Batı, hem Türkiye’yi hem Rusya’yı vuruyor: Ne yani bir Rus uçağı daha mı
Batı, hem Türkiye’yi hem Rusya’yı vuruyor: Ne yani bir Rus uçağı daha mı düşüreceğiz!!
Türkiye’nin Afrin’le başlayan ve İran sınırına kadar devam edecek olan operasyonları, küresel ölçekte güç hesaplaşmasının parçasıdır. Çok büyük bir mücadele verilmektedir. Yüz yıllık geçmişin hesabı sorulmakta, gelecek yüz yılın güç haritası biçimlenmektedir.
Bu konjonktürel bir çıkış, reaksiyon değil, Türkiye’nin tarihi jeopolitik hamlesidir. Bugünü değil yarını biçimlendirme, Türkiye’nin yeni yükseliş döneminin en güçlü müdahalesidir. Türkiye olmadan coğrafya inşa edilemeyeceğini, Türkiye’yi bir kenara itip bu bölgede tarih yapılamayacağını, harita çizilemeyeceğini bütün dünyaya ilan etmektir.
Biz her ne kadar bunu vatan savunması olarak görsek de, ülkemizi güneyden çevreleyen yeni cephe hattını ortadan kaldırma çabası olarak görsek de, bir zamanlar müttefik olan ülkelerin bir NATO üyesini terör örgütleriyle dize getirme girişimi olarak algılasak da, 15 Temmuz saldırısının devamı olan saldırı dalgasına bütün milletimizin ortak bir cevabı olarak bilsek de, o kuşaktaki hesaplaşmanın, küresel ölçekli ne büyük değişikliklere yol açacağını göreceksiniz.
Rusya’yı çembere alma: Doğu-Batı savaşı başladı
ABD’nin altmış, Avrupa ülkelerinin çoğunun ikişer-üçer Rus diplomatı sınır dışı etme kararı, İngiltere-Rusya kapışmasının giderek Doğu-Batı cephe hattı şeklinde kendini göstermesi, Batı blokunun Rusya’yı parçalama hazırlıkları yapması, açıkça saldırı niyetleri, Rusya’nın da bu tehdidi görüp agresifleşmesi, savunma yerine taarruza geçmesi küresel ölçekte büyük fırtınanın habercisidir. Baltıklardan Doğu Avrupa’ya uzanan hat, Doğu-Batı kırılma noktasıdır, büyük hesaplaşmalar, çatışmalar, belki savaşlar bu fay hattında başlayacaktır.
Türkiye’ye yönelik 15 Temmuz saldırısı, bir çokuluslu müdahaleydi. Türkiye’yi güneyden kuşatma, çevreleme, Akdeniz’den İran sınırına kadar yüzlerce kilometre uzunluğunda “Türkiye cephesi” kurma planı da bu büyük küresel hesaplaşmanın parçasıdır.
Baltıklar-Doğu Avrupa hattı nasıl bir cephe ise, bu kuşak da öyle bir cephedir. Kırılma hattıdır, hesaplaşma bölgesidir. Bunun gibi büyük hesaplaşmanın başka cepheleri de vardır. Doğu Asya gibi, Kafkaslar gibi, Kızıldeniz’den Güneydoğu Asya’ya uzanan kuşak gibi..
Bir sabah on ülke savaşa girebilir. O kuşak büyük cephelerden biridir
İngiltere-Rusya kavgası ciddiye alınmalı. ABD ve Avrupa’dan oluşan Atlantik ittifakı ile Rusya ve yükselen Asyalı güçler arasındaki kriz çok daha büyüyecek. Batı’nın hedefi sadece Rusya değil, Çin ve diğer Asyalı güçler de bir şekilde bu işin içine girecek.
Dünya Doğu-Batı olarak belki de ikiye bölünecek. Bir sabah uyandığımızda en az on ülkenin birden bir savaşa girdiğini ya da Baltıklarda Rusya-Avrupa kavgası çıktığını ya da Batı’nın hep birlikte Rusya’ya saldırıya geçtiğini bile görebiliriz.
Türkiye, işte bu büyük küresel kavganın tam merkezinde. Hem coğrafya olarak tam merkezinde hem de Türkiye’nin büyük iddiaları açısından tam merkezinde. Biz, Suriye’nin kuzeyinde terörle savaşmıyoruz. Afrin’de, Münbiç’te, Tel Rıfat’ta ya da Sincar’da terör örgütleriyle değil, bu Batılı istilacı ittifakla hesaplaşıyor, onların Türkiye’yi parçalama hesaplarına oralarda cevap veriyoruz.
Batı bu yüzyılı kaybedecektir, dünyanın merkezi değişmiştir
Kimse bu operasyonları dar, bölgesel bir sorun olarak algılamasın. Çünkü; eğer o kuşak tamamlanırsa Türkiye’yi bir arada tutma imkanımız ortadan kalkacak, 21. Yüzyıl bizim için başlamadan bitecek, biliyoruz. Bizim için bundan daha büyük bir dava yoktur. Bu yüzden buna yüzyılın mücadelesi diyoruz.
Dünyanın nasıl bir fırtınaya sürüklendiğini, uluslararası iklimin nasıl sertleştiğini, ABD’nin ve Avrupa’nın dünyanın merkezi olma lüksünü çoktan kaybettiğini, bu kayıp yüzünden nasıl hırçınlaştığını, sadece güvenlik ve siyaset değil sermaye ve teknolojinin de Asya’ya kaydığını, yeryüzünün ana ekseninin değiştiğini, Atlantik ekseninin bir daha yeryüzüne tek başına hakim olma şansını bulamayacağını, bu büyük kırılma ve hareketliliğin sonucu olarak bambaşka ve şaşırtıcı bir küresel güç haritası olacağını okuyarak, bilerek, ölçerek geleceğin dünyasına bakmak bir zorunluluktur.
“Türkiye’yi durdurma” planları boşa çıkacak..
Artık kalıcı ittifaklar olmayacaktır. Kalıcı dostluklar ve düşmanlıklar da olmayacaktır. Sarsıcı, değişken, baş döndürücü güçler hareketliliği göreceğiz ve hangi ülke bu ritme hazırlıklıysa, ayak uydurabilecekse o ayakta kalacaktır. Bu acımasız, toleransı olmayan bir güç savaşıdır. ABD ve Avrupa dünyanın geri kalanına söyleyecek sözlerini tükettiği gibi, kredisini, güvenliğini, onların nazarında itibarını da kaybetmiştir.
Dolayısıyla, ne kadar yeni ittifaklar, cepheler inşa etseler de başarısız olacaklardır. Türkiye’nin güneyinde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), S. Arabistan, İsrail ve Mısır üzerinden oluşturdukları, görünüşte İran’ı hedef alan ama asıl niyeti “Türkiye’yi durdurmak” olan yeni cephe de aynı başarısızlığa uğrayacaktır.
Rusya’yı parçalama, Asya Bloku’nu zayıflatma, Türkiye’yi durdurma planı
Batı’nın Rusya ve Türkiye’ye karşı düşmanca tavırlarında çok ciddi benzerlikler dikkatimizi çekiyor. Rusya’yı bir kez daha parçalayıp kaynaklarını talan etmeye dönük bir Batı girişimi artık açıktır. Bu koca coğrafyayı parçalara ayırma, Rusya’yı denklemden çıkarma, Atlantik ittifakının karşısına dikilen “Asya Bloku”nu zayıflatma, Çin’i Hindistan’la oyalama gibi çok büyük planlar masaya sürülmüştür.
Türkiye de, Rusya gibi bir Batı tehdidi hissediyor. Hatta iş tehdidin çok ötesine uzandı, içeriden müdahaleler yapıldı, olmayınca çevreden kuşatma planları yürütülüyor. Batı şuan Türkiye’ye açık biçimde saldırıyor. Türkiye de, Rusya gibi, savunma yerine söz konusu tehditlerle açık arazide çarpışma yöntemine bu yüzden geçmiştir. Suriye’deki yeni yaklaşımımız bu yüzden böyledir. Böyle de devam edecektir.
Ankara ve Moskova birbirini beslemeli..
Rusya da, Türkiye de benzer tehditlerle yüzleşiyor, benzer savunma kalkanları oluşturuyor. Avrupa-Rusya krizinin Ankara ve Moskova’yı birbirine daha da yakınlaştıracağını düşünüyorum. Olması gereken de budur. İki ülke, küresel ölçekte tehditleri görerek birbirini beslemek zorundadır. Şu açıktır: Doğu’nun yükselişi başlamıştır ve bu bir hamaset değildir. Batı’nın duraklama dönemine girdiğini, Doğu’nun hızla güç kazandığını, bunun bir tarih dönüşü olduğunu bir yene not edin.
Batı bundan sonra insanlığa hiçbir şey veremeyecek. Kaybedişin çılgınlığı ile insan ırkını tehlikelere sürükleme dışında hiçbir şey sunmayacak. Bütün bunları yapan bir ABD ve birkaç müttefiki göreceğiz bundan sonra. Bu da tükenişlerini daha da hızlandıracak. Bence insanlık bu tehlikeye karşı teyakkuza geçmelidir.
Yıldırım hızıyla devam etmek: Küçücük zafiyet intihardır..
Türkiye, Afrin’den sonra hiçbir yerde durmamalı, tereddüt etmemeli, oyalama taktiklerine ilgi duymamalıdır. Durduğu an kaybedecektir ve bir daha başlayamayacaktır. “Münbiç’e girer miyiz, Tel Abyad ne olur, Sincar ne olur, Kandil’e kadar ulaşır mıyız” gibi sorular artık abestir.
Bu büyük küresel kavganın en keskin cephelerinden birinde, küçücük savunma zafiyeti ölümcül olacaktır. Yıldırım hızıyla hareket edilmeli, bu kuşağın yabancı güçler tarafından doldurulmasına zaman ve fırsat verilmemelidir.
Elbette Batı ile bir gerilime, kavgaya ihtiyacımız yok. Ama onlar bize saldırırken, ellerinde “parçalanmış Türkiye” haritalarıyla toplantı üstüne toplantı yaparken kendimizi onların insafına bırakmamız yok oluştur. Böyle bir dönemde Rusya ile yakınlık lehimizedir. Ankara-Moskova ilişkileri daha da geliştirilmelidir.
Ne yani? Bir Rus uçağı daha mı düşüreceğiz?
Bugün ve bugünden sonra Türkiye’nin kavgası, barışı, dostluğu ya da düşmanlığı günübirlik değildir. Yüzyıllarla beslenmiş bir siyasi hafıza ile önümüzdeki 21. Yüzyıl’ın tamamını kaplayacak büyük iddialarla hareket etmemiz zorunluluktur. Büyük adımlar atmak, büyük iddialarla yol yürümek zorundayız. Geleceğin dünyasının küçük kalmayı tercih edenlere merhameti olmayacaktır.
ABD Başkanı Trump’la Fransa Cumhurbaşkanı Emanuelle Macron arasındaki görüşmede, sarfedilen “Türkiye ile Suriye’de işbirliği geliştirilmeli” sözünü bir tuzak olarak görüyorum. ABD ve Avrupa tam da Rusya ile hesaplaşırken Türkiye-Rusya yakınlığını sabote etmek için her yolu deneyecekler. Bunu daha önce yaptılar. Bir FETÖ eliyle Rus savaş uçağının düşürülmesi öyle bir plandı.
Ardından Türkiye’ye Suriye’de çok büyük zararlar verdiler. Onların “Suriye’de işbirliği geliştirmesi” benzer bir senaryodur. Ülkemiz bu tuzağa bir kez daha düşmemelidir. Düştüğümüz anda bırakın Afrin sonrası devam etmeyi, Afrin de Hatay da elimizden gidecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.