Dini nikâh ne demektir?
Sorunun cevabı olacak yazıma başlamadan bugün okuduğum bir haberi özetleyecek ve bir hatırayı nakledeceğim:
“Rus parlamentosunun alt kanadı Duma milletvekillerinden Vladimir Sısoyev medeni kanunda kilise nikahının devlet tarafından tanınmasına imkan veren bir değişlik teklifi hazırladığını açıkladı. Teklifin yasalaşması durumunda kilise nikâhı, yeni evlilere resmi nikâhla aynı hakları verecek. Sısyoyev, teklifi Rusya’da çok sayıda inançlı insan olması ve bunların büyük bölümünün Ortodoksluk mezhebine mensup olmasıyla gerekçelendirdi…”
Ermeni mezalimi yüzünden Erzurum’dan Çorum’a göçmek mecburiyetinde kalan dedemi göremedim, merhum babam göç sırasında on beş yaşlarında imiş, bize devamlı “Rusların asaletinden, savaşı askerle yaptığından, halkın malına, canına, namusuna dokunmadığından” bahseder, Ermeniler’den ise yaptıkları ihanetler, zulümler ve insanlık dışı filleri sebebiyle nefret ederdi.
Bu Rus milleti insan tabiatıyla uyuşmayan bir sistemi denedi, bu deney büyük bedellere mal oldu, şimdi ise adım adım demokrasiye doğru ilerliyor ve normalleşmek istiyor. Yukarıdaki haber de bu yolculuğun bir örneği, benim merak ettiğim husus ise Rusya’daki muhalefetin tavrı, acaba bizimkilere benziyor mu; takip edip göreceğiz.
İslam dini “itikad, ibadet, muâmelat ve ahlaktan” oluşuyor. Muâmelât dediğimiz çerçevenin içine “siyaset, hukuk, ekonomi, sosyal düzen…” giriyor. İslam’ın öğretici ve bağlayıcı kaynakları bütün bu alanlara ait açıklamalar getirmiştir. Bu açıklamaların bir kısmı “farz ve haram” şeklinde kesin olarak bağlayıcı, bir kısmı “sünnet- mekruh” olarak yumuşak bağlayıcı, bir kısmı ise “mübah” diye ifade edilen serbest bırakma mahiyetindedir.
Konumuz olan nikah ve boşanma ile ilgili pek çok âyet ve hadis vardır. İslam hukuk alimleri bu naslara dayanarak “İslam aile hukukunu” telif etmişler, kanunlaştırma döneminde ise bu kaynaklardan istifade eden yasama organları “aile kanunları” çıkarmışlardır. Bugün kısmen sekülerleşmiş olanları dahil İslam ülkelerinin çoğunda aile kanunu İslam’ın bağlayıcı emir ve yasaklarına göre hazırlanmıştır ve uygulanmaktadır.
Yukarıdaki açıklamamıza göre Müslümanın hayatında “dînî” olmayan hiçbir kural yoktur. Yaptıklarımızın tamamı “farz, vacib, sünnet, mübah” olarak; terk ettiklerimizin tamamı da “haram ve mekruh” olarak dine dayanır, dînîdir.
Batı’da (mesela Hristiyanlıkta) kiliselerde kıyılan “dînî nikah”, din adamı olmayan memurların kıydıkları resmi nikahtan farklıdır; bu nikah kutsaldır, kilisede kıyılır ve ancak din adamı kıyar.
İşte bu manada İslam’da “dînî nikah” yoktur. Müslüman diğer iş ve işlemlerini nasıl dinin talimatına göre yapıyorsa, nikahını, boşamasını, iddetini (bekleme süresini), evlenme manilerini, akdin şartlarını… da yine İslam’ın talimatına göre yapacaktır. Laik bir sistemde mesela faizli akit sahihtir, İslam hukukunda ise sahih değildir, ayrıca haramdır. Laik sistemde nikah akdine yalnızca kadınlar şahid olabilirler, İslam hukukunda kadınların yanında bir erkek şahid bulunacaktır. Laik sistemlerde nikah akdinin tarafları erkek ve kadının kendileri olurlar. İslam hukukunda (bazı mezheplerde) kadın nikah akdinde irade beyanında bulunamaz, bunu velisi yapar. Boşanmış veya kocası ölmüş bir kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken süreler iki hukuk arasında farklıdır. İşte bu ve diğer farklılıklar sebebiyle Müslüman bir çift nikah kıymak istediklerinde nikah akdinin İslam’a göre sahih olmasına dikkat etmek durumundadırlar.
Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi verildiğinde müftü İslam hukukunu da bileceği için yapacağı akdin, ülke kanunlarına uygunluğu yanında İslam hukukuna da uygunluğunu sağlayacaktır.
İstemeyen vatandaşlar müftülüğe gelmezler, böylece onlara “İslam hukukuna göre de uygunluk sağlanmaz”; yani kimseye İslam hukuku dayatılmış olmaz.
İstemeyene İslam hukukunun dayatılmaması, isteyene de inancına uygun nikah akdi yapılması din ve vicdan hürriyetinin tabii bir sonucudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.