Birçok şeyi yeniden düşünmek
KKTC Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, “Artık KKTC’ye uluslararası tanıma için harekete geçebiliriz. Bir seçenek de özerk bir cumhuriyet. Fransa-Monaco modeli gibi” dedi. Yani, KKTC Dışişleri ve Savunma konusunda Türkiye ile işbirliği yapar, tek para kullanılır ve bu iş biter. Bu defter kapatılır. Daha sonra yeni bir durum çıkarsa o zaman değerlendirilir. Yani belirsizlik sona erer.
Bu konu, aslında Azerbaycan ile konuşarak, Nahcıvan için de bir model oluşturulabilir.. Azerbaycan ile Nahcıvan ile ilgili bir savunma işbirliği anlaşması yapılır. Aradan Nahcıvanlılar için gümrük-sınır kaldırılır. Sembolik bir kapı kalır. Her iki tarafta TL ve Manat kullanılır.
Eğer Irak’ta belirsizlik devam edecekse Kerkük konusunda da aynı şekilde bu birliğe dahil edilmesi sözkonusu olabilir.. Yarın Barzani gider, Irak Kürdistanı, egemenlik açısından Irak’ın bütünlüğü içinde yer alırken ekonomik açıdan Türkiye ile bütünleşebilir..
Taşlar yerinden oynadı. Böyle giderse bölgede sınırlar yeniden çizilecek, rejim ve iktidar yapıları da değişecek ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Türkiye buna hazır olmak durumunda.
Başkanlık sistemi bu açıdan bir fırsat. Yeni bir anayasa değişikliğinde bu durumun da göz önünde tutulması gerekir.
Mesela, Moro’da referandum yapın, Moro halkı, büyük bir çoğunlukla Türkiye’nin kendilerinin garantörü olmasını, Ankara’nın Moro’ya, fevkalade büyükelçi atamasını isteyeceklerdir. “Osmanlı Milletler Topluluğu”nu bir kenara yazın. Hilafete bağlı topraklarda yaşayan Müslüman halkın vesayeti sorunu hâlâ çözülmüş değil. Hayat boşluk kabul etmez. Bu konu Müslümanların gündeminden hiç çıkmadı, çıkmayacak. Bu konuyu da CHP kafası ile bırakın çözmeyi, anlayamazsınız bile. Birilerinin kafasındaki Türkiye’nin %40’ı Ensest, %40’ı Ateist, geri kalanı da Agnostik!?. Ha onlar agnostik olduklarını da, agnostik olmanın ne demek olduğunu da bilmiyorlar. Bir de bu ülkede “Müslüman”lar vardı değil mi, onlar Müslüman agnostikler, Müslüman ateistler filan canım(!). Hani şu “İslam’da dini nikah yoktur” diyengiller. Aslında “Helal gıda” diye de bir şey yok, din kıyafet diye bir şey yok değil mi? Kafalarındaki şu mu: Din yok milliyet var. Hani Ruşeni Barkın diye biri vardı ya, Mustafa Kemal’e bu isimli bir kitap sunmuştu ya, anlarsınız.. Bu işi en iyi anlayanlardan biri de “Dinde Reform Projesi”nin sahibi Osman Nuri Çerman’dı. Kafalarındaki din şöyle bir şey: Alameti farikaları yok edilmiş, Ahkam ayetlerine nutuktan parçaların eklendiği, dinin bireysel planda vicdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsedildiği, ritüel, seremoni ve ikonalara indirgenmiş, vecibesiz ve müeyyidesiz bir din ve bir ahlak!
Mim Tanal buyurmuşlar ki “İmam nikahı, dinimizce zorunluluk değildir. İslam’da dini nikah diye bir şey yoktur.” “İmam nikahı” ayrı bir şey, “dini nikah” ayrı bir şey. İkincisi Hristiyanları, Yahudileri de ilgilendiriyor. “Laik nikah” var mı, “Belediye nikahı”, “Muhtar nikahı”!.. Bu solcularla dini konuları konuşmak çelikten bir sinir gerektiriyor. Halkın dini değerlerine bu kadar yabancı bir “Halkçılık” nasıl mümkün olabiliyor, bunu anlamak zor! Bilmiyorlar, tamam da, bilmediklerini de bilmiyorlar, bir de akıl vermeye kalkıyorlar.
Tanal’a sormak gerek, “Belediye nikahı” diye bir nikah var mı? Ya da “Kilise nikahı”. Anlatılmak istenen çok açık: Dini gereklerin yerine getirildiği bir nikah, bu nikahı meyhanede ateist biri kıyamaz, çünkü İslam geleneğinde nikah “Allah’ın emri, Resulullahın sünneti” üzere kıyılır. Ha! Bu arada nikah kıymak, nikahın kıyma makinesinde çekilmesi ve satır arası kıyılması anlamına gelmiyor. Tanalgiller’e kıyamam ama ne yapayım, söylemem gerek, çünkü anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar.
Bu arada kendilerinin dini gerekler açısından nikahlarının olup olmadığını sormak istemiyorum. “Dini nikah” konusunda fikri bu olana ne dini ne de dini gerekleri sormanın bir alemi var mı? Bakın, işte bu yüzden CHP iktidar olamaz. Ve bu kafaya siz hiçbir şey anlatamazsınız.
Bu kafadaki insanlara Hilafeti nasıl anlatırsınız ki! Bunlar laikliği de bilmezler, ama laik geçinirler.. “Cumhur” ile “Halk” arasındaki farkı bile bilmezler. Ama “Halkçı”, “Cumhuriyetçi” geçinirler.
Ana konuya dönecek olursak, FETÖ projesi ellerinde patlasa da, BOP Projesi çökse de, birileri bölgedeki 22 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapılarını yeniden düzenlemek için başlattıkları projeden vazgeçmiş değiller.
Tamam, kendi aralarında görüş birliği yok. Kendi iç sorunlarının bile üstesinden gelemiyorlar. Şu AB’nin haline baksanıza. İspanya krizi yarın Belçika’yı da vurabilir, İtalya’yı, Fransa’yı vurabilir. Bir Yunanistan’ı bile kurtaramadılar.
Hollanda da hâlâ hükümet kurulamadı. Demokrasileri çözüm olmuyor.
Afganistan’a girdiler, çıkamıyorlar. Şimdi Irak ve Suriye’yi dizayn etmeye çalışıyorlar.
Şimdilik ABD, İngiltere ve İsrail daha yakın bir işbirliği içinde bölgede. İsrail zaten bu bölgede. İngiltere bu bölgenin garantörü, operasyonu ABD yönetiyor. Almanya, ABD ve İngiltere dolayısı ile bu işin içinde. Almanya zaten işgal kuvvetlerinin sıçrama tahtası gibi bir ülke. Dünya derin devletinin, Vatikan ve İsrail’in, Fransa’nın derin kadrolarının buluştukları bir mekan.
ABD bölgedeki müttefiklerini seçti, PKK/PYD ve bütün gayrimüslüm unsurlar. Bir yandan da, İsrail üzerinden Barzani’yi destekliyor. Bölgede karşısında Türkiye ve Rusya var. ABD Rusya’yı Suudilerle dengelemeye çalışıyor. Hem Irak’ı ve Suriye’yi işgal etmek için, hem de güya müttefiki olduğu Türkiye’ye karşı, bölgeye sürekli silah, mühimmad ve insan takviyesi yapıyor.
Bu durum BM, Avrupa Birliği, NATO, Arap Birliği, İslam İşbirliği Konferansı, hatta Mısır bağlantılı olarak Afrika Birliği açısından da ciddi bir soruna sebeb olacak. Bu tartışma içinde NATO’nun Türkiye’deki askeri tesisleri de gündeme gelecek.
Ama önce AK Parti’nin kendi içindeki temizliği kısa sürede tamamlaması gerek. Birilerinin de anlamsız bir şekilde direnmekten vazgeçmesi şart. Yoksa onlardan kurtulmak daha öncelikli hale gelebilir ve gidişleri daha trajik bir hal alabilir.. Ve tabii FETÖ kapsamında, siyaset, bürokrasi, iş ve media, finans dünyasında varlık ve etkinliğini sürdüren FETÖ’cü ve diğer kriptoların sistemden ayıklanması gerek.
Ama ne olur, gidenlerin yerine geleceklere dikkat! Halkın beklentisi çok yüksek. Gün geçtikçe de tehlike, risk ve beklenti yükseliyor. Ekonomik dengeler, kalkınma politikaları, savunma, istihbarat, halkla ilişkiler, diplomasi, her alanda daha etkin politikalara ihtiyaç var. Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.