Altını çizdiğim satırlar-9
Bir şey anlatayım diyorum, susar susmaz bakıyorum ki, söylediğim hiçbir şey yok ortada. Yalnızca bir cevher kalıyor geriye; harikulade parıltılar saçan bir şey ve kullandığım kelimelerle alay ediyor. (ELIAS CANETTI/ Marakeş'te Sesler)
***
Bu ferahlıkla aylardır hasretini çektiği bir iş yaptı.
Önce bir büyük bardak bitki çayı içti, ardından yatağına girdi. İşlerini gören kadına, "Beni sakın uyandırma" diyerek yorganı başına çekti. Hayatının en ferah, en kokulu, en derin, en tatlı uykusunu uyumak istiyordu. Sen misin isteyen! Uyudu da uyudu. Lafif Bey'in bu son işi, son uykusu imiş. Anlaşılan Azrail ile arayı düzeltmiş. Bir süre sonra buluştular.
Hiç ölüm acısı çekmedi.
Gülümseyerek, sessiz sedasız çekti gitti. (MUSTAFA KUTLU/Hayat Güzeldir)
***
Çok iyi anlıyordum. Benim anlayamadığım, niçin bula bula şu saf herifi bulduğuydu ama bunun cevabını Platon vermiş bile: "Sevgi sevendedir, sevilende değil." Bundan sonra hayatının bir parçası olacaktı, bir hataydı ve bu hatayı yapmaya hakkı vardı. (CEES NOTEBOOM/ İşte Şu Hikaye)
***
Farklı farklı, çeşit çeşit yorgunluk vardı. Huzurlu yorgunlar vardı, hüzünlü yorgunlar vardı; çiftler tek başına seyahat edenlerin aksine, birlikte yorgundu.
Diğerinin omzunda dinginliğe kavuşan, fedakarlığa alışkın bir yorgunlukları vardı. Tek başına yolculuk yapanlarda bu yoktu. Yorgun düşmekten çekiniyor, utanıyor ve çiftlerin kendilerini rahatça bıraktıkları uykuyu ertelemeye çalışıyorlardı. (ANGELİKA OVERATH/Havaalanı Balıkları)
***
"Aşk ruhumuzun çileli ergenliğidir" dedi. Onu bir daha o anki kadar genç görmedim. Tekrar aşık olabilir miydi? Hayır! (MEHMET EROĞLU/Düş Kırgınları)
***
Birlikte yaptığımız her şey gözümde tütüyor. Kuşkusuz, o sırada şikâyet ediyordum (...) Seni hak ediyor muydum? Sen benim en iyi tarafımdın, umarım ben de senin en büyük kusurun olmamışımdır.
(JEAN-LOUS FOURNIER/ Dul)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.