McCain ile Obama arasında
Dünyada Obanmania olsa da aslında Obama ile McCain arasında bölünme de var. Sözgelimi İslamofaşist tabirini üretenlerden birisi olan Michael Rubin seçimleri Obama kazanacak ve McCain kaybedecek diye neredeyse tıknefes olacak. Zira Obama şunları söylüyor: İran’la görüşmek dünyanın sonu değil. Biz geçmişte kimlerle görüşmedik ki. Onlar arasında Stalin de Mao da var. İran liderleri ise bize göre onlardan daha tehlikeli değil. Bunun yanında elbette şöyle sözleri de var : İsrail’i tehdit eden bizi tehdit etmiş olur. Biz iki devlet tek millet gibiyiz (Azerbaycan-Türkiye örneği gibi). Aynı değerleri paylaşıyoruz. İşin ikinci ayağında; McCain’in yardımcısı bayan Palin, İsrail’in İran’a saldırması için açık çek verirken ve McCain de: "İran karşısındaki bütün seçenekler saldırı yine saldırı” derken Obama’nın yardımcısı Biden ise farklı telden çalıyor. Birkaç yıl önce İsrail’i ziyaret ettiğinde İsrailli liderlere John Abizaid gibi nasihat etmiş ve ‘İsrail de nükleer İran’la yaşamaya alışmalı’ demişti. Belki de mukabil nükleer silâhları olan İsrail, İran’la yaşamaya alışabilir ama yine Amerikalılara göre bölge ülkeleri nükleer İran’la yaşamaya alışamayacaklar. Zira onların hiç nükleer ilahları yok. Onlar da en azından iki ülke ile nükleer silâhlar konusunda eşit olmak isteyeceklerdir. Çok ilginçtir: Hem Demokrat kanatta hem de Cumhuriyetçi kanatta yer alan Yahudi zevat İran’ın nükleer silâhlar edinmede eli kulağında olduğunu söylemektedir. Buna delil olarak Baradey’in başında bulunduğu Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun raporlarını gösteriyorlar. Bu raporlarda nükleer tesislerin civarında nükleer silâh projesinin kanıtı mesabesinde sızıntılara dair bulgular edinilmiş. Obama’nın danışmanlarından olan Dennis Ross artık İran’ı nükleer güç olarak tasvir etmektedir. Zira 2001 yılında tek bir santrüfüje sahip olmayan İran bugün itibarıyla hedeflerinin çoğunu gerçekleştirmiş ve 6000 hedefinin 4000'ini yakalamıştır. Michael Rubin’e göre ise İran nükleer silâh üretme kapasitesini yakalamış ve bu zaman meselesi haline gelmiştir. Dilerse ve üretim üzerine yoğunlaşırsa bir ay içinde nükleer silâh üretebilir.
***
Bu hususta bir iltibas var. İran birçok uzmanının da belirttiği gibi, aslında nükleer programıyla alâkalı belirsizlik politikası izliyor. Bu İsrail’in de politikasıdır. Kimileri İran’ın nükleer silâh edinmesinin gerekçesi ve meşruiyeti için ABD’nin Irak ve Afganistan’ı işgalini göstermektedir. Bu iki cihetle yanlıştır. Birincisi, Afganistan ve Irak işgalleri her iki ülkenin de çıkarına olmuştur ve İran her iki ülkenin işgalinde de açıktan veya dolaylı olarak ABD’ye yardımcı olmuştur. Teknik bir ayrıntı da şudur., Amerikan istihbarat teşkilâtlarının raporundaki gibi İran, 2003 yılından itibaren askerî amaçlı nükleer programını (muvakkat olarak) durdurmuştur. Bunun nedeni ABD’nin öfkesini ve gazabını çekmemektir. İran’ın nükleer çabaları ise Şah dönemine kadar geriye gitmekle birlikte Hatemi döneminde de sürdürülmüştür. ABD’nin uzlaşmaz politikaları sonucu Nejad iktidara geldikten sonra ileriye kaçış politikası olarak ‘sivil ve enerji amaçlı’ olarak İran nükleer programını sürdürmüştür. Nükleer program konusunda İran’daki ılımlılarla radikaller arasındaki temel fark taktik düzeydedir. Hatemi yanlısı çizgi İran’ın, nükleer hedeflerine ulaşıncaya kadar alttan alma ve köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı deme politikası izlemesini esas almaktadır. Buna mukabil, Ahmedinejad’ın politikası ise hem ilerleme hem de pazarlık amacı taşımaktadır. Bundan dolayı gürültülü bir biçimde İran’ın nükleer hakkını savunmaktadır. Kimilerine göre bu hususta Batı’nın izlediği politika, uzlaşma İran’ınkisi ise takiyyedir. Yine kimilerine göre İranlılar satranç oynarken Amerikalılar Chequers oynamaktadır.
***
New York Times gazetesi, oğul Bush karşısında daha önce almış olduğu aleyhte tutum nedeniyle baba Bush’un öfkesini üzerine çekmişti. Amerikan basını da genelde Obama’yı destekli-yor. Washington Post da buna dahil. Burada İran ile Kaide rol dağılımı yapmış gibi gözüküyor. Kaide Bush’da olduğu gibi 2008 seçimlerinde de halefi McCain’i destekliyor. Buna mukabil İranlılar sessiz ve derinden gidiyorlar ve ibreler Obama’dan yana değiştikçe dünya ile birlikte Obamania oluyorlar. Dünya ile birlikte hareket etmek diye ise buna derler. Halbuki BM Genelkurul toplantıları sırasında ABD’de bulunan Ahmedinejad bu husustaki sorular karşısında renk vermemişti. Ne zaman ekonomik nedenlerden dolayı göstergeler tepetaklak oldu bu defa İran da pusudan çıktı ve tercihini ifade eder oldu. Bununla birlikte, Nejad Irak yönetimine ‘ABD dostlarını satar ve onunla yapılan anlaşmalara güven olmaz’ diye nasihat etmektedir. El hak doğrudur. Mesut Barzani’nin Tahran ziyareti sırasında onunla görüşen Ayetullah Rafsancani de ABD’nin bölgedeki varlığının çok tehlikeli olduğunu ifade etmiştir. Bunlar doğru. İran ABD’nin Irak’tan çekilmesini istiyor. Afganistan için aynı şeyler söylenemez. ABD ve İran’ın her iki ülkede de ortak çıkarları var. Ama ABD’nin Irak’taki varlığı İran için riskli. Afganistan’daki varlığı da riskli olmakla birlikte risk değerlendirmesinde onlar için Taliban rejimi daha riskli. Bundan dolayı Taliban’ın gelmesindense ABD’nin varlığını yeğlerler. Aksi takdirde zaten durduk yerde neden Taliban’ın devrilmesi için ABD ile işbirliği yapsınlardı! Nitekim, Muttaki’nin açıklamaları da bu doğrultudadır. Nasrallah gibi olmak isteyen ama bunu başaramayan Mukteda Sadr’ın mercii- taklidi Kazım Hüseyni Hairi Maliki hükümetiyle ABD arasında varılacak güvenlik anlaşmasının Irak halkı için onur kırıcı (müzil) olduğunu ifade etmiştir. Elbetteki doğrudur. Önemli olan bu sonuçları önceden kestirebilmekti. ABD ile İran arasında üçlü seçenek vardır. Bu seçeneklerden birisi de facto olarak birlikte yaşamayı öğrenmektir. İkincisi nüfuz paylaşımı ve işbirliği, üçüncüsü de savaş halidir. Kimilerine göre Amerikalılar Araplardan habersiz İranlılarla kıydıkları sigayı kalıcı bir nikâha dönüştürebilirler. Ama Nejad’ın aksine Peace’in yazarı Dennis Ross ‘dostlarımızı arkadan hançerlemeyiz. Satmayız’ iddiasında. ‘İran’la görüşme yaparsak bu aleni ve şeffaf olacaktır’ demektedir. Hadi bakalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.