’u murofu yok.. Özel hastanelerde de kamu hastanelerinde de hâlâ bu tip adamlar var.. Bu tür kirli işlere karışanları yakalayıp cezalandırmazsan bu işin önü alınamaz..
Bu tür olaylar geri teper, bu tür olaylara alet eden avukat da, doktor da bu işten zarar görür, söyleyeyim.. Kimse adaletle oynamasın.
Kavurmacı skandalı bu işe bulaşanlar için ders olmalı. Nedense bir anda aklıma Okkır olayı geldi. Okkır’ın kardeşleri Gülen’e yakın isimler. Adam Ergenekon davasında tutuklandı ve cezaevi şartlarında ölüm noktasına geldi ve öldü..
Bu işe alet olan siyasetçi, yargıç, savcı, polis, doktor, hastane, hukuk bürosu kim varsa bu işten yara alır. Kuşkusuz gerçekten bu yönde bir karar gerekiyorsa o zaman bu karar herkes için emsal olmalı. O zaman da “içeride kimse kalmaz” filan diye de mazeret uydurmayın. İçeride kimse olmaması gerekiyorsa niçin var. İçeride olması gerekirken birileri dışarı çıkıyorsa o da ayrı bir mesele.
15 Temmuz ruhuna suikast anlamına gelen bu tür sapmalara karşı herkes dikkatli olmalı.
Bunu yapabiliyorsanız hâlâ hapisteki 28 Şubat mağdurları için niçin kimse kılını kıpırdatmıyordu. Bu mızrak çuvala sığmaz beyler. Hele bir de Kavurmacı kaçarsa görürsünüz o zaman, iyi bir de yurt dışında tedavi raporu alırsınız. “Parayı veren düdüğü çalıyor” derse insanlar, ne diyeceksiniz?
Topbaş da damadı için “kızım Fatıma da olsa” mesajını attığına göre, bakalım bundan sonra ne olacak?. Sanırım HSK da olaya el atmış. Ha bu olay benzer girişimlerin arkasındakiler için ders olsun.. Bu arada; bu olaya karşı toplumsal hassasiyet seviyesi de, içeride ve dışarıda birileri için ders olsun.
Siyasiler elbette yargılamayı yargıya bırakmalı, ama eğer toplum vicdanında kanayan bir yara varsa milli iradenin temsilcileri de gerekeni yapmalı..
Daha yazacak o kadar çok şey var ki.. Bu işler kangrene dönüşmeden birilerinin bu kez, içimizdeki Pensilvanyalılara “one minute” demesi gerek. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.