Dünya bizi bekliyor… İyi hazırlanmalıyız…
Türkiye’nin sınırları coğrafî sınırlarından ibaret değildir.
Türkiye, Türkiye’den daha fazla bir yerdir.
Türkiye’nin bir de gönül ve ruh coğrafyası vardır; gönül ve ruh coğrafyasının sınırları Balkanlar’dan başlar, Kafkaslar’a, Kuzey Afrika’ya ve Yemen’e kadar uzanır...
Dünyada gönül ve ruh coğrafyası neredeyse dünya coğrafyasının çoğuna ulaşan, kendisine dua edilen ikinci bir ülke yoktur.
O yüzden Türkiye, oran olarak mazlumlara en çok yardım yapan, gönül ve ruh coğrafyasının Türkiye’ye baktığının bilinciyle hareket eden bir ülke hâline gelmiştir Allah’a çok şükür…
DÜNYADA GÖNÜL VE RUH COĞRAFYASI OLAN TEK ÜLKEYİZ…
Gönül ve ruh coğrafyamıza her bakımdan ve her alanda tam anlamıyla ulaşabildiğimiz elbette söylenemez.
Ama bir de yarın -Allah’ın izniyle- gönül ve ruh coğrafyamızla bir şekilde birleştiğimizi, bütünleştiğimizi, tabiî, insanî, kültürel ve tarihî imkânlarımızı birlikte kullandığımızı ve seferber ettiğimizi düşünün…
İşte o zaman bizim önümüzde, imkânlarını müştereken harekete geçiren gönül ve ruh coğrafyamızın önünde kimse duramaz…
O gün şu şartlarda çok uzak görünüyor olabilir ama zihnimizdeki prangaları kırdığımızı, bizi birbirimizden uzaklaştıran, ayıran yapay sınırları ortadan kaldırdığımızı, yok ettiğimizi düşünün…
Evet işte o zaman yeni bir dünyanın, adaletin, sulhün, selametin ve hakkaniyetin hâkim olacağı yeni bir dünyanın kurulma süreci başlayacaktır…
Bu, şu ân, mevcut şartlarda zor gibi gözüküyor olabilir ama hiç de imkânsız değil.
O gün hiç de uzak değil.
Gönül ve ruh coğrafyamızın kan ve gözyaşına boğulmuş olması, aynı zamanda, direnişin, teslim bayrağı çekmeyişin ve yeniden toparlanma iradesi beyanının bir ifadesidir.
Yeni bir doğumun işaret fişeğidir.
Gönül ve ruh coğrafyamız paramparça. Bu, doğru.
Ama teslim bayrağı çekmemek, yeniden toparlanmak ve ayağa kalkmak için direniyor… Bu da doğru. Bunu da görelim ve hiç de küçümsemeyelim.
Nerede bir zulüm varsa, bilin ki, bütün Müslümanların yüreği orada atıyor…
Bu basit bir şey değil.
Gönül ve ruh coğrafyamızın dışında dünyanın hiç bir coğrafyasında böyle bir şey sözkonusu değil.
Sözgelişi, Batı dünyasının böyle bir gücü yok. Batı dünyasının tek gücü kaba güç.
Kaba güçle hiç kimseyi bir araya toplayamaz, aynı hedefe doğru koşturamazsınız.
TÜRKİYE BOŞUNA KUŞATILMIYOR…
Oysa bizim gönül ve ruh dünyamızda insanların kalpleri aynı anda atıyor, dünyanın en ücra köşesindeki mazlumların dertleriyle hem dert oluyor.
Bunun bir adım sonrasını görebilmeli ve ona göre çok iyi hazırlanmalı, saflaşmalı, saflarımızı sıklaştırmalı, imkânlarımızı birleştirmeli ve insanlığın insanca bir dünyaya kavuşabilmesi için seferber edebilmenin maddî ve manevî yollarını inşa etmek için vargücümüzle çalışmalıyız…
İşte gönül ve ruh coğrafyamızın insanları, Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika, bütün bir mazlum coğrafya bize bakıyor, bizim toparlanmamız ve ayağa kalkmamız için dua ediyor…
Artık şunu görelim…
Dünyada Batı’nın sömürgecilik, zulüm, talan demek olduğunu göremeyen, Batı’ya hayranlıkla bakan tek ülke biziz… Daha doğrusu, bizim celladına âşık tasmalı çekirgelerimiz, dünyada türü olmayan, kelaynakları, gulyabanîleri andıran Batıcı laiklerimiz!
Oysa dünyanın hiç bir coğrafyası, Amerika’ya, İngiltere’ye, Almanya’ya filan umut olarak bakmıyor, dua etmiyor…
Batılı ülkelerin, terör örgütleri üzerinden, sahip oldukları kaba güç üzerinden estirdikleri terör havasının, gerçekleştirdikleri zulüm ve işgallerin, döktükleri kanın ve gözyaşının bitmesi ve Batılıların işgal ettikleri coğrafyalardan defolup gitmesi için kahrediyor, dua ediyor, mücadele ediyor…
Tekrar ediyorum: Dünya, Batılılara lanet okuyor… Ama bize dua ediyor, bizi bekliyor, toparlanıp yeniden ayağa kalkacağımız günleri özlüyor…
Çizdiğim bu tablo, hayalî bir tablo değil. İçinde yaşadığımız dünyanın yakıcı gerçeği…
İYİ HAZIRLANMAK ZORUNDAYIZ…
O yüzden Türkiye içerden ve dışardan kuşatılıyor…
O yüzden Türkiye’nin yeniden toparlanamaması, ayağa kalkamaması için içerden ve dışardan Türkiye’nin önü tıkanmaya çalışılıyor…
Fakat şundan eminim artık: Batı hâkimiyetinin sonuna, yeniden Türkiye’nin gelişine tanık oluyor dünya…
Bu yakıcı gerçeği görebilmek için Balkanlar’a, Kafkaslar’a, Kuzey Afrika’ya bir kez olsun açılmanız kâfî…
Bir kez olsun Prizren’e, Priştine’ye; Üsküp’e, Saraybosna’ya, Mekke’ye, Medine’ye, Yemen’e, Sudan’a gidin, insanların Türkiye’yle yatıp Türkiye’yle kalktıklarını görecek ve küçük dilinizi yutacaksınız…
Masal anlatmıyorum… Bizzat tanık olduğum, gördüğüm gerçekleri paylaşıyorum sizlerle…
İnsanlar bizi bekliyor…
O yüzden çok iyi hazırlanmalıyız…
O yüzden kenetlenmeli, birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi pekiştirecek köklü adımlar atmalıyız…
O yüzden daha fazla vakit kaybetmeden içerdeki sorunlarımızı hızla hâlletmeli, b/ilim, düşünce, sanat, siyaset, medya ve kültürde geleceği inşa edecek, önümüzü açacak, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan öncü kuşakları yetiştirecek devrim niteliğinde adımları atmanın yollarını bulmalıyız…
Vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.