Korkma yahu!
Eveet, uzun bir aradan sonra gene lig maçlarına dönüyoruz sayın seyirciler, pardon, okuyucular... Bugün Fenerbahçe Kocaeli deplasmanında oynuyor (otobüsle kırk dakikalık yol), yarın da Gençlerbirliği Beşiktaş'ı, Galatasaray da Trabzonspor'u "konuk edecek", spor servisi ağzıyla söylersek...
Bu maçlarda ve bütün maçlarda İstiklal Marşı çalınacak.
Spikerin keyfine göre buna "milli marşımız" ya da "ulusal marşımız" denecek. Maç anlatan çocuk da, çenebaz yorumcu da susacak ve dinleyecek. Ya da dinlermiş gibi yapacak. Cümlesi de havada kalacak.
Elbette hiçkimsenin aklına bu marşa "kurtuluş marşı" ya da "bağımsızlık marşı" demek gelmez ve gelmeyecek.
Milli marşlar, milli karşılaşmalarda çalınırlar. Kural budur.
Maçı yayınlayan kanal reklamlardan feda edebilirse, televizyon seyircileri de dinlerler. Oysa kimi zaman takım kadroları bile yayınlanmadan geçilir, birkaç saniye daha reklam payı çalabilmek için...
Sıradan lig maçlarında milli marş çalan tek ülke Türkiye'dir.
Üstelik, binlerce kişilik eğitimsiz ve kulaksız seyirci kitlesinin marşı "doğru dürüst söyleyemeyeceği" düşünülerek play-back yapılır.
Sahaya orkestra da çıkmaz eskiden milli maçlarda olduğu gibi, müzik de play-back verilir.
Neden?
"Milli birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz" için mi?
Eskiden pek o kadar ihtiyacımız yoktu buna da, o nedenle mi sıradan maçlarda milli marş çalınıp söylenmiyordu?
Oyuncularının yarısı yabancı olan "kozmopolit" takımlarımızın maçlarında milli marş çalıp söylemenin ne anlamı vardır?
Milli marş söylenirken boş boş bakan yabancı oyuncular, "bir an önce bitse de ısınma hareketlerine dönsek" diye durduğu yerde dingildeyen yerli oyuncular, pek mi arzu edilen bir görüntüdür?
Bu işin sebeb-i hikmetini ben size söyleyeyim:
Lig maçlarında milli marş çalmak gibi hiçbir ülkede görülmeyen bir uygulama, Diyarbakırspor için özel olarak düşünülmüştür.
Amaç, Diyarbakır seyircisine zorla marş söyletmek, hiç olmazsa dinletmekti. Böylece memleket kurtulacaktı.
Fakat Diyarbakırspor küme düşünce, uygulama havada kaldı.
Şimdi artık, "devşirme" futbolcuların bize ne kadar uyum sağladıklarını ölçmeye yarıyor. Öğrenmişlerse, seviniyoruz.
Üst tarafı da "Türk'e Türk propagandası" oluyor. Kendimizi avutuyoruz.
İstanbul'da yerli yersiz her yüksek tepeye bayrak dikince kendi kendimize ve de ele güne "buralar bizimdir" deyip sevindiğimiz gibi...
Yoksa bilinçaltımızda, o tepelerin 1453 yılından önce olduğu gibi günün birinde "artık bizim olmayabileceği" yönünde bir kuşku mu var? Korkmayın, artık yerleşik düzene geçtik, ne o tepeleri kimse bizden alabilir ne de futbol ligimizi. Zaten milli marşımız da "korkma" diye başlamıyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.