AB içindeki kavga ve ABD’nin yeni güç merkezi
LONDRA
Avrupa Birliği içindeki kavga, Türkiye ile yaşadıkları kavgadan daha büyük, daha derin ve daha sert aslında. Sadece gün yüzüne tam olarak çıkmadı.
Başbakan Binali Yıldırım'ın şu anda ziyaret ettiği, İngiltere'nin çiçeği burnunda Başbakanı Therasa May, önceki gün “AB bizi tehdit ediyor, seçimlere müdahale ediyor” sözü ile dipten dibe süren kavganın nadir dışa vuran ifadelerinden biridir.
ALMANYA'YA KARŞI BÜYÜK ÖFKE
Aslında özel toplantılarda, ikili görüşmelerde İngilizler geleneksel ketum ve yapmacık güler yüzlerini bir kenara bırakıp, AB'yi yerden yere vuruyor. En çok da geleneksel hasımları Almanya'yı. 'Yayılmacı, sömürücü ve bencil' olarak gördükleri bir Almanya var onların zihninde. Biraz daha kafaları iyi olsa, 'Naziler' diyecekler ama yine de İngilizlikleri tutuyor.
Görüştüm, uzun yıllardır burada yaşayan gazeteciler, iş adamları, akademisyenler, ülkede artan yabancı düşmanlığı ve İslamfobiya ile başları fena halde ağrıyor. Ancak onlar da AB ile İngiltere'nin kavgasını, hatta AB içinde Almanya'ya yönelik nefretin artışını gözlemliyorlar.
5 ay önce Roma'da bir taksicinin bana dediği, “Almanya İtalya'yı sömürüyor” sözü yeniden çınladı kulaklarımda. Fransa'da Macron kazandı diye Berlin'de yapılan kutlamalar, Paris'tekini aratmamıştı. Le Pen en hızlı şekilde “Exit” kapısını bulup, Almanya'ya tekmeyi basacaktı. İtalyanlar da dahil birçok millet o zaman bayram ederdi herhalde.
Şimdi Macron, 'aslında Almanya kazandı, Macron'u, bir anne gibi kucaklayan Merkel yönetecek' eleştirilerine cevap vermeye hazırlanıyor. Sanırım İngiltere, Macronu sıkıştıracak soruların artmasına bolca katkı sağlayacak.
ABD İNGİLTERE HATTI, AB'YE KARŞI
ABD Başkanı Trump, bu tartışmaları izliyor uzaktan. Ateşi harlamak için de fırsatları kaçırmıyor. İngiltere Başbakanı May'in elini ABD'ye geldiği andan itibaren tutup, gidene kadar bırakmadı. Kadıncağız zor yürüdü. Yeni bir 'siyasi aşkın' doğduğunu ilan eder gibiydi. AB'den ayrılmış İngiltere ve tüm ittifaklardan ayrılmaya aday ABD, balayına doğru el ele yürüyor.
Gelin görün ki, May'e gösterdiği şefkat ve sevginin zerresini Merkel'e göstermedi. Basının önünde tokalaşmadı bile. Merkel de içinden 'verdammt' (kahretsin) deyip durmuştur. Trump günler sonra, medya Merkel'i pas yapıp üzerinde tepindikten sonra, “duymadım” dedi. Kimse inanmadı tabi.
ABD'DE YENİ PATRON PENTEGON
ABD-İngiltere hattının yeni bir yola doğru çıktığı kesin. Ancak bunun nasıl bir yol olduğunu bilen yok. Türkiye-İngiltere, yani AB'den dili yanan iki ülkenin yakınlaşması ve iş birliği yapması reel politiğin gereği.
Ancak ittifakın büyük ağabeyi, ABD'nin Türkiye politikalarında kafalarI çok karışık. Önceki gün, PYD'ye silah verileceğini açıklaması, hem de Genel Kurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ile Trump'ın görüşmesinden saatler sonra, ortalığı fena karıştırdı. Erdoğan'ın ziyaretinin hemen öncesinde böyle bir karar almak, öyle akıl karı bir durum değil.
Washington havasını çok iyi bilen Bilal Kenesari şunu söylüyor. “ABD Dış İşleri Bakanlığı resmen devre dışı. Pentegon duruma hakim oldu artık. Trump da onların bir dediğini iki etmiyor. Zaten yeni ulusal güvenlik danışmanı ve bir çok kritik yetkili eski asker.”
Pentegon'un ABD'nin tüm Ortadoğu politikasını yönlendirdiğini söylemek yanlış olmaz. Obama döneminde, İran ile yakınlaşma hariç, bölgede yine çok etkindi Pentegon. Gariban Kerry de, “bana yetki verseler (ki kendisi resmi dışişleri bakanıydı) Suriye böyle olmazdı” demişti. Şimdi anılarını yazıyor sanırım.
Sanırım dünyan siyasetinde Pentegon etkisini her yerde göreceğiz. K. Kore ile gerilimin artmasının sebebi de bu. Koca uçak gemisi filosunu ülkenin üzerine gönderdiler. Filo yanlış yöne gitse de, yine de gündemi değiştirdiler.
Başbakan Binali Yıldırımla geldiğim Londra havasını biraz daha koklayayım. Ne çıkacak anlatırım size. Ne de olsa her şey burada pişiriliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.