Demokrasiden kurtulsak terör biter mi?
Londra’daki vahşi terör saldırısının ardından açıklamalarda bulunan ABD Başkanı Trump, “Siyasi doğruluğu bir tarafa bırakmalıyız, akıllı olmazsak her şey beter olacak” demiş. Londra Belediye Başkanı Sadık Han’ın “Alarma geçmeye gerek yok” şeklindeki sözlerini de eleştirmiş.
Açıkçası bu sözleri duyduğumda hiç şaşırmadım, başkan seçildiği ilk günden, hatta kampanya döneminden bu yana Trump söylemleri ve icraatlarıyla demokrasinin çarklarına çomak sokmaya devam ediyor. Şimdi de bir bakıma terörü fırsata çevirmek için yeni bir hamleyle ‘siyasi doğruluğu’, demokratik değerleri askıya alarak Batı dünyasını Müslümanlardan, fakirlerden ve göçmenlerden izole etmeye çalışıyor.
***
Ucu faşizme kadar giden popülist otoriterlik son yıllarda konuştuğumuz en önemli kavramlarden birisi. Bu kavram bağlamında tanımlanan Trump, Putin, Narendra Modi, Hofer, Kaczyński, Viktor Orban, hepsinin birçok farklı yanı olduğu kadar, çok sayıda ortak özelliği de var. Biliyoruz ki popülist otoriter liderler adeta birer kontrol ve denetim delisidirler. Öyle ki bu liderler hemen her şeyi kontrol etmek isterler. Çok sesli, bağımsız medyanın, bağımsız yargının istikrarı bozacağına inanırlar, bu yüzden de liberal demokrasiden hoşlanmazlar.
Bu liderlere göre bir ülkede kaos varsa bu dış güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerini marifetidir. Bu nedenle de ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak için güçlü liderlere ve aynı zamanda da hainlerin yok edilmesine ihtiyaç vardır.
Bu tür otoriter popülist liderler için terör bulunmaz bir fırsattır. Terör üzerinden iktidarları için ayak bağı olan her tür medya, yargı, sendika, kültürel yapı ya da sivil toplum örgütü gibi bağımsız güç merkezlerinin kendilerine itaat etmesini kolay yoldan sağlamış olurlar.
Jean-Claude Paye “Hukuk Devletinin Sonu” kitabında terörle mücadele bağlamında alınan önlemlerle acil durumun meşrulaştırıldığına dikkat çekerek şöyle bir tespitte bulunuyor: “Acil durum süreci uzun vadelidir. Demokrasiyi ve insan haklarını korumaya yönelik yeni bir siyasi sistem tipi olarak ortaya çıkar. Vatandaşlar uzun bir süre somut özgürlüklerinden vazgeçmeye gönüllü olmak zorundadırlar. Uluslararası terörle mücadele siyasetinin bir parçası olan rejime karşı her radikal siyasal muhalefet hareketi suçlanabilir.”
***
İşte tam da bu yüzden Trump İngiltere’deki terörü yeni popülist hamleleri için dayanak noktası olarak kullanma gayreti içindedir. Zira başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günden bu yana ülkedeki Müslümanları ve göçmenleri temizleme operasyonu ABD’deki bağımsız yargı tarafından durdurulduğu için popülist hayalleri biraz olsun ertelenmişti. Ama şimdi Avrupa’daki terör üzerinden bir taraftan Müslüman ve göçmen karşıtı söylemlerini tazelerken, bir taraftan da Avrupa’yı aynı hat üzerinde kışkırtmaya çalışıyor.
Oysa terörün tam istediği de böyle otoriter bir iklim... Toplumları korku ve endişeye sevk ederek, özgürlüklerin üzerine kalın bir korku perdesi örten güvenlikçi politikaların alabildiğine tahkim edilmesiyle hayatın çekilmez hale getirilmesi. İlk elde “Terör var, güvenlikçi politikaları daha da keskin hale getirmeliyiz” söylemiyle demokratik hakların kısılması her ne kadar parlak bir çözümmüş gibi gözükse de, aslında hayatın doğal akışına doğrudan müdahale niteliği taşımaktadır. Ayrıca biz demokrasiden vazgeçtik diye, terör örgütleri kimseye cinayet işlememe garantisi de vermiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.