Daha ne bekliyorsunuz? Bari Aksa için, Kabe için harekete geçin!
Müslüman coğrafya çok ciddiye alınması gereken yeni bir tehdit dalgasıyla karşı karşıya. Afganistan’la başlayan, Irak ve Suriye ile devam eden, Libya ve Yemen’i parçalayan Batılı istilave istikrarsızlaştırma projesini, artık tek tek ülkelere değil, bütün bölgeye yayma hazırlıkları yapılıyor.
Coğrafyamızda ülkeler arasındaki diyalogların koparılması, bölge için çatışma alanlarının genişletilmesi, mezhep kimliği üzerinden ayrışmanın yayılması, ülkeleri ortak dayanışmaya itecek moral ve mekanizmaların çökertilmesi, kriz alanlarını daraltmaya dönük az da olsa girişimlerin boşa çıkarılması bütün bölgeyi sarsacak yeni dalganın ön hazırlıkları niteliğinde.
Büyük oyun kutsallar üzerinden kuruldu..
15 Temmuz’da çokuluslu saldırıya maruz kalan Türkiye dahil, Müslüman coğrafyada ağır sempati kaybına uğrayan İran dahil, her an savaşla ve parçalanma tehdidiyle karşı karşıyla kalabilecek olan Suudi Arabistan dahil, son yıllarda ciddi bir istikrar ve ekonomik sıçrama yapan
Pakistan dahil, coğrafyamızın hiç bir ülkesi güvende değil.
İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı hedef alan İsrail saldırıları da, Mekke semalarından geçen balistik füzeler de bize, bu coğrafyanın insanlarına, yeryüzünün Müslümanlarına çok tehlikeli bir geleceğin mesajını veriyor. İslam’ın en kutsalları saldırıya maruz bırakılıyorsa, büyük oyun bu kutsallar üzerine kurulmuş demektir.
Asıl bombayı İslam’ın kalbine yerleştiriyorlar
Mekke, Medine, Kudüs üzerinden iki milyara yakın Müslümanı infiale uğratacak şekilde çok büyük bir kaos hazırlığı yapılıyor demektir. 21. yüzyılı İslam’la, yer yüzü Müslümanlarıyla mücadele, onları tarih dışına itme yüzyılı ilan edenler, savaşı bütün Müslüman topraklara yayanlar, ülkeleri kurban edip yüzyıllardır beraber yaşayanları birbirine boğazlatanlar, bütün farklılıklarımızı ve zenginliklerimizi düşmanlığa ve çatışmaya çevirenler bu sefer asıl bombayı İslam’ın kalbine yerleştirmeye çalışıyorlar.
Müslüman ülkeler arasındaki bütün sorunlar yapaydır, Ortadoğu’daki bütün çatışma alanları başkalarının açtığı cephelerdir, güçlü ve merkezi ülkelere dönük bütün yıpratma ve diz çöktürme girişimleri Batılı istilanın parçasıdır, topraklarımıza saldıkları bütün terör örgütleri dış tehdittir, çokuluslu işgalin kiralık katilleridir, bu büyük fırtınada küresel istilacılarla ortaklıkyapanlar coğrafyanın ve ülkelerimizin düşmanlarıdır.
Derhal harekete geçilmeli!
Geleceğimizi kurtaracak, ülkelerimizi kurtaracak, coğrafyamızı ve medeniyet havzamızı kurtaracak, şehirlerimizi kurtaracak bir güçlü siyasi irade, söz, duruş inşa edilmesi en acil meseledir.
Türkiye, İran, S. Arabistan, Mısır, Pakistan, Endonezya gibi bölgenin güçlü ülkeleri derhal bu büyük tehdidi görmeli, okumalı, acil önlemlere ve dayanışmaya yoğunlaşmalı. Gerekirse daha dar, birkaç ülke ile ortak bir direnç ekseni, bölgesel dayanışma hattı oluşturulmalı.
Her ülke için bir 15 Temmuz planı, bir harita taslağı var
Coğrafyasını kaybeden ülkesini de kaybedecektir, milletini de, tarihini de, bu bilinmeli. Bölge ülkelerinin bu fırtına karşısında tek başına ayakta duramayacağı artık anlaşılmalı. 15 Temmuz’da, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük tehditle, çokuluslu saldırıyla karşı karşıya kalan biz, bunu gördük, anladık.
Her ülke için bir 15 Temmuz hesabı yapıldığı, her ülke için bir iç savaş planlandığı, her ülke için bir harita taslağı olduğu artık görülmeli, anlaşılmalı.
Bugün Aksa’ya yapılanlar yarın Kabe’ye yapılacak!
Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırı, aşağılama, İsrail’in bütün Müslüman ülkelerle alay edercesine uygulamaları, işte o büyük, bölgesel fırtınanın işaret fişeğidir. Aksa’ya yapılanlar Kabe’yi de, Ravza’yı da hedef alacaktır. Çünkü onlar artık kutsallarımızı, değerlerimizi, inançlarımızı, en kıymetli varlıklarımızı hedef alacaklar. Büyük kaosu, bölgesel çöküşü böyle saldırılarla deneyecekler. Ülke ayırımı yapmayacaklar, bölge ayırımı yapmayacaklar, şehir ayırımı yapmayacaklar.
Öyleyse her ülke, rüzgarı tersine çevirmek için bir araya gelmenin kendini kurtarmak olduğunun farkına varmalı. Kendini savunmanın komşusunu savunmak olduğunun, coğrafyasını savunmak olduğunun farkına varmalı. Kendini kurtarmanın tek yolunun ortak dayanışma olduğunun, yardımlaşma olduğunun, aramızdaki sorunların birer proje olduğunun farkına varmalı.
Hiçbir mazeret bizi kurtaramaz
Ülkelerimiz için, vatandaşlarımız için, geçmişimiz ve geleceğimiz için bir araya gelemiyorsak Kudüs için, Aksa için, Mekke-Medine için bir araya gelmeyi bilmeliyiz. Bunu yapamayan Müslüman coğrafya, kendisini tarih dışına itmiş demektir, her şeyi kaybetmiş, teslim olmuş demektir. En kutsal olan da bu yakınlaşmayı sağlayamazsa 21. yüzyıl boyunca yüzümüz gülmeyecek demektir.
Rejimlerimiz, liderlerimiz, emirlerimiz, siyasi ve ekonomik sorunlarımız, küskünlüklerimiz artık bahane değil, bizi engellemesin, yavaşlatmasın, durdurmasın. Çünkü ülkelerimizin de üstünde dünya siyasi tarihini değiştirecek bir durumla karşı karşıyayız. Hiçbir mazeret, hiçbir gerekçe bu gerçeğin üstünü örtemez. Hiçbir siyasi anlayış, bakış üstümüzdeki bu görevi, sorumluluğu hafifletemez.
Birkaç cümle söyleyin!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın inisiyatifiyle Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) olağanüstü toplantıya çağırdı. Salı günü toplanacak dışişleri bakanları, kısır tartışmalar yerine büyük tehdidi görmeli, onu tartışmalı, bütün coğrafyaya ortak birkaç cümle söylemeli. Ortak bir çağrı metni hazırlamalı. Devletler, liderler biraraya gelmeli.
Bir teyakkuz, seferberlik, olağanüstü durum oluşturmalı. Tarih, bu geçiş döneminde kimin nerede durduğunu, ne yaptığını yazacak, bazılarını mahkum edecek, bazılarını kahraman yapacak, unutulmamalı.
Milyonlarca insanımız kurban edildi, ülkelerimiz talan edildi, kadim şehirlerimiz harabeye çevrildi. Sustuk, ezildik, bir direnç oluşturamadık. Bir çok ülke, büyük basiretsizlikle sıranın kendisine gelmesini bekledi. O sıra geldi, gelmeye de devam ediyor, yeni ülkeler, yeni kurbanlar alıyor.
İki-üç yıl içinde Kabe’yi savunmak zorunda kalabiliriz
Ama bu sefer farklı. Bu sefer de susarsak, kaçarsak, içimize gömülürsek, sadece ülkelerimizi kurban vererek de kurtulamayacağız. Çünkü bu sefer hedef İslam’ın kalbi, Müslümanların kalbi, en kutsalları. Fırtına böyle devam ederse, durdurulamazsa, önlem alınamazsa, iki-üç yıl içinde Aksa’yı, Kabe’yi savunmakla yüz yüze geleceğiz.
Daha ne bekliyorsunuz?
Hiç değilse Aksa için, Kabe için, Kudüs için, Mekke için ayağa kalkın! Sizi harekete geçirecek başka ne kaldı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.