Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın istifalarını beklediği belediye başkanlarına bir çağrısı var.

“Topbaş gibi yapsınlar” diyor.

Ama bunlar “Topbaş” değil hepsi “dik baş”! “Her isteneni anında yerine getirmeye” niyetli değiller.

Topbaş gibi hemen “istifalarını sunma” yerine “başka yolları” tercih ediyorlar. Mesela “pazarlık yolunu” açık tutmaya gayret gösteriyorlar.

Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın bu çağrısına “kulak verecekler” mi bilemiyoruz. Hoş “bundan sonra” çağrıya kulak verseler ne yazar!

“Karizma” bir kere çizilmiş bulunuyor. Topbaş’ın istifasını sunduğu günlerde beklenti oydu ki onun peşinden diğerleri de “hemen istifalarını” verecekler. Ancak “dik başlar” Topbaş gibi yapmadılar. Ve istifalarını “hemen sunma” yerine “koltuklarında oturmayı” tercih ettiler. Kamuoyunda, “Her kuşun eti yenmiyormuş” havasını oluşturdular. Tam da seçim öncesinde ortaya çıkan bu görüntü “iktidar partisini” bir hayli sıkıntıya sokacak gibi görünüyor.

İktidar partisi uğraşmak zorunda olduğu birçok sorunun yanı sıra şimdi bir de kendi elleriyle oluşturduğu “kırgınlar ya da küskünler” ordusu ile mücadele etmek zorunda olacak!

En küçük hatanın “kendilerini iktidardan götüreceğini” söyleyenler bir yandan “bir oya bile muhtaçmış gibi” görünürken pek çok kişiye “dirsek göstermeleri” anlaşılır gibi değil.

Görevden alınanlar ya da istifaya zorlananların da elbette bir çevreleri var.

Görevden alınmanın ya da istifa ettirilmenin verdiği “eziklik” içinde sandık başına gittikleri zaman oylarını “kime” verirler acaba?

Herhalde, “İyi ki beni görevden aldılar, iyi ki beni istifaya zorladılar” diye oylarını iktidar partisine verecek değiller. Evet, iktidar partisi herkesin Topbaş gibi yapmasını bekliyor ama “dik başlar” hiçte oralı olmuyor. Karizma giderek yamuluyor. Bu moral ile seçim kazanılabilir mi? Hele bir de kamuoyu yoklamalarından çıkan sonuçlar varken!

Bundan sonra “ağızları ile kuş tutsalar” yine de eski günleri yakalamaları mümkün değil gibi görünüyor.

Sanki “metal yorgunluğu” diye tanımlamaya çalıştıkları şey “metal çökkünlüğüne” dönüşüyor. “İstifa etmezlerse alır karşımıza konuşuruz” diyorlar ama “dik başlar” hiç buna eyvallah derler mi?