Üçüncü Dünya Savaşı’na doğru
Son 200 yıldaki tüm savaşların asıl nedeni ekonomik çıkardır.
Şan, şeref, onur, din, iman için yapılan savaşlar eskidendi. Ekonomik çıkar tüm bu kutsal değerleri bile araçsallaştırıp, savaşlara kılıf yapmıştır.
Birinci Dünya Savaşı toprak işgal etmeye, sömürmeye, ülkelerin zenginliklerini çalmaya doyamayan, aç gözlü devletlerin birbirine saldırması sonucu oldu.
İkinci Dünya Savaşı’nı da birincisinin intikamını almak için yaptılar. Her iki savaşın tek nedeni ekonomik gücü elde etmektir.
SAVAŞ ÖNCESİNDE TOPLUMDA YAŞANAN DEĞİŞİM
Her iki savaşın öncesinde toplumda, siyasette, iletişimde, iktidarlarda ciddi değişimler oldu. Her yerde çok ciddi bir enerji birikti, gerilim arttı, stres yükseldi, sosyoloji bozuldu.
İkinci Dünya Savaşı’nın öncesinde, bozulan ekonomi ve rekabet, aç kalmış yırtıcı hayvanların dünyasına çevirdi Batıyı.
Ekonomik ve sosyal buhrandan kurtulmak için daha agresif, daha sert, daha radikal ve sonunda daha otoriter liderler istedi toplum. O liderler de toplumun istediği şeyi, öfke ve nefreti üzerlerine boca etti.
Otoriter liderler toplumu etkiledi, coşturdu, yönlendirdi. Toplum da otoriter rejimi besledi, destekledi, büyüttü. Böylece birbirini besleyen ama aynı zamanda zehirleyen bir sistem doğdu. Almanya’da Hitler, Rusya’da Stalin, İtalya’da Musolini, İspanya’da Franko, Japonya’da Tojo böyle doğdu.
TOPLUMDAKİ STRESİ ANCAK SAVAŞ GİDERİR
İkinci Dünya Savaşı öncesi cinnet geçiren toplumlar ve cinnet geçiren liderleri sonra hep birlikte savaşa tutuştular.
Başka seçenekleri kalmamıştı. Zira toplum ve liderleri birbirlerini öylesine zehirlemişlerdi ki, ikisinden biri yumuşasa, otoriter olmaya karşı çıksa diğeri buna izin vermiyordu.
Toplumda biriken enerji ve stresi, ekonomideki daralmayı, sosyolojideki savrulmayı ancak bir savaş çözebilirdi. O da gerçekleşti. Savaşıp, kan akıtıp, can alıp, can verip, yakıp yıkıp rahatlayan bir toplum çıktı savaştan sonra.
Ne enteresandır ki, insan haklarından hukuka, bilimden eğitime, çevrecilikten iletişime, teknolojiden uzay çalışmalarına kadar büyük başarılar bu savaştan sonra geldi.
Demek ki savaşlar, yıkımlara neden olduğu kadar, doğurgandır aynı zamanda.
BUGÜN ORTAM, 2. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNE BENZİYOR MU?
Bugünkü ortam, Batının yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasi krizleri ve toplumun içinde bulunduğu stresli durumu İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki dönemlere benzetiyorlar. ABD’de Trump’ı doğuran sosyoloji, ‘Alternatif Sağ’ denen bir hareketti. Ve Trump seçim kazandığı gece birçoğu Hitleri kutlar gibi Nazi selamı yapmışlardı.
Trump iktidarını bu beyaz, ırkçı, sertlik yanlısı ve yabancı düşmanı topluma borçlu olduğu için, onların dediklerini yaptı, onların sevdiklerini de iktidara taşıdı. Sertlik yanlısı generaller, diplomatlar, bürokratlar bugün ABD’yi yönetiyor.
Trump adeta bir savaş kabinesi kurar gibi her geçen gün aşırı sağcı ve şiddet yanlısı ekibi Beyaz Saray’da söz sahibi olacakları yere getiriyor. Son Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton bunların biri.
Bu kadar hırçın, sert, öfkeli ve yabancılara nefretle bakan ekip bir araya geldiğinde orada ne konuşulur savaştan başka?
ABD’nin dünyada tartışmadığı ve kavgalı olmadığı bir tane medeni ülke kalmadı neredeyse. İsrail ve Suudi Arabistan gibi iki dini fanatik devletin haricinde herkesle kavgalılar.
ABD-ÇİN EKONOMİK SAVAŞI BAŞLADI BİLE
Lakin asıl tehlikeli hareketleri geçtiğimiz aydan itibaren yaptı çılgın Trump ekibi. Diğer devletlerin ekonomik çıkarlarına dokunmaya başladılar. Çelik ve alüminyum ithalatına sınırlama getirilirken, diğer ülkeler de bu kez ABD’nin ihracatına darbe vuracak hamlelere hazırlanıyorlar.
Sanırım ABD tüm dünyanın artık korkması gereken adımı, Çin’e ekonomik baskı uygulama başlamasıyla attı. Bundan daha ciddi bir tehlikeli adım, ancak silah kullanmak olabilir. ABD Çin mallarına koyduğu vergi ve kota, Çin’i adeta deliye döndürdü. Aynı şekilde cevap vermeye hazırlanıyor Çin.
Kısacası ABD’de cinnet geçirmiş liderler, yöneticiler ve millet var iktidarda. Bu yüzden de ellerini tetikte herkesi tahdit edip silah satıyorlar. Suud, Katar, Japonya, G. Kore tehditle, haraç öder gibi bu silahları almak zorunda kaldılar.
Peki bu kadar silah ne olacak sonra? Bir gün patlayacak sanırım.
AVRUPA DİPTEN DİBE CİNNETE SÜRÜKLENİYOR
ABD’de cinnet geçirmiş iktidar ve toplum işbaşında da Avrupa’da demokrasi rüzgarı mı esiyor? Hayır. Orası da aynı. İtalya’da son seçimi önde bitiren, Beş Yıldız Hareketi’nin karakteristik özelliği, Trump’ı seçen aşırı sağ seçmenle bire bir aynı. Ve bu İtalyan hareket (ki kurucusu bir komedyendir) Avrupa’nın her yanında hızla yayılıyor.
Fransa, Avusturya, Almanya, Hollanda’da bu aşırı sağcı, setlik yanlısı, yabancı düşmanı, globalleşeme karşıtı, İslamifobik, antisemitist akım ikinci önemli siyasi parti oldu.
Ve ülkelerin tümü, geçen haftadan beri cinnet geçirmiş gibi, Rus diplomatlarını sınır dışı ediyor, Türkiye aleyhine kararlar alıyor, ABD’ye meydan okuyorlar… yani normal değiller.
Dünyada tuhaf şeyler oluyor vesselam. Stres, öfke, nefret, şiddet, ayrımcılık her geçen gün toplumlarda artıyor ve kimse de durduramıyor maalesef.
Bazen toplumlarda biriken öfke ve stresi sadece savaş giderebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.