Türkiye’ye diz çöktürmek için “engizisyon mahkemesi” kurdular!
Üzerimize gelen küresel saldırının ne kadar farkındayız, bilmiyorum.
Türkiye’ye karşı küresel bir saldırı var.
Bu meseleye, partiler açısından, partilerin çıkarları açısından bakamayız.
Türkiye’ye küresel bir saldırının olduğu bir zaman diliminde, parti çıkarlarını öne çıkarmak, daha da kötüsü, bu meseleyi, Türkiye’yi vurmaya dönük çıkarperest, fırsatperest iğrenç bir siyasete dönüştürmek, buradan siyasî rant devşirmek bu ülkeye ihanettir.
MESELE, RÜŞVET MESELESİ DEĞİL! BASÎRET LÜTFEN!
Bu ülkedeki herkes de, her kesim de çok iyi biliyor ki, ABD’deki dava, rüşvet davası filan değildir.
Rüşvete bulaşanlar, görevlerini kişisel çıkarları için kötüye kullananlar, suistimal etmeye kalkışanlar, dolayısıyla ülkenin altını oyanlar mutlaka hak ettikleri cezaya çarptırılmalı elbette.
Bir müslüman olarak rüşveti savunacak bir konuma düşmekten Allah’a sığınırım. Rüşvet lanetlenmiştir çünkü. Rüşvet alan da, veren de lanetli bir türdür.
Bu mesele enine boyuna araştırılmalı, suçları sabit olanlar olursa, en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Ama müslüman basiret sahibidir. Mesele aslâ rüşvet meselesi değildir. Mesele Türkiye’nin yargılanmasıdır.
ABD, TÜRKİYE’Yİ YARGILAYAMAZ! ABD YARGILANMALI ÖNCELİKLE!
Hollanda, Almanya, Sudan, Çin, Hindistan hatta İran Amerika’nın ambargosunu kaç defa deldi ama hiçbirini ABD’de yargılamayı düşünmedi Amerikan yönetimi.
Sadece bu gerçek bile, ABD’deki davanın, Türkiye’nin yargılanması için icat edilen düzmece bir dava olduğunu görmek için yeterlidir.
Mesele, küresel sistemin haksız ve hukuksuz uygulamalarına, hatta mantığına dikkat çeken, zaman zaman, “dünya beşten büyüktür” diyerek bu haksız ve hukuksuz sisteme meydan okuyan Türkiye’nin hizaya getirilmesidir.
O yüzden ABD’de kurulan mahkeme, Türkiye’yi yargılamak ve cezalandırmak üzere kurulmuş, kurmaca, düzmece bir engizisyon mahkemesidir.
ABD, Türkiye’yi yargılayamaz!
Buna göz yumulamaz.
Türkiye’nin yargılanmasına ve cezalandırılmasına sessiz kalınamaz.
Eğer dünyada yargılanacak bir ülke varsa, o da, öncelikle ABD’nin kendisidir: Hiroşima’yı, Nagazaki’yi bir kaç saniyede kimyasal toz bulutuna çeviren, dünyada istediği yeri işgal eden, istediği lideri deviren, Latin Amerika ülkelerinin burnundan getiren, her yerde darbe üstüne darbe yapmaktan çekinmeyen ABD yargılanmalıdır.
YÜZYIL ÖNCEKİ KURTLAR SOFRASI KURULDU!
Yüzyıl önceki Kurtlar Sofrası yeniden kuruldu: Türkiye’nin durdurulması, içerden ve dışardan kuşatılması ve vurulması için bütün planlar, tezgâhlar ve kumpaslar yürürlüğe konuldu...
Türkiye’ye karşı çok yönlü asimetrik bir savaş var.
Küresel sistemin lordları şer güçler ve palyaçoları şer-şirret, fitne-fesat şebek-e-ler, el ele vererek Türkiye’ye diz çöktürme savaşı veriyorlar!
Gezi’de denediler...
17-25 Aralık’ta denediler...
En son 15 Temmuz’da denediler.
Ama Türkiye’ye diz çöktüremediler.
15 Temmuz’da askerî darbeyle yapamadıklarını, şimdi ABD’de yürütülen siyasî yargı darbesiyleve ekonomik darbeyle yapmak istiyorlar.
Türkiye’ye karşı kartları açık oynamaya başladılar!
Üç alandan saldıracaklar:
1- Ekonomik saldırı/ambargo...
2- Siyasî ve sosyal kaos çıkarmak...
3- Terör saldırısı ve/veya askerî saldırı...
Dikkatli olmak, kenetlenmek ve dik durmak zorundayız.
KÜRESEL SİSTEM, TÜRKİYE’YLE NEDEN SAVAŞIYOR PEKİ?
Önceki yazıda da dikkat çekmiştim: Küresel sistem, Türkiye’yle savaşıyor, diye.
İzi sürülmesi ve cevabı verilmesi gereken hayatî soru şu burada: Küresel sistem, neden Türkiye’yle savaşıyor, peki?
Türkiye, yüzyıllık yakın tarihinde Anadolu yarımadasına hapsolan bakışını, akışını ve açısını, ilk defa medeniyet coğrafyasına genişleten, yayan, ulaşan stratejiler geliştirdi.
Türkiye’nin Batı’ya körkütük bağımlı eksenini çeşitlendirdi: Rusya’ya, Çin’e, Afrika’ya hatta Latin Amerika’ya açılmaya başladı.
Bütün bunlar ne anlam ifade ediyor, neyi gösteriyor?
Bütün bunlar, Türkiye’nin tarihî derinliğini, köklü medeniyet tecrübesini aktüel hâle getirme, insanlığa adaletin, hakkaniyetin ve barışın hâkim olacağı bir dünyanın yegâne kurucu aktörünün dün olduğu gibi yarın da Türkiye olacağını gösteriyor.
Biz, ister kabul edelim, ister reddedelim, şaşmaz gerçek şu: Türkiye, Türkiye’den ibaret değildir ve Türkiye, Türkiye’den daha fazla bir yerdir.
Batılılar bu yakıcı gerçeği çok iyi biliyorlar: Bir gün, Türkiye’nin, toparlanıp ayağa kalkabileceğini, mazlum dünyayı toparlayabileceğini, adaletin, hakkaniyetin ve sulhün hâkim olacağı yeni bir dünya kurmaya soyunabileceğini çok iyi biliyorlar.
TÜRKİYE, YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ TERKEDERSE...
Türkiye böylesi bir yükümlülükten kaçamaz. Kaçarsa, taşıdığı yükün altında ezilir.
Küresel kapitalist sistem, dünyayı cehenneme çevirdi.
Yeni bir dünya kurulacak ve yeni bir dünyanın kurulmasında Türkiye kurucu kilit rol oynayacak.
Burada haklı olarak sorulması gereken soru şu: İyi de, Türkiye buna hazır mı?
Elbette tam olarak hazır değil ama hazırlanıyor: Henüz katedeceğimiz çok mesafe var ama Türkiye, geri dönüşü olmayan bir yola girdi artık.
O yüzden Türkiye için “engizisyon mahkemesi” kurdular! Türkiye’ye diz çöktürmek için düzmece bir mahkeme, iğrenç bir kumpas bu!
Ne olursa olsun, Türkiye’ye diz çöktüremeyecekler!
Yine de her şeye rağmen bir yandan tuzaklara karşı dikkatli olmak öte yandan da kısa, orta ve uzun vadeli büyük projelerle her alanda büyük atılımlar yapmak zorundayız. Vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.