Gizli planın son safhası: Türkiye’yi oyalamak.. Olmaz, bu sefer olmaz!
Şuraya not bırakayım..
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın dün Ankara’da verdiği bütün sözler, taahhütler, iki ülke ilişkilerini normalleştirmeye dönük bütün teklifler yalan çıkacak. ABD yalanlar tarihine bir ekleme daha yapılmış olacak. Çünkü, yirmi yıldır bölgemizde, Türkiye’nin çevresinde yürüttükleri operasyonlar konusunda bize verdikleri sözlerin tamamı yalan çıktı.
Hep bir gizli gündemleri vardı, bu gizli gündem büyük oranda “Türkiye ile dostluk, ortaklık” üzerinden yürütüldü. O gizli gündem gün geldi Türkiye’yi vurmaya başladı, bütün projenin en sonunda “Türkiye Cephesi” açma ile sonuçlanacağı netleşti. 15 Temmuz saldırısı ile bu cephe açılmak istendi ve biz o zaman ayağa kalktık.
Nasıl da telaşlandılar!
Fırat Kalkanı ve Afrin harekatı ile harekete geçtik, kendimizi korumaya almaya başladık. Bu iki operasyon, aldatma manevralarını boşa çıkardı, gizli gündemleri açık etti, ABD’yi telaşlandırdı. Çünkü Irak işgalinden bu yana adım adım devam eden o büyük proje, tam da sona yaklaşıldığı anda bozuluyordu.
Irak’ın işgali ile Suriye Savaşı’nın başlatılması, Suriye’deki ortaklık formül ve projelerinin tamamında Türkiye’nin yalnız bırakılması, en sonunda PKK ile ortaklık kurulup ülkemizin vurulması, büyük projenin gizli taraflarını gizlenemez hale getirdi. Artık “ortaklık, müttefiklik, iyi ilişkiler” söylemi işe yaramaz oldu.
Sözler ve eylemler arasındaki çelişki, ABD’de her kafadan birbirinin zıddı açıklamalar gelmesi, Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verdiği sözlerin Pentagon ve CIA tarafından boşa çıkarılması, Suriye’deki ABD askerlerinin bir tür örgüt gibi kendi başına hareket ediyor görüntüsü, Türkiye-ABD ilişkilerini tarihin en zor dönemine sürükledi. Türkiye’nin, kendini koruma kaygısından başka bir seçeneği yoktu.
Yalanların en rezilcesi: Kimse suskun kalmamızı istemesin..
Kimse bizden, ABD ile dostluk adına kendi ülkemizin vurulmasına, dağıtılmak istenmesine suskun kalmamızı beklemesin. Kimse dostluk ortaklık oyunlarıyla bizi oyalamaya, yavaşlatmaya da kalkışmasın. Hiçbir ülke böyle bir şeye suskun kalamaz. Türkiye de kalmayacaktır.
Yirmi yıldır sözlerine yalan olduğunu bile bile inandık. Çoğu zaman inanmak zorunda kaldık. Çünkü başka sıkıntılarımız vardı. Çünkü Türkiye kendi yolunu çizmekte sıkıntı yaşıyordu. Çünkü Türkiye ardı ardına içeriden vuruluyordu.
İlk kez kendi doğrularımızla harekete geçtik. İlk kez milli bir devlet aklı olgunlaştı. İlk kez bizim için tehdit olanları kendi dilimizle tanımlamayı başardık. Biz harekete geçince panik halinde Ankara’ya akın etmeye başladılar. Eski sözlerden, vaatlerden başka ellerinde hiçbir şey yoktu.
PKK’yı silaha boğarken, Suriye sınırından ve Türkiye içinden bu ülke için ne kadar hassasiyet varsa hedef alınırken kapılarımıza akmaya başladılar. Savunma Bakanı Jim Mattis’in “gerekirse YPG ile PKK’yı savaştırırız” gibi abuk sabuk laflar etmesi ABD’nin yalan uydurmakta bile artık zorlandığının işaretidir. Yalanların en rezilcesiydi bu. Bir ülke nasıl bu hallere düşer, ya da bir ülke Türkiye gibi bir ülkeyi bu şekilde kandıracağını nasıl zanneder inanmak mümkün değil.
Defalarca test ettik: Tillerson’ın sözünü CIA da, Pentagon da reddedecek..
Şunu da not edelim:
Bundan sonra Suriye ya da her hangi bir yerde ABD ile hiçbir stratejik önceliğimiz örtüşemeyecek. Bunu defalarca test ettik, biliyoruz, görüyoruz. Bundan sonra nerelerde çatışma alanları, ayrışmalar yaşanacağını okuyoruz.
Hal böyle iken ABD’nin ipiyle bölgeye bakmak bize olağanüstü bedeller ödetecektir. Çünkü Suriye’nin kuzeyindeki planlama Türkiye cephesi içindir. İsrail öncelikleri içindir. 15 Temmuz’un devamı içindir. Eğer biz bugün o yalanlara bir kez daha inanırsak, 15 Temmuz saldırılarını inkar etmek zorunda kalırız…
Suriye’deki ABD askerleri başka bir güç tarafından yönetiliyor. Washington’da kimin ne söylediği bile belli değil. Karşımızda bir Amerika yok. Bir iktidar parçalanması var. Devlet içindeki bazı yapılar çeteleşmiş, ayrı devlet gibi çalışıyor. Eğer öyle ise, hangi Amerika’yı muhatap alacağız? Kimin sözüne inanacağız? Tillerson’ın sözünü Pentagon reddedecek, CIA reddedecek, o sözlerin tamamı havada kalacak, bilmiyor muyuz..
Birileri içeriden ABD dışarıdan.. Oyun aynı: Türkiye’yi oyalama..
Her şey Türkiye’yi oyalama üzerine kurgulandı. Bu, yıllardır da böyleydi. Suriye savaşı başladığı günden bu yana böyleydi. Savaşın çıkarılması bile bunun üzerine kurgulanmıştı. Çünkü ana cephe Türkiye olacaktı, adım adım o ortam olgunlaştırılacaktı.
Ama bakıyoruz, birileri içeriden ABD dışarıdan aynı oyunu oynamaya devam ediyor. Tillerson’ın sözlerinin içerideki taraftarları da en az ABD kadar Türkiye’yi oyalama çabalarının içinde hareket ediyor.
Türkiye’nin siyasi aklı şunu hesaba katmalı bence: Bu bir terör meselesi değil. Bir Suriye rejimi meselesi değil. Türkiye-ABD ilişkilerinin kırılmasıyla sınırlı bir mesele de değil.
Yeni bir coğrafya inşa ediliyor: Biz ne olacağız?
Herkes şunu bilsin: Yeni bir coğrafya inşa ediliyor. Coğrafyanın değişimi zihinlerin değişimidir. Kendimize, ülkemize, dünyaya bakışımızın değişimidir. Bunların ne kadar bizden, ne kadar yabancı olacağına bu coğrafya değişimi karar verecektir.
Birinci Dünya Savaşı’nda nasıl değiştiyse, daha önceki büyük krizlerde nasıl değiştiyse şimdi de bütün coğrafya, harita öyle değişiyor, değişecek.
Mesele bütün o taktik savaşların ötesinde yeni coğrafyada biz ne olacağız, ne kadar olacağız, nereye kadar olacağız, bu coğrafyayı ne kadar belirleyeceğiz..
Bu coğrafya biz olmadan belirlenemez
Bu da, tarihin derinliklerinden geleceğin belirsizliklerine doğru uzun vadeli bir perspektif şart demektir. Bakış açısı bu mutlak olmalı. Bakış acımız, içerideki bazı grupların küçük hesapları ile, dışarıdaki bazı ülkelerin bölgesel çıkarlarının örtüşmesine göre biçimlenmemeli.
ABD ilk kez bu coğrafyayı belirleme konusunda çaresiz duruma düştü. İstediğini yapamıyor, yapamayacak da.. Bu yeni coğrafya biz olmadan belirlenemez, o harita biz olmadan çizilemez. Çünkü ilk kez o derinlik o bakış açısı böylesine güçlü bir şekilde öne çıktı.
Çok tehlikeli bir hesap yapıyorlar: Türkiye’yi yapayalnız bırakmak..
Şunu da not edelim:
ABD’nin o topraklardan çekilmesi, PKK ile ilişkisini kesmesi, verdiği silahları geri alması, PKK üzerinden Türkiye’yi rahatsız eden hesaplarının tamamından vazgeçmesi dışında anlaşma yapmak mümkün değildir.
Şunu deniyorlar: Türkiye ile yakınlaşmak, Suriye’de işbirliği yapmak, Rusya ve İran’ı endişelendirmek, Türkiye ile Rusya ve İran’ın bölgesel yakınlaşmasını sabote etmek… Bugünkü hesap budur.
Bunun sonucu ne, biliyor musunuz? Türkiye’nin yapayalnız kalmasıdır. Bu sonuç ortaya çıktığı anda, Rusya ve İran’la işbirliği kanalları zedelendiği anda ABD’nin yalan manevrası başarılı olmuş olacaktır. İşte o zaman biz, Türkiye, bölgesel bir işbirliği imkanını bir daha bulamayacağız. Hiçbir ülke ile…
Gizli gündemin son safhası: Biz bu oyunu yutmayacağız
İşte o zaman ABD ve İsrail’in bölgesel oyunlarının içinde duvardan duvara savruluruz. İşte o zaman Türkiye’yi koruma adına hiçbir adım atamayacağız. İşte o zaman Rusya Türkiye ile hiçbir konuda işbirliğine gitmeyecek. İşte asıl o zaman ABD PKK ile daha güçlü çalışacak, Türkiye’yi daha köşeye sıkıştıracak, o gizli gündemin son safhasına geçmiş olacak.
İşte o zaman ABD ve PKK’nın oyunlarının içerideki operasyoncuları da harekete geçecek. Türkiye bu oyuna düşmez, düşmeyecektir.
Biz sözlere bakmıyoruz. ABD silahları ile askerlerimiz şehit edilirken, tanklarımız vurulurken, ABD’nin paralı askerlerine dönüşürken PKK ile sivillerimiz katledilirken biz hiçbir söze inanmayız.
Biz bu sefer bu oyunu yutmayız. Kimse böyle bir umuda kapılmasın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.