Dolar sorunu özel oldu
Geçen yılın kasım ayının son haftasında, dolar/TL kuru ortalama 3,93’lerin üzerine çıkış yaptıktan sonra düşüşe geçiyor. Öncesinde ise eylül ayında 3,50’leden başlayan bir yükseliş hareketi var. İşte o eylül-kasım yükselişinde, yurt içindeki yapancı para mevduatları 204 milyar dolardan 192 milyar dolara kadar eriyor.
Eylül-kasım (2017) dolar yükselişinde yurtiçi tasarruf sahipleri 11,5 milyar dolar döviz bozduruyor.
Lakin, kasım ayının son haftasında başlayan dolar/TL kurundaki düşüş işin rengini değiştiriyor. Nerede ise kurdaki her düşüş, yeni dolar alımı olarak kullanılıyor.
24 kasım 2017 haftasında dolar/TL kuru 3,93’ün üzerinde seyrederken, yabancı para mevduatları da 193,5 milyar dolar seviyesinde seyrediyor. Dolar, lira karşısında değer kaybettikçe, yabancı para mevduatı artıyor. Ve Şubat ayının son haftasında yabancı para mevduatı 208 milyar 441 milyon dolara çıkıyor.
Yurtiçi tasarruflarda yaklaşık 15 milyar dolarlık bir döviz artışı yaşanıyor. Dolardaki yüzde 3,3’lük değer kaybı, yabancı para mevduatlarında yüzde 7,7 artışa yol açıyor.
Analistlerin 3,72-3,85 aralığında sıkışan dolar/lira grafiğinde yön tayini için henüz erken olduğunu söylediği bir ortamda, tasarruf sahiplerinin çoktan düşüşü alım fırsatı olarak değerlendirdikleri anlaşılıyor. O zaman önümüzdeki dönem ne olacak? Biriken bir risk potansiyeli mi var; yoksa küresel uyum mu sağlanacak?
LİRAYA HAS HAREKETLER
Bildiğiniz gibi aslında lira sadece dolara karşı değer kaybetmiyor. Bir çok emsal ülke para birimine karşı da değer kaybediyor veya değer kazanamıyor.
2016 yılının başında lira/Brezilya reali 0,75 seviyelerindeydi. O tarihlerde 1 dolar 4,0 real değerindeydi. Ve yine aynı tarihlerde 1 dolar 3,0 lira ediyordu. Ama bugün durum tersine döndü ve 1 dolar 3,25 reale eşit gelirken, 1 dolar 3,80 lira etmektedir.
Anlayacağınız emsal ülke para birimi dolar karşısında değer kazanırken, lira değer kaybetti. Böylece dolara karşı yüzde 25-30 aralığında değer kaybeden lira, reale karşı yüzde 50’den fazla değer kaybetmiş oldu.
Benzer hareket Güney Afrika randına karşı da yaşandı. 2016 başında 0,18 olan lira/rand kuru artık 0,325 değerine çıktı. Güney Afrika parasına karşı da 2016 başından bu yana yüzde 80 değer kaybeden bir lira var karşımızda. Rus rublesine karşı ise yüzde 70’e varan değer kaybı yaşamış bir liradan bahsediyoruz.
Kısaca liranın değer sorunu nerede ise bize özel hal aldı. Neden emsal ülkelerin para birimleri bile değer kazanırken lira kaybediyor? Neden lira değer kazanamıyor?
MEVDUAT VE FAİZİ ETKİLİYOR
Bugün bankalardaki TL ve YP mevduatlarının toplamı (Merkez Bankası verisi) 1 trilyon 669 milyar lira. BU paranın yaklaşık 800 milyar lirası yabancı para mevduatlarından geliyor. Kısaca kurdaki her artış kaynak maliyetini artırıyor ve faizleri yukarı çekiyor.
Artık ticari kredi faizleri yüzde 18,0’lerde dolaşıyor. Hatta mevduat faizlerinde yüzde 15,0-16,0 rakamları el altından işliyor.
Toplam maliyetlerin bu kadar hızlı arttığı bir dönemde risk artışı frenlenmez ise ekonomik aktivitenin nasıl şekil alacağını varın hep beraber düşünelim.
O nedenle ben şu anda ekonomi yönetimine “Ne yapın edin ve Türkiye’nin risk algısı oranını aşağıya çekin” derim. Bize özgü bir sorunlar yumağı ve karşısında değer kazanamayan bir yerel para birimi ile yaşıyoruz.
KADINLAR DAHA AKILLI
Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK), çok sayıda veri açıklıyor. Bunların bir çoğu ise kamuoyuna yansıyamıyor. Gelin bazı noktalara bugün yeniden değinelim:
“Yaşam Memnuniyeti” anketinden: Evlilikten duyulan memnuniyet
Çok memnun 2003 %29,9 ; 2015 %17,2 ve 2017 %14,6
Kadınlarda çok memnun olanlar (2003-2017) %27,6’dan %13,5’e geriliyor. Erkeklerde ise %32,1’den %15,7’ye geriliyor.
Evlilikten çok memnun olanlar azalırken, memnun olanlar artıyor. Toplamda oran %60,3’den %78,6’ya çıkıyor. Kısacası evlilikten beklentilerimiz havalara uçmak yerine, ayağı yere basan duruma geliyoruz.
İyi ama 2003 yılında 92 bin 637 olan boşanma sayısı 2017 yılında 128 bin 411’e çıkıyor. Boşanma rekoru ise 131 bin 830 ila 2015 yılına ait.
Ya mutluluk?
2003 yılında çok mutlu olanlar %12,0 seviyesindeyken, bu oran 2017’de %7,2’ye geriliyor. Sadece mutlu olanlar ise %47,6’dan %50,8’e çıkıyor. Nerden bakarsanız bakın mutluluk oranımız geriliyor. 2003 yılında toplam mutluluk oranı %59,6 iken 2015 yılında %56,6’ya geriliyor. Yani boşanma rekorunun kırıldığı yılda mutluluğumuz gerçekten azalmış. Lakin mutluluk kaybı sadece erkeklerde yaşanıyor. Erkeklerin 2003 yılında %58,1 mutluluk oranı 2017 yılında %53,6’ya geriliyor. Kadınlarda ise %61,0’den %62,4’e çıkıyor.
İnanlar geleceğe nasıl bakıyor?
Daha iyi olacak diyenler 2003 yılında %44,6
Oysa, geleceği daha iyi görenlerin oranı 2017 yılında %36,2’ye düşüyor.
2003 sonrası en büyük umutlu yılımız %42,2 ile 2016. Ama bir yıl sonra (2017) rekor büyüme oranına rağmen geleceğe ilişkin umutlar artırmıyor; ama boşanmalar artıyor.
Mutluluk düzeyi düşüyor ama umut düzeyi, artıyor. Özellikle kadınlarda umut düzeyi daha yüksek artıyor. 2003 yılında erkeklerden daha az umutlu olan kadınlar (%67,1 erkekler %66,6 kadınlar), 2017 yılında erkeklerden daha umutlu hale geliyor (%72,2 erkekler %74,7 kadınlar)
İyi ama geleceğe ilişkin bakışın azaldığı bir dönemde nasıl umutlarımız artıyor? Evliliklerin azaldığı, boşanmaların arttığı ve de mutluluğun da düştüğü bir ortamda gelecek bakışımız da daha karamsarlaşmışsa nasıl umut artışı yaşıyoruz?
Galiba bunu kadınlara sormak gerekiyor. Çünkü onlar 20 -29 yaşa arasında boşanırken, erkekler 40-54 arası daha çok boşanıyor.
30 yaşına kadar boşanma: Erkekler 20.427 - Kadınlar 38.353
40-65 yaş arası boşanma: Erkekler 53.460 - Kadınlar 37.645
Bu verilere baktığımda aklıma şu çıkarımlar geliyor: Galiba erkekler geç akıllanıyor. Hem sorunu görmede , hem de sorunu çözmede kadınlar daha önde. Mutluluk oranı-umut oranı-boşanma oranı vs. bize kadınların daha güçlü olduğunu gösteriyor.
En azından TÜİK öyle diyor... Kabul edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.