Diyanet için üç büyük atılım önerisi
Cuma günü Anadolu Âlimler Birliği (Âlimbir) Başkanı Ömer Faruk Akkaya Hocamızın girişimi, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın kıraat hocası Reisü’l-Kurra Mustafa Demirkan Hocamızın öncülüğüyle Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş Hocamızı ziyaret ettik, istişarelerde bulunduk ve tabii İhsan Şenocak Hoca’nın durumunu konuştuk.
HİLYE-İ ŞERİF’E SAYGI...
Ali Erbaş Hoca, ekibiyle nezih bir ortamda karşıladı bizi.
Ömer Faruk Akkaya Hoca, Âlimbir adına nefis bir Hilye-i Şerif hediye etti.
Hilye-i Şerif odaya getirildiğinde herkes ayağa kalktı, Ali Erbaş Hoca hepimizi düşündüren bir davranışta bulundu. “Ben bu Hilye-i Şerif’i böyle almayayım. Cübbemi giyeyim” dedi ve koşa koşa gitti, cübbesini giyerek geldi.
Ali Erbaş Hoca’nın bu davranışı, hepimizi mest etti. Böylelikle, Ehl-i Sünnet inkârcılarına iyi bir cevap verilmiş oldu.
Ali Erbaş Hoca, bu konuda kendisini yıpratmak için yapılan karalama kampanyalarına dikkat çekti. Emin Saraç Hocamızdan 5 yıla yakın Buharî, Müslim dersleri aldığını hatırlattı.
Ziyaret sırasında yaptığım, önceden hazırladığım konuşmanın -burada daha önce de yayımladığım- kısa bir özetini sizlerle yeniden paylaşmak istiyorum.
İSLÂM’A YAPILAN SALDIRILARA CEVAP VEREBİLENBİR DİYANET...
Diyanet’in atması gereken birkaç olmazsa olmaz hayatî atılım var.
Birincisi, İslâm’a yapılan akademik oryantalist saldırılara karşı İslâm’ın evrensel, zamanlar ve mekânlar üstü sâbitelerini koruma, değişkenlerin sâbiteleri yutmasını önleme konusunda gereken akademik, ilmî, fikrî cevapları verebiliyor olmalı Diyanet.
Hadislere, mezheplere, tasavvufî geleneğimize yapılan saldırılara karşı entellektüel çapı ve derinliği olacak güçlü cevaplar verilmiş olmalıydı şimdiye kadar.
Bu konuda Diyanet’in gerekli entelektüel performansı gösterdiği söylenemez. Dahası, zaman zaman bu oryantalist söylemleri benimsediği bile gözlenmiştir, ki, bu zihinsel felçleşme hâlidir ve Diyanet adına oldukça düşündürücüdür.
Diyanet, “Peygambersiz İslâm” projesine karşı hassas olmalı ve İslâm’ın kurucu kaynaklarını koruma konusunda azamî hassasiyet göstermeli.
Bu konuda Batı dinlerini de iyi bilen yeni Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş Hoca’nın, İslâm’ı reforme ederek Protestanlaştırma ve sonuçta da hayattan uzaklaştırma kaygısı güden oryantalist saldırılara karşı güçlü cevaplar verecek akademik ekipler oluşturmasını öneririm.
İSTANBUL’U YENİDEN İLİM VE FİKİR HAYATININ MERKEZİ YAPACAK BİR DİYANET...
İkinci olarak, Diyanet, sığ ve çapsız oryantalist saldırılarla mücadele etmekle kalmamalı, savunmacı konumla kendini sınırlamamalı, “kurucu” bir konuma geçmeli.
Bunun için de, İstanbul’u, Ezher, Medine, Malezya, İslamabad, Delhi gibi şehirlerdeki İslâm düşüncesiyle, bütün İslâm ilimleriyle ilgili araştırmalar yapan üniversiteleri geçecek, Batılıların da, Müslümanların da kayıtsız kalamayacakları, özellikle de İslâm dünyasında güçlü entelektüel hareketlerin gelişmesi ve kök salmasını sağlayacak ölçekte merkezî bir konuma yükseltecek çalışmalara soyunmalı.
İslâm Ansiklopedisi bu yolculuğun kilometre taşlarından biridir ama sadece bu yetmez.
Müslümanların da, Batılıların da İslâm fikir, sanat, ahlâk, siyaset, kısacası medeniyet fikriyatının klasiklerini ortaya koyacak bir ilim ve fikir başkenti olarak görecekleri bir konuma ulaşacak bir İstanbul inşa edilmeli.
İSLÂM DÜNYASINI TOPARLAYACAK ATILIMI YAPACAK BİR DİYANET...
Üçüncü olarak da, İslâm dünyasının iki asırdır yaşadığı ikinci büyük medeniyet krizinin aşılmasında bu ilim ve fikir atılımına paralel olarak medeniyet coğrafyamızın İslâmî omurgasının, icat edilen paralel dinler tarafından târumar edildiğini görerek İslâm dünyasını yaklaşık bin yıl ayakta tutan, mayasını Hanefîliğin kardığı, ruhunu bizim gönülleri fetheden irfan geleneğimizin şekillendirdiği Ehl-i Sünnet omurganın bütün İslâm dünyasında yeniden şemsiye rolü oynayabilmesi için asırlık yükümlülükler üstlenmeli Diyanet...
İslâm dünyasında iki asırdır, özellikle İngilizlerin sinsi ve yoğun çalışmalarıyla, biri hâricī mantığına dayalı, diğeri protestanlaştırılmış bir din algısını eksene alan başlıca iki paralel din icat etme savaşı veriliyor. Bu, ölümü göstererek sıtmaya razı etme “pornografi”isidir.
Tam da hem İslâm dünyasının hem de bütün dünyanın bizim gönülleri fetheden binyıllık kurucu ve koruyucu anaakım Ehl-i Sünnet tecrübemize ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde, İslâm dünyasını yeniden toparlayacak bu kuşatıcı ve kucaklayıcı anaakım İslâm idrakinin bütün dünyaya ulaştırılması, yayılması için Diyanet üzerine düşen yükümlülüğü kuşanmalı.
Bu üç faaliyet alanı, Diyanet’in gerçekleştirebileceği ya da gerçekleşmesinde kilit rol oynayacağı, geleceğimizin temellerini oluşturacak en hayatî faaliyet alanıdır.
Bu nedenle Diyanet yıpratılmamalı, kendisini meşihat makamı gibi görmeli ve bu üç hayatî atılımın adım adım hayata geçirilmesi için kendisini seferber etmeli.
Bu üç faaliyet alanındaki yükümlülüklerini yerine getiren bir Diyanet sadece bu toplumu değil medeniyet coğrafyamızı da toparlayacak büyük bir yolculuğa öncülük edebilir...
Bunlar gerçekleşemeyecek hayaller değil, gerçekleştirilmesi için İslâm dünyasının sadece bizden beklediği yükümlülüklerdir.
Diyanet’in ülke içinde de bu yükümlülükleri gözönünde bulundurarak hareket etmesi, bütünleştirici rolünü hakkıyla oynaması ve anaakım İslâm idrakini, İslâm’ın kurucu ve koruyucu kaynaklarını aşındırmaya çalışan sığ, çapsız ve maksatlı oluşumlara Diyanet kurumunda prim vermemesi gerekir.
Bütün sorunlarına, eleştirilecek yanlarına rağmen Diyanet ülkemizde zorlu bir süreçten geçtiğimiz şu kaygan zeminlerde bütünleştirici, şemsiye rolü oynayacak en önemli kurumların başında geliyor.
O yüzden Diyanet yıpratılmamalı, Diyanet de kendisini yıpratacak yanlışlıklar yapmamalı.
Vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.