Sert bir ‘Zeytin Dalı’
Anlamıyor, anlamıyor, anlamıyor, anlamıyor.
Kim anlamıyor?
ABD anlamıyor.
Neyi?
Türkiye’nin PYD konusundaki hassasiyetini.
Alakası yok. Anlıyor da, anlamazdan geliyor.
Geçen hafta, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Kanada’da Amerikalı mevkidaşına... Neydi adı? Eskiden bütün kabinelerini bilirdik. Şimdi doğrusu bir tek Trump’ı biliyorum.
Özel isimlere duyarlığım azalmış olabilir. Hikayenin bütününü görmek daha öncelikli...
Rex Tillerson. Bir kere kağıttan okudum, artık unutmam.
Çavuşoğlu Kanada’da Tillerson’a çok net anlatmıştı Türkiye’nin kararlılığını. Hatta biraz sert.
Kulağımız ABD’deydi.
‘Afrin’le ilgilenmiyoruz.’
Doğru mu söylüyorlar? Niye ilgilenmiyorlar ki? Bizi bir tuzağa mı çekmek istiyorlar?
Pentagon değişik konuşuyor, Dışişleri değişik, Trump’ın sözcüleri değişik.
Diplomatik açıdan dağınık bir cephe.
Ben biraz zaman alacağını düşünüyordum, harekata giden diplomatik yolun hazırlanmasının.
Tamam, Amerika karşı gibi görünüyor, ama duruşu gevşek.
Rusya ne olacak? Malum, onlar da PYD ile iş tutma seçeneğini feda etmek istemiyor?
Fakat, Türkiye için hayati olan bir meselede ‘anlayışlı’ davranmak geleceğe dönük bir diplomatik ‘yatırım’ sayılabilir.
Türkiye bunu unutmaz.
Ya Esat?
PYD’yi sevmiyor ama, Türkiye’yi de sevmiyor. (Hoş, Türkiye de onu sevmiyor.)
‘Uçağınızı vururuz’ bile dediler.
Türkiye diplomatik yolu başarıyla, hem de kısa bir zamanda temizledi.
Suriye’yle temas kurdu mu? Başbakan Yıldırım, bunun Rusya üzerinden yapıldığını söylüyor.
Suriye’deki büyük aktörlerden biri de İran.
Diplomatik yolun hazırlanması, Türkiye’nin hassasiyetinin İran’a anlatılmasını da içeriyor.
Genelkurmay Nato’da ve başka zeminlerde Amerikalı ve Avrupalı askeri erkanla temastaydı.
MİT araziyi tanıyordu.
Türkiye, Amerika’nın dağınık ve karışık duruşu dahil bütün verileri kendi saha bilgisiyle yorumladı.
Sonuç ‘pozitif’ çıktı.
Elbette böyle bir harekatın riskleri de vardı.
Riskleri göze aldı ve girdi.
Türkiye’nin Suriye’de Fırat Kalkanı’ndan sonra attığı ikinci büyük adım.
Adı ‘Zeytin Dalı.’
‘Barış’a bir gönderme var.
Fırat Kalkanı’ndan sonra on binlerce Suriyeli Türkiye’nin sulha kavuşturduğu Cerablus’a ve mücavir yerlere geri dönmüştü.
Afrin’de asayiş temin edildiğinde belki daha çok insan memleketine dönecek.
Mete Yarar bu sayının 500 bine varabileceğini söylüyor.
Sulh ve sükunun oralarda meskun Kürtlere de faydası olur. (PYD’ye demedim.)
Adı istikbale matuf tasavvurlara uygun düşse de... Sonuçta askeri bir harekat.
Yani sert bir zeytin dalı.
Biraz ‘kızılcık sopası’ çağrışımı yapıyor.
Ne oldu şimdi?
Türkiye, etrafındaki terör hareketleri karşısında pasif kalmayacağını, şu ana kadar anlamayan ‘müttefik’lerine ‘fiil’in diliyle bir defa daha söylemiş oldu.
Nato’dan uzaklaştık mı?
Zannetmiyorum. Ama ‘madalyonun öteki yüzü’nü gösterdik.
Suriye bizim komşumuz.
Suriyeliler bizim akrabalarımız.
Onlar için de, bizim için de devamı güzel gelir inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.