Ah Özal ah!
26 Ekim'de SP kongresi dışında bir başka kongre daha var..
SP kongresinde tek aday olduğu için bir sürpriz beklenmiyor. Sadece yönetim kurulunda kimlerin olacağı merak konusu.
Bir diğer kongre ise ANAP kongresi.
Özal'ın partisinin genel başkanlığı için dört aday yarışıyor.. “Ölüyü diriltmek için dört aday...”ın adı öne çıkıyor. Bunlardan biri de Ahmet Özal..
Diğer adaylara gelince Murat Akdeniz, Salih Uzun ve Metin Karadayı.. 1967 Çorum doğumlu Murat Akdeniz, “Özal, Akbulut, Yılmaz, Özdemir, Nas ve Mumcu dönemleri bir bütündür” diyor..
Salih Uzun, 1970 doğumlu. Bürokraside değişik görevlerde bulundu. Ülkenin en büyük ihtiyacının kavgasız, ihtilafsız bir ortam olduğu görüşünde.
Metin Karadayı 1971 İstanbul doğumlu. Aslen Sinoplu, serbest muhasebeci ve mali müşavir. Tabanın nabzını tutmaya çalışıyor.
Özal’ın en büyük şansı ise “babasının oğlu” olması. Sonuçta aileden biri.. Partinin omurgasını oluşturan muhafazakar kesime yabancılaşmanın faturası olarak görüyor yaşananları..
Hale bakar mısınız, Özal'ın partisi zaman içinde kimlerin eline geçti.. Mesut Yılmaz'ın Apo ile örtülü ilişkisinden söz ediliyor bugün..
Özal, Akbulut’u; Semra hanım, Yılmaz’ı seçmişti.. Hasan Celal Güzel dışlandı. Ve parti rotasından çıktı..
ANAP 28 Şubat sürecinde büyük yara aldı. 27 Nisan e-muhtırasına destek vererek kendini bitirdi..
Sağda ittifak arayışları başarısızlıkla sonuçlanmıştı.. Düşünebiliyor musunuz, Susurluk zanlısı Ağar'la, Mumcu bir araya gelip, merkez sağ yeni bir siyasi hareket örgütleyeceklerdi. Ama olmadı.
Gül'ün Cumhurbaşkanlığı, Anayasa değişikliği, askerlerin siyasete müdahalesi gibi konularda ANAP demokrat bir duruş sergileyemedi.. Ve bu işin sonunda bugünlere gelindi..
Karadayı 1971, Uzun 1970, Akdeniz 1967, Özal 1955 doğumlu. Yaş ortalaması 42, Özal dışındakilerin yaş ortalaması 36 gibi. En gençleri Karadayı 1971 doğumlu, en yaşlıları ise Ahmet Özal 1955 doğumlu..
Özal sonrası ANAP'ın bir daha iki yakası bir araya gelmedi. Yılmaz döneminde ANAP rotasından saptı ve Özal'ın hayatı boyunca mücadele ettiği çevrelerin dümen suyuna girildi.. Erkan Mumcu, genç ve demokrat bir isim olarak “bir umut” idi. Ama bu umut kısa sürede söndü.. Yükselen bir hareket olan AK Parti'den istifa ederek ANAP’ın başına geçti. Ne sağı, ne solu, ne liberalleri, ne “ılımlı İslâm”a oynayan ABD'yi, ne de AB'yi tatmin etti.. Aslında hep bir beklenti vardı ve bu beklenti de parti tabanında kıpırdanışlara sebeb oluyordu.. Bu durum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Meclis'in boykot edilmesine kadar sürdü. Sağda ittifak arayışları ve AK Parti karşıtlığı üzerine kurgulanan siyaset iflas etmişti.. CHP'nin 367 krizine destek veren ANAP ve Ağar'ın başkanlığındaki DP birlikte çöktü.. İki parti 22 Temmuz seçimlerde birlikte aday gösterecekti. Ama o da olmadı. Sonunda ANAP seçimlere katılamadı ve bu da Mumcu döneminin sonu oldu..
Ah Özal ah! Bugün yaşananlarda onun da payı var.. Özal'ın, olumlu ya da olumsuz şekilde siyasetteki etkileri, her gün biraz daha iyi anlaşılıyor.. Onun yokluğunun siyasi hayatta doğurduğu boşluk hâlâ tam olarak doldurulamıyor..
Siyasi yelpazede bugün bir boşluk var mı? Özal'ın 4 eğilimini bir araya getirecek bir lider kim olabilir?.. Bu kişilerin siyasi geçmişleri ne? Kadroları, bir projeleri var mı? Parayı nereden bulacaklar?..
Öncelikle, halk şunu merak ediyor: İslâm ve Kürt sorununa bakışları ne? İnsan hakları ve demokratik talepler, terör, anayasa değişikliği konusunda düşünceleriniz ne?
Ergenekon davasına nasıl bakıyorsunuz?
Askerlerin idare içinde yeri ve rolü ne olacak?
Filistin ve Ortadoğu sorununa bakışınız!
İslâm Ülkeleri, ABD, AB, İsrail ve Rusya ile ilişkiler konusunda ne düşünüyorsunuz?
İşsizlikle nasıl başedeceksiniz? Ekonomi politikanız ne olacak?
Yolsuzlukları nasıl önleyeceksiniz?
Artık, “bana güven gerisini merak etme sen” dönemi bitti!
Bu sorulara net bir cevap vermeden kimse kimseye oy vermez..
Öyle ideolojik sloganlar, kurtarıcı liderler, büyülü formüller dönemi bitti.. Kimseye çok fazla güvenmiyor seçmen.. Öyle “vatan millet” diye koşuşturan partizanlar dönemi de sona eriyor.. Siyaset, daha pragmatik, daha rasyonal bir iş alanı haline geliyor..
Numan Kurtulmuş'un liderliğinde SP'nin nasıl bir yol izleyeceğini de bu süreçte hep birlikte göreceğiz..
Aslında siyasi yelpazede ne sağ, ne sol yerli yerinde değil.. CHP solu temsil etmediği gibi DYP de sağı temsil etmiyor. AK Parti ne bir merkez parti, ne de klasik bir liberal partiye benziyor.. SP'nin temsil ettiği oy da belli.. “Milliyetçi” olmak da artık ne anlama geliyor, o da çok belli değil. Dün yanlış kurgulanmış bir siyasi yapı vardı, bugün ne olduğu belli olmayan bir durumla karşı karşıyayız..
Değişen dengeler ve şartlara göre siyasi yapılarının yeniden şekillenmesi ve dengelerin yeniden kurulması gerekiyor.. En küçük partisinden en büyüğüne kadar, değişiklik kaçınılmaz..
SP ve ANAP kongreleri, değişim için ilk adımı atıyor..
Bakalım kongrelerinde Türkiye gündemine ilişkin hangi mesajları verecekler, nasıl bir kadro kuracaklar ve ilk adımları ne olacak?!.
Eğer Türkiye'nin gündeminde etkin bir konumda olmayacaklarsa, bu, tasfiyelerinden önce son hamle olabilir.. Onun için başarmak zorundalar.
Eğer SP ve ANAP başaracaksa, AK Parti'nin de kendini gözden geçirmesi şart. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.