Savaşta yapılacaklar listesi
Afrin operasyonu değil meselemiz sadece.
PKK/PYD örgütünün kontrol ettiği Afrin, Fırat’ın batısında, toplasanız sınırımızın 100 km kısmını kaplamıyor.
Peki ya Fırat’ın doğusu? Orada aynı örgütün kontrol ettiği sınır neredeyse 500 km. Hem de ABD’nin en güçlü silahları, operasyon merkezi, özel kuvvetleri, havalimanı bu tarafta.
PKK/PYD Suriye’de toplamda 600 km sınırımızı kontrol ediyor.
Ve biz, Suriye topraklarının % 40’ını kontrol eden, ABD’nin 4 bin 800 tır dolusu ağır silah verdiği, 80 binden fazla militandan kurulmuş bir orduya savaş açtığımızı ilan ettik. Bu ordu şehirlere yerleşmiş, tahkim etmiş, tüneller, korunaklar, barikatlar inşa etmiş bizim gelmemizi bekliyor.
Gözünüze Sur, Nusaybin, Cizre gibi bölgelerde yaşanan hendek terörünü getirin. Çok çetin olmuştu değil mi? Oradaki militan sayısı, sanırım 3 bin civarındaydı. Şimdi 80 bin militandan ve artı olarak çok ciddi bir ABD desteğinden bahsediyoruz.
Bunları neden anlatıyorum?
Bir savaşa giriyoruz. Üstelik başka bir ülkede.
Aslında cümleyi şöyle kurmalıyız.
Bir savaşa girdik. Hem de başka bir ülkede.
Cerablus operasyonundan beri fiili savaşın içindeyiz. Uçakların, tankların, helikopterlerin, topların, özel kuvvetlerin kullanıldığı bir savaştır bu.
Bu savaşın yeni aşamalarını yaşayacağız. Afrin ve Münbiç’e gireceğiz. Şu anda obüsler kara birliklerinin girdiği alanlarda “yumuşatma” atışı yapıyor.
Eğer savaştaysak, eğer vatan saldırı altındaysa, eğer beka sorunumuz varsa, askeri önlemlerin haricinde, başka şeyler de yapmalıyız.
Bunlar da vatan savunmasında ‘yumuşak güçler’ sınıfına giriyor.
MİLLİ SAVUNMA HATTI KURMAK
Eğer vatan saldırı altındaysa o zaman bir savunma hattı kurmalıyız. Bu savunma hattı için, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, ayrım yapmadan her kesimden insana ihtiyacımız var.
Ülkede dindarları, ülkücüleri, solcuları, sağcıları, Türkleri, Kürtleri, Arapları kim varsa ayırt etmeden vatan savunması için ikna etmeli, ayrılıkları unutmalı ve bir araya getirilmeliyiz.
Siyasetten medyaya, iş dünyasından sivil topluma kadar, her yerde bir seferberlik havası olmalı, illaki birlik beraberlik kurulmalı.
Toplumu ayrıştıran değil, birleştiren bir söylemle, herkesi bu milli savuma hattına çekmeliyiz. Bu görev de iktidara düşer.
MUHALEFETİN TABANI BİLGİLENDİRİLMELİ
CHP ve HDP yönetiminden ben değil, partililer de umudunu kestiği için muhalefet derken, tabanda onlara oy veren vatandaşlarımızı kastediyorum. Hükümet, içinde bulunduğumuz şartları o tabana iyi anlatmalı. Zira süreç içinde CHP lideri Esed’e, HDP yönetimi de PKK/PYD’ye destek verdi.
Şimdi Türkiye bu iki kesime karşı mücadele ederken, parti yöneticilerinin yanlış propagandasına karşı muhalefetin tabanını bilgilendirmeli ve kazanmalıdır.
KÜRTLERE DURUM İYİ ANLATILMALI
Şimdi Kürt kimliğini istismar eden PKK/PYD örgütüne karşı savaşa girilirken, o örgütün Türkiye içinde yaşayan Kürtleri kandırması ve tahrik etmesine karşı önlem alınmalı. Kobani olaylarında sokakları nasıl terörize ettiklerini unutmayalım.
Zaten Barzani meselesinde Kürtlerde bir burukluk oluştu. Şimdi HDP’nin, PKK’nın, PYD’nin ve onun müttefiki ABD’nin kirli propagandasına karşı ciddi önlemler alınmalı. Hele hele, MHP ile milliyetçilik dozu çok yükselmiş bir ittifaktan sonra, provokasyon riski daha da artmış durumda.
Bu konuda özel siyasal iletişim çalışmaları yapılmalıdır.
KAMU DİPLOMASİ KURUMU ACİL KURULMALI
Üzülerek belirteyim, PKK/PYD’nin global iletişim gücü, Türkiye devletinin global iletişim gücünden daha kuvvetlidir. Hele şimdi ABD bu örgütle ittifak yaptığına göre, örtülü olarak ABD medyası da PKK/PYD propagandasının bir parçası olacak. ‘Türkiye’nin Kürtlere soykırım yaptığı’ iddialarından tutun, ‘sivil öldürdüğü’ iddialarına kadar her türlü kirli propagandayı beklemeliyiz.
Bunu önlemenin yolu, bunlarla mücadele edecek bir kuruma sahip olmaktır. Bunun adı Kamu Diplomasi Kurumu’dur. Maalesef bizim böyle bir kurumumuz hala yok. ABD’de ise 11 bin kişi bu kurumda çalışıyor.
Türkiye FETÖ, PKK ve IŞİD konusunda dünya kamuoyunda haklıyken haksız konuma düşmüş yegâne ülkelerden biridir. Sebebi de iletişime ve kamu diplomasi meselesine yeterince önem verilmemesidir.
Şimdi perişan haldeki basın, olmayan uluslararası medya ve devlet medyasını düzene sokacak acil bir hamle gerekiyor.
Sonuç olarak:
Eğer beka meselemiz varsa, eğer bir savaşa gireceksek, sadece güvenlik konusu değil, daha birçok meseleyi konuşmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.