Celâl, Cemâl ve Kemâl yolculukları açısından Kudüs’ü anlamak-1
Kudüs, tam da işgal edilişinin 100. yılında, işgal edildiği günde, İsrail’in başkenti olarak kabul edildi ABD yönetimi tarafından!
Amerika, şeytanlıkta bir numara!
Siyonistlerse, ABD’yi parmağında oynatmakta!
Kudüs, Müslüman hâkimiyeti dönemlerinde Kudüs oldu; adıyla müsemmâ bir selâm ve hakkaniyet, sulh, selâmet ve emniyet yurdunu Kudüs’te yalnızca müslümanlar kurdu.
Müslümanlar, Mekke’de yola çıkarlar, Medine’de yolda olurlar, Kudüs’te de Yol olurlar ve böylelikle bütün insanlık için insanca, hakça bir dünyanın nasıl inşa edilebileceğinin modelini ortaya koyarlar...
Batılıların da, yahudilerin de korkusu, bunun bir kez daha gerçek olması!
O yüzden ne kadar pahalıya patlarsa patlasın, bütün dertleri, bunun bir kez daha gerçek olmasını önlemek.
TARİHE VE HAYATA, ALLAH’IN SIFATLARI VE İSİMLERİ ÜZERİNDEN B/AKMAK...
İsmail Bursevî Hazretleri, şehirleri, Allah’ın (cc) Esmâü’l-Hüsnâ’sı üzerinden okur ve muazzam bir şehirler topoğrayası yapar; şehirlerin, öncelikle 'ruh fotoğrafları' üzerinden -kelimenin tam anlamıyla- bir şehir felsefesi, oradan da bir tarih felsefesi çıkarır.
Bendeniz de bu yazıda böylesi bir şehir felsefesi, dolayısıyla tarih felsefesi yapmamızı mümkün kılan temelleri sunacak Allah Teâlâ’nın Celâl ve Cemâl sıfatları ekseninde, kışkırtıcı, zihin açıcı bir tarih felsefesi için yol haritası olabilecek özlü bir çaba ortaya koymak niyetindeyim.
Allah’ın sıfatları ve isimleri insanda ve kâinatta değişik şekillerde tezahür ve tecellî eder. Ama Allah’ın hem sıfatları hem de isimleri insanda topyekûn tecellî eder; ancak insan bunu farkedemez çoğu zaman.
Allah’ın sıfatları ve isimleri meselesi, esas itibariyle akîdenin konusudur ama kelâmın, fıkhın, “felsefe”nin, fiziğin, metafiziğin, tarihin, velhâsıl bütün ilimlerin hem konularını, hem konumlarını hem de konuşma biçimlerini belirler.
AKÎDE, SÂBİTELERİ BELİRLER, DEĞİŞKENLERE DİRİLTİCİ RUH ÜFLER...
Şunu söylemiş oluyorum: Akîde, Müslümanlar için sadece bir inanç meselesi değildir; aynı zamanda, hayatın bütün alanlarına yayılan, hayatın bütün alanlarını ve meselelerini anlamaya ve anlamlandırmaya imkân tanıyan bir biliş/ilim, oluş/irfan ve “varoluş”/hikmet meselesidir.
Akîde’nin konumu, konusu ve konuşması, bütün alanlarda/n görülür, işitilir ve hayata geçirilir.
Başka hiç bir inanç veya felsefe sisteminde akîde’nin böylesine hem enlemesine hem boylamasana hayatın her alanına nüfûz eden bir yeri yoktur.
Âkîde, sâbiteleri belirler; bütün diğer ilimler ve faaliyetler de değişkenlere sâbiteler ışığında ruh üfler... Böylelikle değişkenlerin sâbite konumuna yükseltilmesi, insanın yerini ve konumunu şaşırmaması sağlanır, her hâl ve şartta insanlığın önünün açılması mümkün hâle gelir.
MEDENİYET, ALLAH TEÂLÂ’NIN 'CELÂL' VE 'CEMÂL' SIFATLARININ TEZAHÜRÜDÜR...
İslâm, doğumundan 50 yıl geçmeden Doğu’da Çin’e, Batı’da İspanya’ya kadar uzandı. Tarih felsefecileri İslâm’ın bu kadar kısa bir süre içinde dünyanın neredeyse en ücrâ köşelerine kadar 'şimşek hızı'yla yayıldığına dikkat çekerler ve bunu izah etmekte güçlük çektiklerini açıkça itiraf ederler.
İslâm’ın kısa sürede bu kadar hızlı bir şekilde yayılmasının sırrı, öncelikle sâbitelerinin muhkem, sarsılmaz olmasında ve insanlığın varoluşsal sorunlarını, insanı sarıp sarmalayan ölçekte aynı anda hem sade hem de derûnî bir şekilde izah edebilme husûsiyeti sergilemesinde gizli.
Allah Teala’nın Celâl ve Cemâl sıfatları, insanın biliş, oluş ve varoluş yolculuğunun iki ana eksenini oluşturur.
Celâl sıfatıyla, Allah’ın 'azamet'i tecellî eder, Cemâl sıfatıyla 'rahmet'i.
Medeniyet, Mekke ve Medine süreçlerinin toplamıdır.
Mekke sürecinde Celâl sıfatı, Medine sürecinde de Cemâl sıfatı öne çıkmıştır. Medeniyet süreci ise Kemâl noktasına Kudüs’te ulaşmış, hakikat ve merhamet, sulh ve selâmet kâmil anlamda bütün insanlığa sunulmuştur.
Yarınki yazıda bu tartışmayı kaldığım yerden sürdüreceğim nasipse...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.